Genel Bir Hitap
Demokratik Seçimlere Katılmak, Kesinlikle Haramdır
Ey Afganistan'daki Müslümanlar ve Siyasî Partiler!
es-Selâmu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh,
Hizb-ut Tahrir, Afganistan Müslümanlarına ve siyasî partilere, Afganistan'daki mevcut nizamın demokratik usulleri tatbik etmeyi, bu esasa göre temel kanunu çıkartmayı ahdetmesinin ve bu nizamın gölgesinde İslâmî Şeriat'ın tatbikine hiçbir imkânın olmadığının açık bir durum olduğunu beyan eder. Geçen seneler içerisinde Afganistan'da bu nizamın tatbik edilmesinin sonucunun, masumların katledilmesinden, köylerin yok edilmesinden, fuhşun ve fücurun yayılmasından, fakirlik yüzünden sıkıntılar çekmesinden, faizli muamelelere olanak hazırlanmasından ve ekonomiyi eline geçiren kapitalist zümrenin oluşmasından başka bir şey olmadığına şahit oldunuz.
İslâmî topraklarda demokratik seçimlere katılmak, demokratik nizama meşruiyet kazandırmanın ötesinde İslâmî Ümmet açısından siyasî ve ekonomik sorunlar ile krizleri de katlamaktadır. Ülkedeki Cumhurbaşkanlığı, Müslümanların haklarını gasp etmekte, halkın maddî ve manevî değerlerine hıyanet etmekte, masum Müslümanların katledilmesinde onun uzun eli bulunmaktadır. Bizler bizzat kendi gözlerimizle her gün köyleri bombalayarak yok eden ve savunmasız halkı katleden Amerikan uçaklarına şahit olmaktayız. Bu sorunla karşı karşıya kalan sadece Afganistan değildir. Bilakis Filistin, Keşmir, Irak ve Çeçenistan gibi diğer İslâmî beldelerin yöneticileri de kasten Müslümanların katledilmesi ve yok edilmesinde birbirleriyle yardımlaşmaktadırlar.
Demokrasi, niceliğe önem verirken İslâm, niteliği gözetmektedir. Zira İslâm, sorumluluğun edası için takvayı esası kılmaktadır. Ancak demokrasi, iktidar koltuğuna oturma hakkını mal ve kuvvet sahiplerine vermektedir. Bunun içindir ki Allah'ın azabından sakınınız ve İslâmî olmayan bir nizamın tatbik edilmesine yardımcı olmayınız.
Demokratik nizamlar, şu iki esasa dayanır:
1. Egemenlik halka aittir: Yani bu, anayasa ve kanun yapma hakkını insanlara ve halka vermektedir. Devlet ise konulmuş anayasaya göre halkın işlerini güder.
2. Otoritenin kaynağı halktır: Bunun tam manası, devlet başkanını belirleme, işlerini gözetleme ve yöneticiyi muhasebe etme hakkını insanlara vermektedir.
Tüm insanların, kanunların yapılmasına katılması imkânsız olup insanların çok çok yaptıkları devlet başkanını seçmek olduğu açıktır. Zira devlet başkanının seçilmesi, doğrudan insanlar tarafından gerçekleştiği gibi kanun gücü olarak isimlendirilen parlamentoya vekiller aday gösterip seçmektedirler. Parlamento, rolü gereği kanunlar koymakta, bunları gözetlemekte ve bunların tatbiki noktasında yöneticileri muhasebe etmektedir.
İşte tüm bunlar, Allahu Subhânehu ve Te'alâ'nın yasama hakkını Kendisi ve Rasûlü için bir hak kıldığı bir sırada gerçekleşmektedir. Zira şöyle buyurmuştur:
وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلاَ مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْرًا أَن يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ وَمَن يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً مُّبِينًا "Allah ve Rasulü, bir işe hükmettikleri zaman mü'min bir erkek ve mü'min bir kadına kendi işlerinde artık seçme hakkı yoktur. Her kim Allah'a ve Rasulü'ne isyan ederse apaçık bir sapıklıkla sapıtmış olur." [Ahzâb 36]
Aslında yeni nizam, Batılı kültür ve mefhumlardan kaynaklanmıştır. Zira Batılı hayat, dini devletten ayırma fikrine dayanmaktadır. Dolayısıyla bu nizamın İslâmî âlemde yayılması ve yaygınlaşması, Batılı kültürün göçü ve onun inancının isteğinin yerine getirilmesinden başka bir şeyi ifade etmez. Dolayısıyla da bu Batılı fikrî akım, Afganistan'ın da dâhil olduğu diğer milletleri sömürmeye çalışmaktadır.
İslâmî Ümmet'e vacip olan yönetim nizamı, İslâmî akîde esasına dayanır ve Müslümanların bu akîdeye göre amel etmelerini farz kılar. İşte bu esas, demokratik esasla çelişmektedir. Çünkü İslâmî yönetim nizamı, İslâmî şeriat esasına bina edilmiştir ve egemenliği de şeriata ait kılar. Demokrasi ise dini devletten ayırma esasına bina edilmiştir. Buna dair Allah'ın Kitâbı'ndan olan kat'î deliller vardır ki bunların bazıları şunlardır:
إِنِ الْحُكْمُ إِلاَّ لِلّهِ "Muhakkak ki hüküm ancak Allah'a aittir." [Yûsuf 40]
Buradaki [الحکم] kelimesi, emrin, nehyin ve mubahın da dâhil olduğu yasama manasındadır. Yine Allahu [Celle ve Âlâ] şöyle buyurmuştur:
وَأَن احْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ وَاحْذَرْهُمْ أَنْ يَفْتِنُوكَ عَنْ بَعْضِ مَا أَنزَلَ اللَّهُ إِلَيْكَ "Aralarında Allah'ın indirdikleri ile hükmet! Sakın onların hevâlarına tâbi olma ve Allah'ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni saptırmalarından sakın!" [el-Mâide 49]
Ve şöyle buyurmuştur:
وَلاَ تَقُولُواْ لِمَا تَصِفُ أَلْسِنَتُكُمُ الْكَذِبَ هَـذَا حَلاَلٌ وَهَـذَا حَرَامٌ لِّتَفْتَرُواْ عَلَى اللّهِ الْكَذِبَ إِنَّ الَّذِينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللّهِ الْكَذِبَ لاَ يُفْلِحُونَ "Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak "Bu helâldir, şu da haramdır" demeyin. Aksi halde Allah'a karşı yalan iftirâ etmiş olursunuz. Kuşkusuz Allah'a karşı yalan iftirâ edenler asla iflâh olmazlar." [en-Nahl 116]
İslâmî Nizam, insanların yerine yasamada bulunan bir meclisin olmasını kabul etmez. Çünkü İslâmî Devlet'te yönetim ve egemenlik, sadece İslâmî Şeriat'a aittir ve devlet başkanının (Halîfenin), insanların işlerini idare etmek için Allahu Subhânehu'nun Kitâbı'ndan ve Rasûlü [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in Sünnetinden şer'î hükümler benimseme hakkı vardır.
Bu demek değildir ki İslâm, seçimleri yasaklamaktadır. Zira seçimler, devlet başkanlığı için Müslümanların kendisine biat ettiği kişinin seçilmesinin pratik metodu olduğu gibi Halîfe ve devlet ile meşverette bulunmaları, onları gözetmeleri ve sorumluluklarını muhasebe etmelerinin yanı sıra Ümmet Meclisi'nde Ümmetin şikâyetlerini ele almaları, devlet başkanı adaylarını sınırlandırmaları için vekillerin ve temsilcilerin seçilmesinin de vesilesidir.
Oysa demokratik seçimlerde kanun, çoğunluğun görüşüne göre çıkarılır, bu kanunun tatbik edilmesi ve onun esası üzerine muhasebe edilmesi için devlet başkanı ile parlamento üyeleri seçilir ki bunu Allah [Azze ve Celle], haram kılmıştır. Oysa İslâmî seçimlerde Müslümanlar, insanlara İslâm ile hükmetsin diye Halîfeyi seçerler, bunun üzerine ona biat ederler ve İslâm hükümlerine göre emirleri muhasebe etsinler ve onları gözetlesinler diye de vekiller seçerler.
Ey Murabıt Müslümanlar!
Demokrasi, bir çoğunluk yönetimidir ve bizler, Türk parlamentosunun Müslüman Türk kadınının başörtüsü takmasını yasaklaması ve Afgan parlamentosundan dış kuvvetlere meşruiyet kılıfı vermesinin istenmesi gibi parlamentoların Allah'ın Müslümanlara farz kılığı pek çok hususun yasaklanmasına karar verdiklerine şahit olduk. Nitekim son zamanlarda Afganistan parlamentosunun ülkedeki Şiilerin ahvâli şahsiye kanununda düzenleme yaptığını, ancak dünyadaki kâfir güçlerin harekete geçerek kanunu eleştirerek onu hedeflerine ulaşmanın önemli bir noktası edindiklerini, Afganistan Devleti'ni kanunu incelemeye ve yeniden gözden geçirmeye mecbur bıraktıklarını gördük. Allahu [Celle ve Âlâ] şöyle buyurmaktadır:
وَلَن يَجْعَلَ اللّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلاً "Muhakkak ki Allah, Kâfirler için mü'minler aleyhine asla bir yol (egemenlik) kılmayacaktır!" [en-Nîsa 141]
Yine İslâmî âlemdeki parlamentolar, içki ve faizli bankalara izin verilmesi gibi Allahu Subhânhu ve Te'alâ'nın haram kıldığı pek çok hususları da helal kılmışlardır. Buna göre demokratik İslâm ıstılahı, Allah ve Rasûlünün düşmanlarını türettiği bir ıstılahtır.
Ey Salahaddîn'in ve Tarık Bin Ziyad'ın Varisleri!
Afganistan, İslâmî bir beldedir ve Afgan halkı da tarih boyunca İslâm için kendisini feda etmiş Müslüman bir halktır. Nitekim tarih, dünyanın en güçlü zaliminin bu halk tarafından hezimete uğramasını kaydetmiştir. İslâm'da yönetim nizamı, İslâmî Hilâfet Nizamı'dır ve Allah onu Müslümanlara vacip kılmıştır. Zira Hilâfet, İslâmî akîdeyi korur, İslâmî şeriatı tatbik eder, İslâmî daveti tüm dünyaya taşır, insanlığı küfrün mutsuzluklarından kurtararak onlar İslâm'ın rahmeti ile Müslümanların adaleti altına sokar. İslâmî Hilâfet, İslâmî beldelerdeki mevcut tüm devletleri ve devletçikleri, tek bir devlette birleştirecek, Müslümanları parçalamak amacıyla kâfirler ile sömürgeciliğin çizdiği sunî sınırları kaldıracak ve Müslümanların işlerini en güzel yolla idare edecektir.
Ey Müslüman Halk!
İslâmî Şeriat'ın tatbikinin önündeki en güçlü engel, demokratik nizamlardır. Çünkü bu nizamlar, İslâm ile tamamen çelişmektedir. Dolayısıyla seçimlere katılmanız halinde İslâmî halkın hiçbir sorununu asla halledemeyeceksiniz. Bilakis halkın belaları ile krizlerinin katlanmasına yardımcı olacaksınız. Bu seçimlere katılmak kesinlikle haramdır. Bunun içindir ki Hizb-ut Tahrir, bu büyük cürümü işlemeyesiniz diye sizlere ona katılmama nasihatinde bulunmaktadır. Dikkat ediniz ki Batı yöneticileri, göstermelik de olsa sizlere görüş bildirme hakkı verdikleri halde, sizlere yöneticiyi belirleme hakkı yetkisi vermemektedir. Zira bu, yalnızca sömürgeci devletin hakkıdır.
Demokrasi, İslâmî Şeriat'ın tatbik metodu değildir. Bilakis o, sadece İslâmî Ümmeti sömürme ve sömürgeleştirme aracıdır. Seçimlere katılmak, aşamalı olarak İslâmî usullerden taviz vermektir ve şeriatın tatbikinde kısmî taviz vermenin kesinlikle haram olduğuna dikkat ediniz. Zira Allahu [Celle ve Âlâ], şöyle buyurmuştur:
أَفَتُؤْمِنُونَ بِبَعْضِ الْكِتَابِ وَتَكْفُرُونَ بِبَعْضٍ فَمَا جَزَاء مَن يَفْعَلُ ذَلِكَ مِنكُمْ إِلاَّ خِزْيٌ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ يُرَدُّونَ إِلَى أَشَدِّ الْعَذَابِ وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ "Yoksa siz Kitab'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden böyle davrananların cezası dünya hayatında ancak rüsvaylık; Kıyamet Günü'nde ise en şiddetli azaba itilmektir. Allah, yapmakta olduklarınızdan asla gâfil değildir." [el-Bakara 85]
Belki de insan hakları, toplumsal adalet ve sivil toplum kuruluşları gibi süslü ıstılahlar sizleri aldatabilir. Ancak bunlar, Batının İslâmî âleme otorite dayattığı dünyadaki İslâmî Ümmet'in mutsuzluklarının ıstılahlardır.
Hizb-ut Tahrir, bu genel hitapla sizlere sesleniyor ve -Allah göstermesin- demokrasinin hayatınızda şeriatın yerini almasına karşı sizleri uyarıyor. Çünkü Batı, Müslümanların zihinlerini ifsat etmek ve dondurmak için hızla çalışmakta ve Müslümanların zihinlerindeki İslâm'ın dakik mefhumunu zayıflatmayı istemektedir ki böylece onları, dalalete düşürebilsin. Allahu [Celle ve Âlâ] şöyle buyurmaktadır:
يُرِيدُونَ لِيُطْفِؤُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَاللَّهُ مُتِمُّ نُورِهِ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ "Onlar Allah'ın Nûru'nu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa Kâfirler kerih görse de Allah, Nûru'nu mutlaka tamamlayacaktır." [et-Tevbe 32]
Ey Müslümanlar!
Hizb-ut Tahrir, İkinci Râşidî Hilâfeti kurmak için İslâmî beldelerin genelinde çalışmakta olup sizleri, İslâmî Hilâfeti kurmak için güçlerinizi birleştirmeye, kendisinin yanında yer almaya ve bu azîm vacibi eda etmek için bu Hizb'in şebâbı ile birlikte gayretle çalışmaya davet etmektedir. Yine sizleri, kültürlenme merhalesi, kaynaşma merhalesi ve kuvvet ehlinden nusret talep edilmesi merhalesinin dâhil olduğu Rasul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in metoduna tabi olmaya davet etmektedir. Bizler Allah'tan korkuyor ve bizleri Rasul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in İmâm Ahmed'in rivayet ettiği hadiste müjdelediği Nübüvvet Minhacı Üzere İslâmî Hilâfeti ihya etmeye muvaffak kılmasını O'ndan temenni ediyoruz.
ثم تكون خلافة على منهاج النبوة "Sonra da Nübüvvet Minhacı üzere Hilâfet olacaktır"
Son olarak; nasihatimizi kabul buyurmanızı ve Allah'ın haklarında şöyle buyurduğu kimselerden olmanızı temenni ediyoruz:
الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ "O kullarım ki sözü dinlerler. Sonra da en güzeline tabi olurlar." [ez-Zumer 18]
وَمَا عَلَيْنَا إِلاَّ الْبَلاَغُ الْمُبِينُ "Bize düşen ancak apaçık bir tebliğdir." [Yasîn 17]