Çarşamba, 16 Safer 1446 | 2024/08/21
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Onlarca Katliamdan Biri Bizlere, Rejimin Şam Halkına Karşı İşlediği Suçları Hatırlatıyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Onlarca Katliamdan Biri Bizlere, Rejimin Şam Halkına Karşı İşlediği Suçları Hatırlatıyor!

Haber:

Yermuk Filistin mülteci kampından aktivistler, 12 yıl önce, özellikle de 14 Ramazan 2012 yılında gerçekleşen el-Cauna katliamını hatırlattı; zira o gün kamp, ayrım gözetmeyen havan topu atışlarının hedefi olan ve onlarca masum sivilin öldüğü ve yaralandığı korkunç bir olaya tanıklık etti.

“Suriye'deki Filistinliler İçin Çalışma Grubu”, bu katliamda aralarında çocuk, kadın ve gençlerin de bulunduğu 23 kişinin öldürüldüğünü belgelemiştir; nitekim görgü tanıkları, bombardımanın nüfusun yoğun olduğu bir bölgeye odaklandığını, bunun felaketin boyutunu arttırdığını, bölge halkı yaralılara yardım etmek için gittiklerinde tekrar tekrar bombardımana maruz kaldıklarını ve bunun da ölü sayısının artmasına neden olduğunu söylediler. (Şam Haber Ağı)

Yorum:

Yermuk kampında meydana gelen el-Caune katliamının yıldönümü hakkında yorum yapmak üzereydim ki aklıma Ağustos ayında suç rejimi tarafından işlenen suçları araştırmayı genişletmek geldi. Araştırmaya başladığımda saçlarımı ağartan bir şey okudum; devrimin başlangıcından bu yana, erkek, kadın, çocuk ve yaşlılardan onlarca şehidin verildiği ve yıkım üzerine yıkımın olduğu rejimin korkunç katliamlar gerçekleştirmediği neredeyse bir ağustos ayı geçmemiş; sonra bunun ardından normalleşme ve teslimiyet hakkındaki konuşmanın hangi temelde olduğunu düşünmeye başladım?! Peki bundan bahseden kişi, gerçekten bizim acılarımızı yaşadı mı yoksa bize ihanet ettiği halde ona güvenmemiz ve bizimle birlikte olduğuna dair bizi kandırmak için yalan söyleyip dans mı ediyor?! Yoksa görmüş, yaşamış ve kendini müttefik olarak sunmuş biri, nasıl olur da bu normalleşme ve teslimiyet önerisini sunabilir? Hani nerde Ensar ifadeleri? Hani nerede suçlu rejim, katil Esad ve benzeri ifadeler? Bu ittifak ibaresinden ben, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in buna yönelik uygulamasını anlıyorum; zira Huzâa kabilesi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile ittifak yapmıştı ve Huzâa kabilesi Hudeybiye günlerinde de bu ittifaka girmişti; nitekim Bekr kabilesi Huzâa kabilesine saldırdı ve ondan bazılarını öldürdü; bunun üzerine ittifaka girenlerden yardım istediler ki Sallallahu Aleyhi ve Sellem tekbir getirerek Kureyşliler anlaşmayı bozdu dedi; bunun üzerine ordusunu harekete geçirdi, müttefikine saldıran devleti yıkıp Mekke’yi fethetti; bu konuda Ensar olduğunu söyleyen kişi hani nerede? Başımızı çatlatırcasına bizimle olduğunu ve bu konuda bizi savunduğunu söyleyen kişi hani nerede?

Tek bir suç, ordunun harekete geçmesine ve saldırganı devirmesine neden oldu; ama biz burada Şam’da, her ay rejimin katliamlarını hatırladığımız gibi asla unutulmayacak olan yüzleri hatırlıyoruz; hafızamıza kazınan bu kadar büyük bir olay ve korkunç bir katliam nasıl unutulur ki? Artık yalan ortaya çıktığı gibi yalancılar da ifşa olmuştur; o halde dilinin ucuyla bal verip sonra da tilki gibi sıvışıp gidenlere güvenmeyin, zehirli dişlerini çevirip dokunduğunda yumuşak gelse bile yılana güvenmeyin, rejimin her ay işlediği katliamları hatırlayın, Google’a girin ve arama motoruna rejimin bu ay içinde işlediği suçları yazın, hafızanızı besleyin, kininizi yenileyin ve göğsünüzde yanan ateşi artırın, okurken kimin size yalan söylediğini, ben sizinleyim dediği halde bugün normalleşme ve teslimiyetten bahsettiğini hatırlayın ki ateşiniz büyüsün ve alevi yalancıların yüzlerini yaksın; askeri kararlarımızın elimizde olduğu, tilkinin gelip normalleşmeden bahsedeceği an için onu bizden çaldığı o günleri hatırlayın, ülkenin ne kadarını kurtardığımızı ve yalancı tilki sayesinde rejimin bu toprakları nasıl geri aldığını hatırlayın; başkentte rejimi nasıl kuşattığımızı, nasıl bir fare gibi hareket ettiğini, bunun üzerine yalancının kuşatmayı kırmak için geldiğini hatırlayın; tüm bunları ve daha fazlasını hatırlayın ki vesayet altında ve kararlarımız çalınmış bir şekilde kaldığımız sürece daha önceki asrımıza ve ahdimize geri dönemeyeceğimiz akıllarınıza iyi yerleşsin; bugün daha önceki halimize geri dönmemiz gerektiğini, kararlarımızı yeniden almamız, silahlarımızı serbest bırakıp topu tüm komploculara, suçlulara ve yalancılara çevirmeye başlamamız gerektiğini hatırlayın.

Hayatta kalmamız için kararlarımızı geri almamız gerekir; aksi takdirde ölüm gelir, rejimin katliamlarına tanık olunur, sonuncusu da Tadamon katliamı olmaz; bu yüzden uyarı alınca hazır olmak gerekir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdu ed-Della - Suriye

Devamını oku...

Lakırtı Yapmakla Gazze’ye Sahip Çıkamazsınız Sayın Fidan!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Lakırtı Yapmakla Gazze’ye Sahip Çıkamazsınız Sayın Fidan!

Haber:

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Mısır Dışişleri Bakanı Abdulati'nin daveti üzerine 5 Ağustos'ta Mısır'a bir ziyarette bulundu.

Yorum:

Mısır'daki temaslarını sürdüren Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Mısır diktatörü Cumhurbaşkanı Abdulfettah Es-Sisi'yle bir araya geldi. Fidan'ın gündeminde ikili ilişkilerin yanı sıra Gazze'deki son durumun da olduğu belirtiliyor. Fidan, iki günlük resmi ziyaretin ilk gününde, Mısırlı yetkililerle beraber El Ariş Limanı, ölümün, soykırımın, katliam ve mezalimin kol gezdiği ve hiç eksik olmadığı Refah Sınır Kapısı ve Mısır Kızılay Lojistik Merkezi'nde incelemelerde bulundu. Fidan, her zaman yaptığı aynı hamaset ve edebiyatla burada yaptığı açıklamada; Türkiye'nin sonuna kadar Filistin halkının yanında duracağını, ahlaki ve insani vazifesini hakkıyla yerine getirmeye devam edeceğini söyledi. Hakan Fidan bunları söylerken sınırın hemen diğer tarafında azgın işgalci Yahudi varlığı kadın, çoluk-çocuk demeden Müslümanları katletmeye devam ediyordu. Bölgenin en güçlü ülkelerinden biri olan ve orduları dünyadaki en güçlü ilk 10 ordu arasında gösterilen, Türkiye’nin Dışişleri Bakanının yapmış olduğu trajikomik, akıllara ziyan bu ifadeler adeta bir STK temsilcisinin veya bir aktivistin sözlerini andırıyor. Fidan’ın yapmış olduğu bu açıklama, işgalci Yahudi varlığının aylardır Gazze’de gerçekleştirdiği katliam, soykırım ve insanlık suçlarını önlemediği gibi aksine onu daha da cesaretlendiriyor.

Mısır ziyareti kapsamında Hamas siyasi büro şefi İsmail Haniye’nin Tahran’da gerçekleştirilen bir suikast sonucu öldürülmesiyle ilgili olarak da konuşan Fidan, “İsrail” Gazze’de Müslümanları katletmeye başladığında ABD’lilerin kendilerine ve Mısırlı yetkililere gelerek “aman diğer ülkelere, taraflara söyleyin savaşa girmesinler” dediklerini aktardı. Yine “İsrail”, İran’ın Şam’daki büyükelçiliğini vurduğunda da ABD’lilerin aynı şekilde geldiklerini, “aman müdahale edin, İran’a söyleyin saldırı yapmasın” dediklerini ifade etti. Aynı şeyin İsmail Haniye suikastında da olduğunu ifade etti. Burada üzerinde durulması gereken konu, aslında Fidan’ın bu söylemleri bir gerçeği ifşa ediyor olmasıdır. O da; siyasi yörüngesinde hareket ettiği ve bölgede kendi menfaatleri doğrultusunda Türkiye’yi bir aparat olarak kullanan Amerika’nın, iktidardan istemiş olduğu bütün bu taleplerin hepsine iktidarın tam bir teslimiyet ve sadakatle tamam diyerek karşılık veriyor olmasıdır. İşte Hakan Fidan’ın bu açıklamaları ihanetin açık bir şekilde itirafıdır.

Yine Gazze konusunda açıklamalarda bulunan Hakan Fidan, “İsrail’in tasmasını artık sahipleri eline almalı ve sahip çıkmalı” dedi. Hakan Fidan, sanki uzayda yaşıyormuş gibi bu azgın ve yoldan çıkmış olan bu topluluğun tasmasını yine azgın olan Amerika’nın ve Batı’nın tuttuğunu bilmiyor mu? Yine aşağılık mutant varlığının tasmasını elinde tutan ve her platformda “İsrail’e” destek veren, işgalci varlığa onlarca askeri mühimmat gönderen Amerika ile dost ve müttefik olan siz değil misiniz?

Aynı zamanda Amerika ve Batı işgalci "İsrail'i" koruyup gözetlerken, ona sahip çıkarken, ona her türlü desteği verirken, onu koruma pahasına tüm insani ve ahlaki değerleri ayaklar altına alırken, peki siz kınamaktan, konuşmaktan, toplanmaktan ve esip gürlemekten başka ne yaptınız? Bilakis aylardır “İsrail’e” her konuda lojistik destek sağladınız. İktidarınızın “İsrail’e” yönelik boykot kararı aldığını söylemesine rağmen Türkiye limanlarından işgalci Yahudi varlığının limanlarına daha halen gemiler gidiyor. Tel Aviv’deki Türk büyükelçiliği daha halen faal durumda. Bunu bile kapatmaktan aciz kaldınız.

Bu mudur kardeşlerinize sahip çıkmak?! Bu mudur kardeşlerinize destek vermek?! Bu mudur onları kollayıp gözetmek?!

Şayet sizler, Gazzeli Müslümanlara gerçekten sahip çıkmak istiyorsanız bu kınamak, konuşmak, edebiyat ve lakırtı yapmakla olmaz, bilakis işgalci Yahudi varlığını mübarek Filistin topraklarından kökünü kazıyacak olan orduları Filistin’e sevk etmekle olur. İşte gerçek sahiplenme bu şekilde olur!

Gerisi lafügüzaftır…

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Yılmaz ÇELİK

Devamını oku...

Savaş Alanı Olmayacak!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Savaş Alanı Olmayacak!

Haber:

Kraliyet Divanı tarafından yapılan bir açıklamada Kral Abdullah’ın, ABD Kongresi üyelerinin yardımcılarından oluşan bir heyeti başkent Amman’daki Hüseyiniye Sarayı’nda kabul ettiği ve “bölgedeki güncel gelişmelerin” ele alındığı toplantıda, “Ürdün’ün bir savaş alanı olmayacağını ve halkının hayatının tehlikeye atılmasına izin vermeyeceğini” söylediği aktarıldı.

Yorum:

Ürdün Kralı Abdullah, “Bölgedeki durumu yatıştırmak ve bölgesel bir savaşa sürüklenmemek için kapsamlı bir ateşkese varmak üzere azami çaba sarf edilmesi gerektiğinden” bahsetti ve şöyle bir eklemede bulundu; “Gazze’ye yönelik savaş devam ettiği sürece bölge, istikrarını tehdit eden çatışma çemberinin genişlemesine karşı savunmasız kalacak. Bu da acil ve kalıcı bir ateşkese ulaşarak savaşı durdurmak için uluslararası çabaların yoğunlaştırılmasını gerektirmektedir.”

Kral Abdullah, yaşananlardan Yahudi varlığını sorumlu tutmaya cesaret edemediği gibi gerek Yahudi varlığının suçlarına gerekse Gazze halkını öldürmek ve yok etmek için onlara sabah akşam bomba sağlayanların suçuna işaret etmedi; aksine sanki savaşın her iki tarafı da kendisi için aynıymış gibi konuştu!

Diğer yandan Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safadi dün (cumartesi) akşam El Arabiya’ya verdiği demeçte, “Ürdün, İran ve “İsrail’e” açık ve net bir şekilde hiç kimsenin krallığın semalarını ihlal etmesine ve Ürdünlülerin hayatını tehlikeye atmasına izin vermeyeceğini söyledi” ifadesini kullandı. Es-Safadi şu eklemede bulundu: “Ürdün hava sahası üzerinden geçen ve Ürdünlülere tehlike oluşturduğuna inanılan her unsura müdahale edilecek.”

Bu konuşmadan, “Ürdünlülerin hayatı tehlikeye atılmadığı” sürece hiçbir şekilde karşı çıkılmayacağı, dolayısıyla Yahudi varlığının veya Amerika’nın uçakları Ürdün hava sahasının üzerinden uçsalar bile Ürdünlülerin hayatlarını tehlikeye atmadıkları sürece herhangi bir sorun olmayacağı anlaşılmaktadır!

Es-Safadi, “İki taraf (İran ve Yahudi devleti kastediliyor) arasındaki çatışmalar işgali sona erdirmeyecek, Filistin’i özgürleştirmeyecek ve çatışmayı sona erdirmeyecek” derken doğru söylemiştir. Zira onun bu sözü doğrudur; çünkü bölge yöneticilerinden hiçbiri, kesinlikle ne Filistin’i ne de onun bir parçasını özgürleştirme görevini düşünüyor. Çünkü İran’ın mollaları da dahil olmak üzere bu varlığın pekiştirilmesine, güvenliğinin, istikrarının ve bekasının korunmasına doğrudan katkıda bulunurlarken bunu nasıl yapacaklar ki?!

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Hüsameddin Mustafa

Devamını oku...

Gazze’den Sonra Ne Olacak?!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Gazze’den Sonra Ne Olacak?!

Haber:

Politikacılar, gazeteciler ve yorumcular Gazze'den sonra ne olacağı sorusunu soruyor…

Yorum:

Böyle bir soruyu soran her kim olursa olsun, gururlu, onurlu ve kararlı Gazze'nin, Yahudi varlığının ve onunla birlikte olanların, Müslümanların en büyük düşmanı Amerika'nın ve bu kırılgan varlığı Aksa Tufanının başlangıcından bugüne kadar, titreyen ayakları üzerinde durmasını sağlayan tüm temel unsurlarla destekleyen hain Müslüman yöneticilerin, tüm Batılı ülkelerin bu varlığa, özellikle Amerika'dan ve tüm Batı'nın yöneticilerinden ve çevredeki bazı Arap yöneticilerden ve bazı Körfez yöneticilerinden ve Türkiye'nin yöneticisinden gelen tüm benzeri görülmemiş desteğe rağmen teslim olacağını hayal ediyor. Bunun için onlardan korkmadıklarını söylemiyoruz, aksine onların, ihanetlerine ve taptıkları Rableri Amerika’nın önündeki -ki bundan Aliy ve Azim olan Allah’a sığınırız- zilletlerine, aşağılanmalarına ve küçük düşürülmelerine karşı harekete geçmeye güç yetiremeyen korkaklar olduğunu söylüyoruz.

Bizlere gelince; ey ümmetin sadık evlatları, özellikle de güç ve kuvvet ehli; şimdiye kadar fiili olarak harekete geçmemenize rağmen sizlere olan umudumuzu kaybetmeyeceğiz! Evet bizler, ey ümmetin sadık evlatları, özellikle de güç ve kuvvet ehli;tüm Müslümanların ve şüphesiz sizlerin de gözü ve kulağı önünde her gün katliam ve kıyımlar gerçekleştiren Allah’ın ve ümmetin düşmanı karşısında ümmetin zaferini, onurunu, haysiyetini ve gücünü kazandıracak etkili adımlar atmanız konusunda sizlere olan ümidimizi kaybetmedik; peki sizler razı mısınız? Sizler zincire mi vuruldunuz? Yoksa sizler, safları birleştirmek, düşman ve mübarek Filistin’in gaspçısı Yahudi varlığına saldırmak için işleri düzenlemek, Gazze’nin mücahit aslanlarıyla yan yana durup Lübnan’ın aslanlarıyla buluşmak ve tüm cepheleri açarak ajan ve hain yöneticilere ve onların arkasındaki Batı ve Amerika’ya itaatten çıkmak için mi bekliyorsunuz?

Size karşı büyük umut besliyoruz; çünkü bizler tüm konularda İslam’a tabi olduğunda İslam ümmetini milletlerin en hayırlısı olarak vasıflandıran Aliy ve Azim olan Allah’a iman ediyoruz. Size karşı büyük umut besliyoruz; çünkü Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Âla Âlihi ve Sahbihi ve Sellem, ümmetinin içindeki hayrın kıyamet gününe kadar olacağını haber vermiştir. Bu yüzden ister iki devletli çözüm, ister tek devletli çözüm ya da başka bir çözüm olsun, Amerika’nın bölgedeki ajanlarının çağrıda bulundukları ve İslam’la çelişen hain çözümleri kabul etmeyeceğiniz konusunda size karşı büyük umut besliyoruz.

Ey Şam beldesi ve Kenane topraklarındaki güç ve kuvvet ehli bizler tek çözüm olarak, Gazze'deki ve mübarek Filistin’deki halkımıza yardım etmek ve alçak, cani ve kafir düşmanımızın üstün olduğu her silahı etkisiz hale getirecek orduları birleştirerek Yahudi varlığını ortadan kaldırmak için sizlerin hızlı ve etkili bir şekilde harekete geçmenizi görüyoruz.

Bizler sizden, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Âla Âlihi ve Sahbihi ve Sellem’in bize vaat ettiği tüm hayrı bekliyoruz.

Haydi o zaman bize ve tüm dünyaya bu hayrı gösterin ki önce alemlerin Rabbinin rızasına nail olun, sonra da müminlerin kalplerindeki buzları eritin. Şayet yapmazsanız -ki Allah korusun bunu düşünmüyoruz bile- bu, Amerika’yı, Batı’yı, onların ajanlarını ve Yahudi varlığını, onları ortadan kaldırmak, Amerika’nın ve ajanlarının ellerini koparmak, bizi birleştirmek, yeniden bir araya getirmek ve ihtişamımızı geri kazandırmak için Allah’ın Rasulü’nün Râyesi olan Ukab Râyesi’nin olduğu tek bir sancak altında bölgeyi İslami doğasına geri döndürmek için onlara karşı koyacak hiç kimse olmaksızın ümmete istediklerini yapmalarına terk etmeniz anlamına gelmektedir.

İzzetli, onurlu ve kararlı Gazze’den sonra sizden ve tüm İslam ümmetinden beklediğimiz şey işte bu olup ortaya atılan hain çözümler değildir; haydi o zaman güçlü, yardım eden ve aziz olan Allah’a tevekkül edin.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Muhammed Nizar Cabir - Lübnan

Devamını oku...

Amerika, Hegemonyasını Korumak İçin Küresel Bilgi Teknolojileri Güncellemelerini Kolaylıkla Bir Silah Olarak Kullanabilir

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Amerika, Hegemonyasını Korumak İçin Küresel Bilgi Teknolojileri Güncellemelerini Kolaylıkla Bir Silah Olarak Kullanabilir

Dünyanın en kötü Bilgi teknolojileri (BT) kesintisinden birkaç hafta sonra, Microsoft’un siber güvenlik ortağı CrowdStrike şirketi hem yatırımcıların hem de şirketlerin açtığı davalarla karşı karşıya kaldı. Zira 18 Temmuz’da meydana gelen ve havayolu şirketleri, bankalar, sağlık hizmeti sağlayıcıları ve televizyon yayıncıları da dahil olmak üzere dünya genelinde kritik sektörleri etkileyen Bilgi Teknolojileri kesintisi, operasyonel kaosa ve büyük ekonomik kayıplara yol açtı.

CrowdStrike’nin hatalı güncellemesi, dijital ekosistemlerin birbirine bağımlılığı nedeniyle 8,5 milyon cihazı etkiledi ve sistem arızasına yol açarak Windows cihazlarda “mavi ölüm ekranlarına” neden oldu. Bu da kesintiden doğrudan etkilenmeyen şirketlerin hâlâ müşteri işlemlerini gerçekleştiremediği anlamına geliyor. Örneğin havayolu şirketleri biletleme sistemini kullanamadı ve CrowdStrike’ın CEO’su George Kurtz, Bilgi Teknolojileri kesintisinin küresel bir siber saldırıdan dolayı değil, insan hatasından kaynaklandığını vurguladı. Ancak bu tür güvenceler, bireysel cihazlarda manuel onarımlar yapmak zorunda kaldıklarından dolayı işletmeleri çok az teselli etmiştir.

Aslında burada yeni olan bir şey yok; zira Dünya Ekonomik Forumu (WEF) yıllık raporunda, siber saldırıları, daha geniş bir siber güvensizlik kategorisi içinde büyük bir küresel risk olarak sınıflandırmaktadır. Bu arada siber saldırılara karşı savunmayı güçlendirme çabaları devam etmektedir; zira küresel Bilgi Teknolojileri sistemlerinin birbirine bağlı olması, zengin ve gelişmekte olan ülkelerin suç ve terör saldırılarının yanı sıra insan hatalarına maruz kalmaya devam edeceği anlamına gelmektedir.

CrowdStrike’ın neden olduğu Bilgi Teknolojileri kesintisi insan hatasından kaynaklansa da bazı yönetim danışmanları ve tedarikçiler bu fırsatı değerlendirerek siber güvenlik araçlarının ve risk yönetimi uygulamalarının önemini vurguladılar. Örneğin McKinsey, teknoloji, dayanıklılık ve sınıfının en iyisi olan siber güvenlik ve risk yönetimine odaklanan bir makale yayınladı. Ancak hiç kimse dijital ekosistemlerimizin birbirine bağlılığıyla ilgili apaçık ortada olan soruyu sormuyor!

Peki ya bir sonraki küresel Bilgi Teknolojileri kesintisi geleneksel aktörler dışında başka bir şeyden kaynaklanırsa; o zaman insan hatası mı, para sızdıran bir suç çetesi mi, yoksa terörist bir grup ya da haydut bir devlet tarafından yürütülen bir siber saldırı mı olacak? Nitekim CrowdStrike olayının normal tehdit aktörleri dışındaki jeopolitik yansımaları büyük ölçüde göz ardı edildi ve Georgetown Üniversitesi’nin jeopolitik etkileri hakkındaki çok az sayıdaki yorumdan biri, sadece küresel teknolojik altyapının kırılganlığı ile sınırlı kaldı.

Peki ABD, Microsoft güncellemelerini ya da diğer ABD şirketlerinin benzer hizmetlerini silah olarak kullanırsa ne olur? O zaman bu tehdit senaryoları, küresel siber güvenlik, Amerikan teknolojisine duyulan güven ve devletler arası ilişkiler konusunda büyük korkulara yol açması gerekir. Nitekim Amerika, SWIFT’i (Yurt içi ya da yurt dışındaki banka hesaplarına döviz olarak gerçekleştirilen tüm para transferleri) bir silah olarak kullanmaya ve Rusya, İran ve Kuzey Kore gibi hükümet odaklarını cezalandırmaya yönelik hazırlık yaptığını zaten göstermiştir.

Ayrıca ABD’nin büyük teknoloji şirketlerinin, Pentagon ve Amerika’nın önde gelen sinyal istihbarat örgütü Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) ile iş birliği yaptığı yaygın olarak kabul edilmektedir. Bu ortaklık, eski teknolojilerin yanı sıra bulut bilişim, yapay zekâ, artırılmış gerçeklik ve insansız hava araçları gibi birçok yeni teknolojiyi de kapsamaktadır. Bu teknolojilerin çift kullanımlı doğası hem sivil hem de askeri uygulamalara sahip oldukları anlamına gelmektedir. Aynı zamanda bu, Amerika’nın bu teknolojileri herhangi bir düşmana karşı bir silah olarak kullanabileceği ve üstün siber savunmalar yoluyla kendisini izole edebileceği anlamına gelmektedir. Şayet Microsoft, CoPilot’a (AI) yabancı topraklarda zararlı bir hale gelmesi için bir güncelleme aracılığıyla talimat vermiş olsa neler olabileceğini bir hayal edin; işte o zaman bu tür senaryoların geniş kapsamlı ve potansiyel olarak felaketler doğurabilecek sonuçları olabilir ve çok hızlı bir şekilde nükleer savaşa dönüşebilir.

Birçok ülke, ABD teknolojisine olan bağımlılıkları konusunda giderek daha fazla endişe duymakta ve aktif olarak bağımsız teknoloji kümeleri geliştirmeye çalışmaktadır. Çin bu eğilimi somutlaştırmaktadır; zira ABD teknoloji girdilerinden hali çiplerden uygulamalara kadar tamamen yerli bir teknoloji ekosistemi oluşturmaya çalışmaktadır. Pekin’in dijital altyapısını büyük Amerikan teknolojisinden korumaya yönelik proaktif önlemleri, yazılım güncellemelerini gerçekleştirmek için yerel şirketleri kullanarak elde ettiği CrowdStrike güncellemesi gibi olaylara dayanma kabiliyetiyle ortaya çıkmakta ve teknolojik egemenliğe yönelik bu dürtü, ABD’nin egemen olduğu teknoloji platformlarına ve altyapısına olan bağımlılığı azaltmaya yönelik daha geniş bir küresel değişimi yansıtmaktadır.

Bu arada dünya, Çin’e karşı Amerika gibi iki kutuplu bir teknolojik sisteme doğru kayarken Müslüman ülkelerin ayağa kalkıp bunu dikkate alması gerekiyor. Zira Amerikan ya da Çin teknolojisi arasındaki seçim yapmak köleleşmek anlamına gelmektedir. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَأَعِدُّواْ لَهُم مَّا اسْتَطَعْتُم مِّنْ قُوَّةٍ وَمِنْ رِّبَاطِ الْخَيْلِ تُرْهِبُونَ بِهِ عَدُوَّ اللَّهِ وَعَدُوَّكُمْ وَآخَرِينَ مِن دُونِهِمْ لَا تَعْلَمُونَهُمُ اللهُ يَعْلَمُهُمْ وَمَا تُنفِقُواْ مِنْ شَيْءٍ فِي سَبِيلِ اللهِ يُوَفَّ إِلَيْكُمْ وَأَنتُمْ لَا تُظْلَمُونَ Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah’ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız.” [Enfal 60] Dolayısıyla ayet Müslümanlara, ümmetin düşmanlarına karşı zafer kazanmasını sağlayan egemen teknolojik paketi edinmelerinin emredildiğine delalet etmektedir. Bundan dolayı Müslüman ülkeler, teknolojik bağımsızlıklarını elde edebilmek için bu yönde hareket etmek zorundadır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdulmecid Bahâtî

Devamını oku...

Çocukların Gözetimi, Ayrımcılığı Tabi Olmayan Bir Haktır!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Çocukların Gözetimi, Ayrımcılığı Tabi Olmayan Bir Haktır!

Haber:

Yerinden Edilmişler ve Mülteciler Kampları Genel Koordinasyonu Resmi Sözcüsü Adem Rical, Orta Darfur eyaletindeki Mukjar bölgesinde yetersiz beslenme vakalarının sayısının 450 akut yetersiz beslenme vakasını aştığını söyledi.Rical yaptığı basın açıklamasında, yetersiz beslenme vakaları arasında çocuklar, hamile kadınlar, anneler, sakatlar ve yaşlıların da bulunduğunu ifade etti.Adem Rical, 6 Ağustos 2024 Salı günü Mukjar’da kıtlık ve gıda güvensizliği nedeniyle beş çocuğun öldüğünü söyledi. Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasındaki savaşın patlak vermesinden bu yana kamplara ulaşan yardımların durduğuna, ulaşan yardımların da çok az olduğuna ve insanların büyük bir ihtiyacını karşılamadığına dikkat çekti.

Dünya Gıda Programı, Kuzey Darfur eyaletindeki yerinden edilmiş kişilerin kaldığı Zemzem kampında kıtlığın varlığını ilan etmesi dikkat çekicidir. Darfur bölgesi, patlak verdiği Nisan 2023’ten bu yana bir buçuk yılın tamamlanmasına yaklaşan savaş nedeniyle son derece karmaşık insani koşullara sahne oluyor.(Sudan Ultra, 8 Ağustos 2024)

Yorum:

Geçen hafta medya organları, Hıristiyan çocukların yiyecek ve filtrelenmiş su hizmetleri ve Starlink hizmetleriyle tahliye edildiğine dair bir haber aktarmış ve Genel Güvenlik ve İstihbarat Teşkilatı da, aşiret üyelerini (Hızlı Destek Kuvvetleri’nin kontrol ettiği bölgeler) Hartum’un merkezinden Omdurman’a tahliye etmek için nitelikli bir operasyon gerçekleştirmesiyle övünmüştür; peki Darfur’da acı çeken ve açlıktan ölen çocuklar tamamen ihmal edilirken neden onlara bu kadar ilgi gösteriliyor?Yoksa Sudan’daki tüm trajik sahnelerin arkasında yer alan ve çocuk kurbanların sayısını bile önemsemeyen ülkelerin emirlerinden dolayı mı Hıristiyan çocuklar koruma altına alınıyorlar?! Zira onlar, kendilerini koruyacak ve işlerini gözetecek biri olmadığı gibi meselelerini benimseyecek ve onlardan kötülüğü giderecek bir devlet olmadığı için ölüyorlar.

Hükümetin çocuklara gösterdiği ilgisinin, sadece kendileri de çocuk istismarının içinde boğulan ve diğer felaket bölgelerdeki çocukların başına gelenleri görmezden gelen ülkelere göstermek için olması şaşırtıcıdır! Dolayısıyla çocuklar, içi boş kapitalist yasalar altında ağır ihlallere maruz kalmaktadır. Zira 2016 yılındaki raporlarda her beş dakikada bir çocuğun şiddet nedeniyle öldüğü, 2017 yılında ise 40 binden fazla çocuğun cinayete kurban gittiği belirtildi. UNICEF yayınladığı bir raporda, dünya genelinde 20 yaşın altındaki 120 milyon kız çocuğunun cinsel istismara uğradığına ve bu durumun devam ettiğine dikkat çekilmiş ve bu ise Dünya Sağlık Örgütü tarafından 2020 yılında yayınlanan ve yaklaşık bir milyar çocuğun çeşitli şekillerde saldırı ve şiddete maruz kaldığı bir raporla da teyit edilmiştir... İşte bu, şu anda dünyayı kontrol eden kapitalist medeniyetin bir ürünüdür; peki onların intikamını kim alacak?

Gözetimin, çocukların haklarına zerre kadar değer vermeyen, aksine onları öldüren ve Sudan'da ve kendi bencil çıkarları için alevlendirdiği diğer çatışma bölgelerinde çocukların ölümlerinden sorumlu olan bir odak veya medeniyet için olması ne büyük bir paradokstur! Vacip olan çocukların işlerini gözetmektir; çünkü bu, Allahu Teala’nın vacip kıldığı Rabbani bir emirdir; bu yüzden İslam, bin dört yüz yılı aşkın bir süredir çocukluğu önemsemiş ve değerli ilkelerini ve bakımını, çocuğun kim olduğuna bakmaksızın parlak bir rol model haline getirmiştir; insanlar arasında hiçbir fark olmaksızın eşit bir şekilde gözetimini sağlayan Allah’ın şeriatını tatbik ederek bu Rabbani adaleti yeniden tesis edecek olan Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti’dir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Gâde Abdulcabbar (Ümmü Evâb) – Sudan

Devamını oku...

Pakistan Vilayeti: Uluslararası Para Fonu (IMF) Sömürgeci Bir Kurumdur!

  • Kategori Pakistan
  •   |  

Hizb-ut Tahrir/ Pakistan Vilayeti:
Uluslararası Para Fonu (IMF) Sömürgeci Bir Kurumdur!

Uluslararası Para Fonu (IMF) sömürgeci bir kurumdur. Amerikan dolarının dünya çapındaki hegemonyasını sürdürmektedir.

#خلافت_نیا_عالمی_آرڈر

#Khilafah_New_World_Order

Hizb-ut Tahrir Pakistan Vilayeti Medya Bürosu

12 Muharrem 1446 Hicri 18 Temmuz 2024 Miladi

Basın açıklamasını okumak için Tıklayınız

pakistan vilayeti

İlgili Bağlantılar:

E- mail: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.          WhatsApp: +967 713 645 449

pakistan vilayeti

Devamını oku...

Müslümanların Yöneticileri Siyonist Varlık İçin Arabuluculuk Yapıyorlar, Washington’un Emri Üzerine Yahudi Varlığını Müslümanların Ordularından Koruyorlar

7 Ağustos 2024 tarihinde Cidde’de Pakistan Dışişleri Bakanı İshak Dar’ın da katılımıyla İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) İcra Komitesi olağanüstü toplantısı düzenlendi. Konferans, Yahudi varlığının Mübarek Toprak Filistin’de Müslümanların kanını akıttığı, her gün onlarca Müslümanı katlettiği ve yüzlercesini yaraladığı bir zamanda gerçekleşti. Erkek, kadın ve çocuklardan oluşan yaklaşık 10.000 Müslüman, işkence ve tecavüz görüntülerinin ortaya çıktığı hapishanelerde tutuluyor. 5 Ağustos’ta, şeytani varlığın 89 cesedi hiçbir kimlik tespiti yapılmaksızın insanlık dışı bir şekilde kemik ve çürümüş ceset şeklinde gönderdiğine dair korkunç haberler ortaya çıktı. Bu varlık sürekli Lübnan, Suriye, Irak, Yemen ve İran’a saldırıyor. Hamas’ın siyasi büro şefi İsmail Haniye’nin şehadeti hala tazeliğini koruyor.

Bu zirvede Müslüman ülkelerin yöneticileri, ortak bir askeri komutanlık kurulduğunu ve bu Yahudi belasını ortadan kaldırmak için askeri operasyon başlatıldığını duyurmalıydı. Ancak beklendiği üzere bu sözde “olağanüstü” toplantıda Yahudi varlığını koruyan tedbirler alındığı duyuruldu. Bu önlemler Müslüman ülkelerdeki yöneticilerin Yahudi varlığının ajanları ve onun gerçek savunucuları olduğunu bir kez daha teyit ediyor.

İshak Dar yaptığı açıklamada “bölgedeki gerginliğin azaltılması” konusu üzerinde durdu. Yahudi saldırganlığıyla yüzleşmek ve her türlü askeri operasyonu desteklemek yerine Yahudi varlığının devam eden saldırıları karşısında itidalli olmak gerektiğini ilan ettiler. Bu itidal, Yahudi varlığının saldırganlığını, zalimliğini ve vahşetini sürdürmesine olanak tanıyor. Zalimin zulmüyle yüzleşmeden zulüm nasıl sona erebilir? Yahudiler en kötü zulümler konusunda tarihi rekorlar kırıyor. Ancak, Müslümanların yöneticileri klimalı lüks salonlarda yemek yerken, itidal çağrılarıyla Yahudi varlığının ekmeğine yağ sürüyorlar. Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın şu sözlerini yüzlerce kez duymadılar mı?

وَاقْتُلُوهُمْحَيْثُثَقِفْتُمُوهُمْوَأَخْرِجُوهُمْمِنْحَيْثُأَخْرَجُوكُمْ Onları nerede yakalarsanız öldürün. Sizi çıkardıkları yerden (Mekke’den) siz de onları çıkarın.” [Bakara 191] Bu yöneticiler düşmanlara boyun eğen aptal değillerdir. ABD’yi memnun etmek için Yahudi varlığını Müslümanların ordularından koruyan hainlerdir.

Dışişleri Bakanı İshak Dar yaptığı açıklamada, “işgal yetkililerinin savaş suçlarından sorumlu tutulmasını” talep etti. Sayın Dar! Saldırgandan kim hesap soracak? Kim bunu talep ediyor? Amerika’nın en önemli askeri üssü olan Yahudi varlığından hesap sorulmasını nasıl talep edebiliriz? Pakistan ordusunun görevini yerine getirmesini daha ne kadar engelleyeceksiniz? Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ مَا لَكُمْ إِذَا قِيلَ لَكُمُ انفِرُواْ فِي سَبِيلِ اللهِ اثَّاقَلْتُمْ إِلَى الأَرْضِ أَرَضِيتُم بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا مِنَ الآخِرَةِ فَمَا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فِي الآخِرَةِ إِلاَّ قَلِيلٌ“Ey iman edenler! Ne oldunuz ki, size “Allah yolunda sefere çıkın” denilince, yere çakılıp kaldınız yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatını mı seçtiniz? Oysa ahirete göre dünya hayatının yararı, pek az bir şeydir.” [Tevbe 38]

Bu yöneticilere karşı doğruluğu ispatlanmış argümanlar mevcut. Onlar hakkında hâlâ hüsnü zan besleyen kişi bilgelikten yoksundur ve azarlanmayı hak ediyor. Geriye kalan tek şey, yöneticileri ortadan kaldırmak ve böylece onların yerine İslam topraklarında yeni ve saf bir varlığın Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafetin kurulmasını sağlamaktır. Bu değişimi gerçekleştirmek için ümmet, silahlı kuvvetlerdeki Müslümanlardan Hizb-ut Tahrir’e nusret vermelerini talep etmelidir. Ancak o zaman bu hainlerin uzun süredir devam eden egemenliği ve ihaneti sona erecek, ancak o zaman Müslüman kanı yeniden saygınlık kazanacak, ancak o zaman dış güçler tarafından kurulan ve desteklenen mutant Yahudi varlığı tarihe gömülecektir.

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER