Salı, 28 Rebiu’l Evvel 1446 | 2024/10/01
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

İki Devletli Çözüm Nereye Doğru Gidiyor?

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

İki Devletli Çözüm Nereye Doğru Gidiyor?

Haber:

Medya organları, Ben-Gvir'in Netanyahu’ya, savaşın hedeflerinin Batı Şeria’yı da kapsayacak şekilde genişletilmesi çağrısında bulunduğunu bildirdiler.

Yorum:

Birincisi: Hizb-ut Tahrir gençleri ve medyası, Aksa Tufanından sonraki ilk haftalarda, Yahudi varlığının, elinde gelse (Gazze’den, Batı Şeria’dan ve 48 bölgesinden) tüm Filistinlileri yerinden etmek ve tüm Filistin topraklarının sadece kendisinin olması için savaşı genişletme planını ifşa etmeye başlamıştır. Buna dair birçok kanıt var ancak en güncel kanıtlardan biri, Netanyahu’nun birkaç gün önce medyada Gazze’den bahsederken kullandığı ve kesinlikle Batı Şeria’yı içermeyen bir haritadır.

İkincisi: Rafael Cohen, Los Angeles Times ve tanınmış RAND Corporation tarafından yayınlanan 20/1/2024 tarihli “Netanyahu iki devletli çözümün önünde durabilir ama tek başına değil” başlıklı makalesinde, iki devletli çözümün Yahudi varlığı tarafından neden reddedildiğini açıklamıştır. Yazar makalesinde özetle şöyle diyor: Yahudi varlığı 2005 yılında Gazze'yi Hamas’a bıraktı ve sonuç, 2024 yılında Aksa Tufanı oldu; peki eğer Yahudi varlığı Filistinliler için bir devlet kurulmasına izin verseydi sonuç ne olacaktı?! Özellikle Filistin otoritesi, Filistin halkı tarafından zayıf ve yozlaşmış olarak görülüyor ve her 10 Filistinliden yaklaşık 9’u Başkan Mahmud Abbas’ın istifasını istiyor. Bu arada Gazze sakinlerinin %57’si ve Batı Şeria’daki Filistinlilerin %82'si Hamas’ın Ekim ayındaki saldırısını onaylamaktadır; peki Hamas’ın ya da benzer bir grubun, Gazze’de yaptığı gibi otoriteyi gasp etmesini engelleyen şey nedir? Dolayısıyla Yahudi varlığının nazarında iki devletli bir çözüm, sorunun daha da kötüleşmesine yol açacaktır. Bu sadece Netanyahu'nun değil, aynı zamanda “İsraillilerin” de bakış açısıdır. Pew Araştırma Merkezi'ne göre “İsrailliler” arasında iki devletli çözüme verilen destek on yıldır istikrarlı bir şekilde azalıyor. Aksa Tufanından birkaç ay önce yapılan bir ankette, “İsraillilerin” sadece %35’inin iki devletin “barış içinde bir arada yaşayabileceğine” inandığı belirtilmiştir.

Üçüncüsü:Yukarıda geçenlerin hepsi, Yahudi varlığının peşinde olduğu şeylerdir. Amerika’ya gelince; tüm Ortadoğu’yu istikrara kavuşturmak için mevcut soruna (yani Filistinlilerin sorununa) bir çözüm bulmak zorundadır.Başkan Biden bunu şu sözleriyle ifade etmişti: “İki devletli çözümün farklı modelleri vardır.” Ancak bu modellerden hiçbiri, yakın gelecekte görünmüyor. Buna göre Filistin meselesi inişli çıkışlı bir seyir izlemeye devam edecektir. وَاللهُ الْمُسْتَعَانُ عَلَى مَا تَصِفُونَAnlattığınız karşısında (bana) yardım edecek olan, ancak Allah’tır.” [Yusuf 18]

Son olarak: Müslümanlar olarak bizim için olana gelince; Amerika’dan gelen ve Yahudi varlığı tarafından kabul edilen herhangi bir çözüm, hem şer’an hem de aklen kabul edilemez. Yahudi varlığı ve onun arkasındaki sömürgeci kafir Batı ile olan çatışmanın şiddeti, ümmet otoritesini yeniden tesis edene ve ümmetin orduları içinde kıskanç kişiler yoluyla Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Hilafet kurulana kadar artarak devam edecektir; işte sadece o zaman biz, istediğimiz çözümü dayatacağız ve Batı ile onun dostlarına şeytanın vesveselerini bile unutturacağız. وَيَقُولُونَ مَتَى هُوَ قُلْ عَسَى أَن يَكُونَ قَرِيباً   “Ne zamanmış o?” diyecekler. De ki: “Yakın olsa gerek!” [İsra 51]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Cabir Ebu Hatır

Devamını oku...

Amerika’nın ve Onun Müslüman Ülkelerdeki Ajanlarının Gözünde Müslümanların Hayatının Hiçbir Değeri Yoktur!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Amerika’nın ve Onun Müslüman Ülkelerdeki Ajanlarının Gözünde Müslümanların Hayatının Hiçbir Değeri Yoktur!

Haber:

2 Eylül 2024 tarihinde Beyaz Saray şöyle dedi: “Başkan Biden ve Başkan Yardımcısı Harris, Hamas’ın Amerikalı Hersh Goldberg-Polin ve diğer beş kişiyi öldürmesinin ardından rehine anlaşması konusunda ABD müzakere ekibiyle Beyaz Saray Durum Odası’nda bir araya geldi. Başkan Biden cinayetten duyduğu derin üzüntü ve öfkeyi dile getirerek Hamas liderlerinin sorumlu tutulmasının önemini vurguladı.Toplantıda Başkan Biden ve Başkan Yardımcısı Harris, ABD müzakere ekibinden ABD, Katar ve Mısır tarafından belirlenen arabuluculuk teklifinin durumu hakkında güncel bilgi aldı.Katılımcı arabulucular Katar ve Mısır ile devam eden istişareler de dahil olmak üzere, rehinelerin serbest bırakılmasını güvence altına almaya yönelik devam eden çabalardan sonra atılacak adımları tartıştılar.” (Ajanslar)

Yorum:

Amerika Birleşik Devletleri lideri ve yardımcısı, sanki Gazze’de şehit edilen 40.000 Müslüman insan değillermiş gibi, altı tutuklunun öldürülmesini görüşmek üzere savaş odasında bir araya geldiler! Allah Subhanehu ve Teala, kâfirlerin bize zarar vermek için hiçbir fırsatı kaçırmayacaklarını açıklarken ne kadar da doğru söylemiştir. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا بِطَانَةً مِّن دُونِكُمْ لَا يَأْلُونَكُمْ خَبَالاً وَدُّوا مَا عَنِتُّمْ قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاءُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الْآيَاتِ إِن كُنتُمْ تَعْقِلُونَEy iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer düşünüp anlıyorsanız, ayetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz.” [Al-i İmran 118]

Müslümanların Hilafet farzını ihmal etmelerinin üzerinden yüz yıldan fazla bir zaman geçti. Hilafet kalkanının yokluğunda Müslümanlar, sömürgeci güçler tarafından işlenen vahşet üzerine vahşete tanık oldular. Zira sömürgeciler milyonlarca Müslümanı katlettiler, servetlerini yağmaladılar ve kutsallarına hakaret ettiler. Yahudi varlığı ise suçlarını, sömürgecilerin tam onayı ile işlemektedir. Nitekim Haziran 1986'da Joe Biden şöyle demişti: “Şayet “İsrail” olmasaydı, ABD bölgedeki çıkarlarını korumak için yeni bir “İsrail” icat etmek zorunda kalacaktı. Yani ABD’nin gidip “İsrail’i” icat etmesi gerekiyordu.”Aslında Yahudi varlığı, ümmeti bölünmüş olarak tutarak ABD'nin çıkarlarına hizmet etmekte ve ümmetin kalbinde Amerika’nın ileri askeri üssü olarak çalışmaktadır.

Düşmanın eylemleri dehşet verici ancak dayatılan Müslüman yöneticilerin rolü daha da dehşet vericidir; zira onlar, tek bir ordu ya da ordunun bir kısmı Gazze’yi bir gün içinde kurtarabilecek durumda olduğu halde ordularımızı on bir aydan fazla bir süre boyunca zincire vurdular. Ayrıca onlar, kendi fesatların gafil oldukları gibi Allah Azze ve Celle’nin rahmetin de mahrumdurlar. Nitekim Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ أَيْدِي النَّاسِ لِيُذِيقَهُم بَعْضَ الَّذِي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ  “İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu, ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler.” [Rum 41]

Filistin toprakları işgal edilmiş topraklar olup Müslümanların başındaki yöneticiler Gazze’yi desteklemek için ordularını seferber etmeleri gerekirdi ancak bunun yerine Mısır ve Katar’ın yöneticileri Filistin'in büyük bölümünü müzakereler yoluyla Yahudi varlığına teslim etmek için çalıştıkları gibi sömürgeci güçlere yardım eden Müslümanların başındaki yöneticiler de ümmete ihanet etmektedirler. Nitekim Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: مَا مِنْ عَبْدٍ اسْتَرْعَاهُ اللهُ رَعِيَّةً، فَلَمْ يَحُطْهَا بِنَصِيحَةٍ، إِلاَّ لَمْ يَجِدْ رَائِحَةَ الْجَنَّةِAllah bir kulu halkı görüp gözetmek için vali kılar da o da hayırlı irşadıyla onları muhafaza etmezse cennetin kokusunu dahi alamayacaktır.

Müslümanların hain yöneticilere sırt çevirmeleri gerektiği gibi silahlı kuvvetleri içindeki evlatlarından, kardeşlerinden ve babalarından da hainleri kökünden söküp atmalarını ve Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurmak için nusret vermelerini talep etmeleri gerekmektedir; zira orduları harekete geçirip işgal altındaki tüm toprakları kurtaracak olan sadece Hilafettir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Müh. Muhammed Ekmel – Pakistan

Devamını oku...

Müslüman Kadınlar, Yanlış Bir Nedenden Dolayı Kamala Harris’i Desteklemekten Vazgeçiyorlar!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Müslüman Kadınlar, Yanlış Bir Nedenden Dolayı Kamala Harris’i Desteklemekten Vazgeçiyorlar!

Haber:

22 Ağustos’ta Newsweek dergisi, “Harris için Müslüman kadınlar” grubunun dağıldığını ifade ettiği ve artık Harris’i destekleyemeyeceğini belirttiği bir manşet yayınladı. Haberde şöyle geçti: Müslüman bir kadın grubu, ev sahipliği yaptığı bir etkinlikte Filistinli bir konuşmacının konuşmasına imkân verilmemesi nedeniyle ABD başkan adayı Kamala Harris’e verdikleri destekten vazgeçtiler.

Yorum:

Filistinlilere konuşma fırsatı verilmemesi temelinde desteği geri çekmek, çatışma için uygun olmayan bir temeldir. Bu tür intikam çabaları ya da siyasi muhalefet, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in örnekliğinde geçtiği gibi gerçek bir Müslümanın siyasi düşüncesini yansıtmamaktadır.

Otorite olarak Kur’an ve sünnet lehine çalışan Müslüman liderlerin dışındakilere destek vermek imkansızdır. Zira herhangi bir konuda ve herhangi bir durumda Müslümanların, gerek İslam düşmanları için gerekse gayrimüslimlerin Müslümanlar üzerinde otorite sahibi olmaları için destek tabanı oluşturmaları haram kılınmıştır. لَّا يَتَّخِذِ الْمُؤْمِنُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاءَ مِن دُونِ الْمُؤْمِنِينَ وَمَن يَفْعَلْ ذَٰلِكَ فَلَيْسَ مِنَ اللَّهِ فِي شَيْءٍ إِلَّا أَن تَتَّقُوا مِنْهُمْ تُقَاةً وَيُحَذِّرُكُمُ اللَّهُ نَفْسَهُ وَإِلَى اللَّهِ الْمَصِيرُMüminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa, artık onun Allah nezdinde hiçbir değeri yoktur. Ancak kâfirlerden gelebilecek bir tehlikeden sakınmanız başkadır. Allah, kendisine karşı (gelmekten) sizi sakındırıyor. Dönüş yalnız Allah’adır.” [Al-i İmran 28]

Bu delilden bizim için açığa çıkmaktadır ki Allah Subhanehu ve Teala bizlere, işlerimizde gayrimüslimleri ortak olarak almamamızı emrettiği gibi sorumluluğumuzun da Allah Subhanehu ve Teala’nın emirlerini vizyonumuzda hedefimiz ve önceliğimiz kılmamız gerektiğini emretmiştir.

Bu saçma mutsuzluk jestlerinin bir şekilde İslam düşmanlarını etkilediği düşüncesi de siyasi olarak aptalca bir varsayımdır. Zira uluslararası sömürgeci planları konusunda birleşmiş olan bu küresel güçler, kendilerini boykot eden kadın kulüplerini ve gruplarını hiçbir şekilde umursamamaktadır. Dahası onlar, vaktimizi ve çabalarımızı, kendilerinin dünyadaki hegemonyalarına son verecek gerçek bir güç olan Hilafet için çalışarak kullanmadığımızda, yaşadığımız kafa karışıklığımızdan ve boşa giden çabalarımızdan dolayı mutlu olmaktadırlar.

Bizim kadınlar olarak rolümüz, gelecek nesiller için, ümmetimizden ve tüm dünyadan zulmü kaldırmak üzere siyasi sahneyi bağımsız bir şekilde değiştirecek bilinçli vizyon sahibi Müslüman liderler yetiştirmektir. İslami siyaset, yerel veya ulusal değildir; bu, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Medine-i Münevvere’deki kabilelerle kendi şartlarına göre ittifak arayışındaki örnekliği gibi olmalıdır. Zira buradaki ortaklıkta, Kur'an ve sünnetin hakimiyetinden taviz vermek gibi bir anlayış kesinlikle olmamıştır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
İmrane Muhammed

Devamını oku...

Pakistan Vilayeti: Pakistan, Tarihinde Birçok Kez Makyaj Değişikliği Gördü!

  • Kategori Pakistan
  •   |  

Hizb-ut Tahrir/ Pakistan Vilayeti:
Pakistan, Tarihinde Birçok Kez Makyaj Değişiklikleri Gördü!

Pakistan, Tarihinde Birçok Kez Makyaj Değişiklikleri Gördü! Yüzler değişiyor Ama Yıkıcı Sömürgecilik Devam Ediyor.

Hizb-ut Tahrir Pakistan Vilayeti Medya Bürosu

20 Safer 1446 Pazar, 25 Ağustos 2024 M

Basın açıklamasını okumak için Tıklayınız

pakistan vilayeti

#طوفان_الأقصى

#الجيوش_إلى_الأقصى

#الأقصى_يستصرخ_الجيوش

#AksaTufanı

#OrdularAksaya

#ArmiesToAqsa

#AqsaCallsArmies

pakistan vilayeti

İlgili Bağlantılar:

E- mail: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.          WhatsApp: +967 713 645 449

pakistan vilayeti

Devamını oku...

Bir Uçurumdan Daha Derin Bir Uçuruma!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Bir Uçurumdan Daha Derin Bir Uçuruma!

Haber:

Türkiye hükümetinin, koalisyon, müzakere heyeti, kabileler ve aşiretler konseyi ve ulusal ordu liderleriyle birlikte katıldığı toplantının sonuç bildirgesi yayınlandı ve bildirgede, iki taraf arasında düzenli toplantıların devam etmesinin ve hükümetin hizmetlerin sunulması ve ekonomik işlerin yönetilmesinde öncü bir rol üstlenmesinin zaruretinden bahsedildi.

Yorum:

Robert Ford’un, Amerika'nın istediği ve arzu ettiği gibi hareket etsinler diye kendi gözleriyle koalisyonuna üye olarak seçtiği bu adamların, Amerika’nın temsilcileri olması devrimimiz için utanç verici bir şeydir! Bu koalisyonun sonucunda ortaya çıkacak hükümetin nasıl olması bekleniyor acaba?! Müzakere Heyetine gelince; onun hakkında ne kadar kötü konuşursak konuşalım, suçlu Esad’ın temsilcileriyle düzenli olarak bir araya gelen ve bu aptalca davranışıyla ona meşruiyet kazandıran bu heyettir. Aşiretlere gelince; onlar hakkında konuşulacak çok şey vardır; onlardan birisi, bir bireyle ilgili meydana gelen bir sorun için emir verebilir ve buna itaat edilir. Devrimin hayati sorunlarıyla ilgili hususlara gelince; onun güç ve benzeri şeyler hakkında konuştuğunu görürsünüz! Son olarak akıl hocalarının istediği gibi bölgeleri teslim eden, onları satan ve cihadı devre dışı bırakan grup liderlerine gelince; mücahitlerimizi ve devrimcilerimizi rejimin bekçileri haline getiren ve rejime herhangi bir kurşun sıkılmasını engelleyenler onlar olduğu gibi akıl hocasının emirlerine bağlı kalarak rejimin hedef aldığı birçok bölgeye destek vermeyenler de onlardır!

Tüm bunlardan ve bu sıfatlardan, nasıl bir şey çıkması bekleniyor acaba?! Ancak onların birlikte oturdukları odağı öğrendiğimizde, gizem ortadan kalkacak ve mesele açıklığa kavuşacaktır.

Nitekim onlar, gece gündüz teslim etmekten ve suçlu rejimle normalleşmekten bahseden Türkiye rejimiyle oturmaktadırlar; oturumun taraftarlarını bilmiş olsaydık, neden rejimin devrilmesi, cephelerin açılması ve kurtuluş hakkında herhangi bir ifadenin geçmediği konusundaki kafa karışıklığı ortadan kalkardı; görünen o ki onların hepsi, çizilen çizgide yürümeyi kabul etmişlerdir!

Bugün kuluçka merkezi, iki büyük kilometre taşının eşiğinde olup sokağa çıkıp benimsemiş olduğu hakkı ifade etmesi gerekiyor. Ya sessiz kalıp bu paydaşların-hizmetkârların ve akıl hocalarının peşinden gidecekler ya da meydanlara çıkıp yüksek sesle haykırarak siyasi ve askeri kararlarını geri alacaklar. Bu zor bir şey olsa da Allah Subhanehu ve Teala’nın izniyle ardından çok büyük bir hayır olacaktır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdu ed-Della - Suriye

Devamını oku...

Hindu Hindistan, Bangladeş’te İslam'ın Yükselişinden Korkuyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Hindu Hindistan, Bangladeş’te İslam'ın Yükselişinden Korkuyor!

Haber:

The New Indian Express 30 Ağustos 2024 tarihinde şu ifadelerin geçtiği bir rapor yayınladı: “Siyasi çalkantıların ve süregelen istikrarsızlığın ortasında Bangladeş bir başka zorlukla daha karşı karşıyadır ki bu da; küresel düzeyde İslami Hilafeti yeniden tesis etmeyi ve şeriat kanunlarını uygulamayı arzulayan köktendinci siyasi bir örgüt olan Hizb-ut Tahrir’in hızla artan etkisidir.” Bu gazetenin Dakka’daki siyasi yorumcusu Prof Nazmul Ahsan Kulimullah şunları söyledi: “Hizb-ut Tahrir eğitimli kişilerden oluşan köklü bir örgüttür ve bugün Bangladeş'te toplumun tüm kesimlerine nüfuz etmektedir.” Başka bir kaynak da şöyle dedi: “Hizb-ut Tahrir'in Bangladeş'teki hareketi artarsa, bunun Hindistan'da da etkisi olacaktır; zira Hindistan’daki gizli üyelerinin Bangladeş ile koordinasyon kurması muhtemeldir.”

Yorum:

Hindistan yanlısı ve İslam düşmanı Hasina rejimi, tiran Hasina’nın İslam’a ve Bangladeş halkına karşı işlediği suçlar nedeniyle yargılanmaktan korktuğu için iktidardan çekilmek ve Bangladeş’ten kaçmak zorunda kaldığını görünce şaşkına döndü.Kaçan tiran Hasina’nın, 2009 yılında Belhana karargâhındaki Bangladeş ordusunun 57 yüksek rütbeli subayının öldürülmesinde Hindistan ile işbirliği yaptığı bilinmektedir.Bu Hint komplosuna karşı sesini yükselten herkes, tutuklanma, işkence, zorla kaybetme ve cinayetle karşı karşıya kalmıştır. Sonunda Hasina rejimi, ülkeye karşı Hint-Hasina komplosuyla ilgili büyük çaptaki genel faaliyetleri nedeniyle siyasi bir parti olan Hizb-ut Tahrir’i yasakladı. Ancak Hasina’nın, siyasi bir parti olan Hizb-ut Tahrir’i yasaklama ve ona baskı yapma kararının Bangladeş halkının iradesiyle hiçbir ilgisi yoktur; zira insanlar kesinlikle Hizb-ut Tahrir’den korkmuyorlar.

Nitekim yasaklama ve baskı kararı, Hasina’nın sömürgeci efendilerinin fikri iflasının ve onların laik kapitalist sistemlerinin, Hizb-ut Tahrir / Bangladeş’in taşıdığı ve savunduğu adil İslami yönetim karşısında direnmede başarısız olmasının bir sonucudur.Bu haberde de görüldüğü üzere parti, Bangladeş’te toplumun tüm etkili kesimleri arasında kendini kabul ettirmiştir. Dolayısıyla Hindu olan Hindistan rejiminin, sözde şiddet adına Bangladeş halkına Hizb-ut Tahrir hakkında sahte korku aşılama komplosu, başarısız olmaya mahkumdur. Ayrıca Hindistan’ın Bangladeş’teki azınlıklara zulmedeceği ve nehir sularına saldırarak istikrarsızlık oluşturacağı yönündeki yalan propagandası geri tepmiş ve gelecekteki herhangi bir Hint komplosuna karşı koymak ve engellemek için Bangladeş halkını birleştirmiştir.

Bangladeş’te Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafet geri dönmesi Allah’ın izniyle çok yakındır; böylece Hilafet, müşrik Hint rejiminin başarısız olan planlarını daha da başarısız kılacak ve Halife, Bangladeş halkına karşı işlediği suçlardan dolayı Hindistan’a hesap soracaktır. Nitekim Allah Subhanehu ve Teala Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur: يُرِيدُونَ أَن يُطْفِئُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللَّهُ إِلَّا أَن يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ * هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَه بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَAllah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Kâfirler istemese de Allah nurunu mutlaka tamamlayacaktır. O (Allah), müşrikler hoşlanmasalar da (kendi) dinini bütün dinlere üstün kılmak için Rasulü’nü hidayet ve hak din ile gönderendir.” [Tevbe 32-33]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Risat Ahmed - Bangladeş

Devamını oku...

Şimdiki Anayasa da, Yeni Anayasa da Köhnelik ve Çürümüşlükten Öteye Geçemeyecek ve Asla Kapsayıcı Olmayacak!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Şimdiki Anayasa da, Yeni Anayasa da Köhnelik ve Çürümüşlükten Öteye Geçemeyecek ve Asla Kapsayıcı Olmayacak!

Haber:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gerçekleştirdiği konuşmada, adaletin vazgeçilmez olduğuna dikkat çekerken “Adalet mülkün temelidir” sözünün devletin adalet üzere ayakta durduğunun sembolü olduğunu belirtti. Erdoğan “Yeni Anayasa’mızın gerek hazırlık süreci gerekse içeriği itibari ile bu ülkeyi seven herkesi kapsayıcı nitelikte olması son derece önemlidir.” dedi. (03.09.2024 Milli Gazete)

Yorum:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2024-2025 adli yıl açılışında yaptığı konuşmada, Türk halkının yeni anayasaya ihtiyacı olduğundan değil  -aslında tabii ki var ama bu, insan yapımı bir anayasa değil İslam anayasasıdır- kendi kişisel çıkarları için, daha da önemlisi efendisi Amerika’nın çıkarları için, yeni anayasa çıkışında bulundu. Erdoğan, kamuoyunu kandırmak, laikiyle, ateistiyle, Müslümanıyla, Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Alevisiyle tüm kamuoyunun köhne çürük yeni (eski) anayasaya desteğini almak için yeni pozitif anayasanın kapsayıcı nitelikte olacağını belirtti. Oysa aciz, muhtaç ve eksik insan aklından çıkan pozitif anayasa ne kadar kapsayıcı nitelikte olabilir! Anayasa yapıcıları, anayasa yaparken ya kendi çıkarlarını ya yönetici elitin çıkarını ya zenginlerin çıkarını ya da mensubu oldukları partinin çıkarını dikkate alacaklardır. Anayasada bir kesimin çıkarının dikkate alınması, diğer kesimin çıkarının aleyhine olacağı anlamına gelir. Daha doğru bir ifadeyle, yeni anayasada sadece Erdoğan’ın şahsi çıkarı -iktidarının uzatılması- dikkate alınacaktır. Bu yüzden Erdoğan’ın kapsayıcı nitelikte olacağı sözü ya da başka kesimlerin çıkarının da kısmi olarak dikkate alınması, garnitürdür, kamuoyunu kandırmaya yöneliktir.

Tabii ki özel de Türk halkı genelde tüm Müslümanlar yeni bir anayasaya muhtaçtır, sürekli yeni anayasa açıklamalarının gündeme gelmesi bunun göstergesi ve kanıtıdır, ancak bu anayasa kesinlikle pozitif anayasa değildir, Kitap ve Sünnete dayalı İslam anayasasıdır. İslam dışında her ideoloji ve anayasa çürüktür, yozlaşmıştır, çağımızın ihtiyaçlarına asla cevap veremez. Her on yıl ya da yirmi yılda yeni bir anayasa ihtiyacının gündeme gelmesi bu dediğimizin en sağlıklı kanıtıdır.

AKP yandaşı kesimler, yeni anayasaya gerekçe oluşturmak ve destek sağlamak için eski(miş) anayasanın asker tarafından yapılmış bir darbe anayasası olduğunu ve sivil bir anayasaya ihtiyacının kaçınılmaz olduğunu ileri sürüyorlar. Halbuki askeri anayasa da sivil anayasa da insan aklından çıkan bir anayasadır. Aralarındaki tek fark, o zaman anayasa yapıcılarının askerlerin (yani İngilizlerin) çıkarlarını ve darbe şartlarını dikkate almalarıdır. Bugünse yapılacak yeni anayasada Erdoğan, AKP (yani Amerikalıların) çıkarları dikkate alınacaktır, ama aciz bir insan aklından çıkmış olmaları açısından her ikisi arasında hiçbir fark olmayacaktır.

İronik olan ise, şimdiye kadar İslam’dan dem vuran, iktidara gelmek için Müslümanların oylarını alan ve Müslüman olduğunu iddia eden Erdoğan gibi birinden İslam anayasası ifadesinin gündeme gelmemiş olmasıdır.

Gelelim, “adalet mülkün temeli” ifadesine, günümüz seküler devletlerde adalet değil, zulüm mülkün (yani iktidarın) temelidir. Bırakın İslam dünyasındaki zorba devletleri, Hilafet yıkılıp yerine laik cumhuriyet kurulduğundan bu yana sadece Türkiye’de bile adalet değil zulmün mülkün temeli olduğunun en somut kanıtı, 100 yıllık cumhuriyet döneminde Müslümanların ve Kürtlerin sürekli zulüm görmüş olmalarıdır.

İslam’a dayanmayan adalet, adalet olamaz, zulüm olur. Günümüzde “adalet mülkün temeli” sözcüğü, Müslümanlara zorba laik devleti ve rejimi kabul ettirmek için ne idüğü belirsiz söylenmiş bir sözdür. Hilafet yıkıldıktan sonra adalet, Kemalist laiklerin yani İngilizlerin adaleti idi. Günümüzde ise adalet, Erdoğan’ın yani Amerika’nın adaletidir.

Dolayısıyla eğer mülkün temelinin adalet olunması isteniyorsa, bu, İslam ve Hilafet Devleti olmalıdır. Adalet kişilerin çıkarlarından değil, kişiler üstü bir varlıktan gelmelidir. Doğal olarak bu da Allah’tır ve sistemi Hilafettir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ercan Tekinbaş

Devamını oku...

Afganistan Hükümeti İle İşbirliği, ABD ve BM İçin Bir Öncelik Olmaya Devam Edecektir!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Afganistan Hükümeti İle İşbirliği, ABD ve BM İçin Bir Öncelik Olmaya Devam Edecektir!

Haber:

Associated Press’in haberine göre, BM sözcüsü Stephane Dujarric düzenlediği basın toplantısında, BM örgütünün, Taliban’ın kadınları kamusal yaşamdan dışlamaya yönelik “bir başka adım” olarak gördüğü iyiliği emretmeye ve kötülükten men etmeye ilişkin yeni yasası konusunda kesin bir tutum aldığını açıkladı.Bu tutuma rağmen Dujarric, BM’nin Afganistan’da devam eden angajman ve faaliyetlerine bağlı kalmaya devam edeceğini vurguladı.

Yorum:

Son zamanlarda Afganistan hükümetinin, Batı değerlerini takip eden kuruluşlara karşı yaklaşımının daha saldırgan bir hale geldiği görülüyor. Zira kısa bir süre önce bir hükümet sözcüsü, BM İnsan Hakları Özel Raportörünün Afganistan’a girişine izin verilmediğini açıkladı. Bundan kısa bir süre sonra da Afganistan liderliği, iyiliği emretmek ve kötülükten men etmekle ilgili yeni yasayı yürürlüğe koydu ve yayınladı; bu da Batılı kuruluşların sert tepkilerine yol açtı. Nitekim bazıları yasayı insan haklarının ihlali olarak eleştirirken, diğerleri de bu tür önlemlerin Afganistan hükümetinin uluslararası toplumla ilişkilerine zarar verebileceği uyarısında bulundu.

Buna karşılık ABD ve BM, yaklaşımlarında köklü bir değişiklik yapmış gibi görünmüyor ve her ikisi de Afganistan hükümetiyle ilişki kurmaya devam ediyor.Bu devam eden angajman iki ana nedene bağlanabilir; Birincisi, eğer Taliban’a yönelik küresel endişe insan hakları ve Batılı değerler meselelerinden kaynaklanıyorsa, bu bağlamda büyük bir engel yok gibi görünüyor.Örneğin BM İnsan Hakları Özel Raportörünün Afganistan’ı ziyaret etmesi engellendiği halde kendisi bölgesel faaliyetlerine ve seyahatlerine devam etmektedir. Aynı zamanda Afganistan’da Batılı değerleri teşvik eden Birleşmiş Milletler Afganistan Yardım Misyonu (UNAMA) gibi kuruluşlar ülkede hala aktif olarak çalışıyor, hatta raporlarında bazı İslami hükümleri “baskıcı” olarak nitelendiriyorlar.

İkinci neden ise Amerika'nın Afganistan'a ilişkin temel kaygısının Batılı değerlerin ihlal edilmesinden kaynaklanmamasıdır. Zira sloganların ve kampanyaların aksine Amerika, kadın haklarına ya da insan haklarına fazla önem vermemekte, aksine bunları siyasi baskı aracı olarak kullanmaktadır. Nitekim diğer bazı ülkelerde de iyiliği emretmeyi ve kötülükten men etmeyi temsil eden yasalar bulunmakta ve bazı İslami hükümler uygulanmakta ancak bu ülkeler, Amerika’nın bölgedeki en yakın müttefikleridir.

Dolayısıyla Amerika bu ülkelerin iç siyasetine öncelik vermemektedir.ABD’nin Afganistan’la ilgili temel kaygısı, onun İslami yönetimin canlı bir kalesine dönüşmesidir; zira Taliban Hareketi’nin benimsemiş olduğu İslam’ın hükümleri dış politikayı etkilemekte ve ABD’nin çıkarlarını tehdit etmektedir. Bunun bir sonucu olarak Amerika, ister doğrudan isterse Birleşmiş Milletler ve diğer etkili araçları aracılığıyla, Afganistan’daki İslam’ın yükselişini engellemek veya bastırmak amacıyla onun üzerindeki kontrolü sürdürmek ve Taliban’la ilişki kurmak için çok çalışmaktadır.Bu nedenle BM sözcüsü, İnsan Hakları Koruma Yasası ile ilgili endişelerini dile getirmesine rağmen Taliban ile ilişki kurma kararlılığını sürdürmektedir. Ayrıca CIA Başkan Yardımcısı David Cohen, Maryland’ın Rockville ilçesinde düzenlenen bir ulusal güvenlik toplantısında şunları söylemiştir: “CIA, geçtiğimiz üç yıl boyunca Taliban ile çeşitli iletişim kanallarını sürdürmüştür.”

Batı, iyiliği emretme ve kötülükten men etme mefhumundan endişe duyarken kaçınılmaz gerçek şu ki genel olarak İslam, iyiliği emredip kötülükten men etmektir; zira bu mefhum, iç işlerinden dış politikaya, İslam’a davetten cihada kadar İslam’ın her yönünü kapsamaktadır. Tıpkı İbn Teymiyye’nin “Hisbe” adlı kitabında şu şekilde belirttiği gibi: “İster sultana niyabeten büyük savaş velayeti olsun, ister polis velayeti gibi küçük velayet olsun, ister yönetim velayeti olsun, ister mali divanlar ve hisbe velayeti gibi para velayeti olsun tüm İslami velayetlerden maksat, iyiliği emretmek ve kötülükten men etmektir.”

Bu nedenle iyiliği emretmek ve kötülükten men etmek ancak Raşidi Hilafetin kurulmasıyla gerçekleşebilir. İşte bu yüzden bizler, Nübüvvet Minhacı üzere Hilafeti kurup iyiliği emredip kötülükten men etme konusunda insanlığa liderlik edecek en hayırlı ümmet olarak seçildik; işte Batı bundan korkuyor ve Allah’ın ve Rasulü’nün vaadi olmasına rağmen Müslümanların Hilafeti kurma yönünde ilerlemesini engellemeyi hedefliyor; peki bu büyük hedefi gerçekleştirme yönünde adımlar atacak salih kimseler hani nerede?!

كُنتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللهِ وَلَوْ آمَنَ أَهْلُ الْكِتَابِ لَكَانَ خَيْراً لَّهُم مِّنْهُمُ الْمُؤْمِنُونَ وَأَكْثَرُهُمُ الْفَاسِقُونَ

Siz, insanlar için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız. Şayet ehl-i kitap da inansaydı, elbet bu, kendileri için çok iyi olurdu. (Gerçi) içlerinde iman edenler de var; (fakat) çoğu yoldan çıkmışlardır.” [Al-i İmran 110]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Yusuf Arslan - Afganistan

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER