Amerika ve Sömürgeci Batı, İslam Ümmetinin Köklü Düşmanıdır, Yahudi Varlığı Günahlarından Sadece Bir Tanesidir
- Kategori Merkezî Medya Ofisi
- İlk yorumlayan ol!
- |
Amerika ve İngiltere, kendi eserleri olan Yahudi varlığını korumaya, İslam ümmetinin kalbine saplanan bu varlığın direncini artırmaya ve ona her türlü yaşam desteği sağlama devam ediyor. Nitekim Amerika, 20 Kasım 2024 Çarşamba günü, Yahudi varlığı için Gazze Şeridi’ne yönelik savaşını derhal durdurması çağrısında bulunan zayıf karar tasarısını Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde veto etti. Aynı gün ABD Senatosu, Yahudi varlığına silah satışını durdurma çağrılarını reddederek tank mermileri, havan topları ve doğrudan saldırı mühimmatı satışını yasaklayan üç yasa tasarısını oy çokluğuyla reddetti. Bu bağlamda, iNews sitesi, İngiltere’nin Yahudi varlığı ile olan silah ticaretinin açıklanan resmi rakamlardan çok daha büyük olduğunu ortaya çıkardı. Haberde, İngiltere’nin bu ticareti “üçüncü taraf” veya “birleşik lisanslar” olarak bilinen dolaylı yöntemler kullanarak gizlemeye çalıştığı vurgulandı.
Hiç şüphesiz bu haberler, Amerika, İngiltere ve diğer kâfir Batı ülkeleri politikacılarının kalplerinde Müslümanlara karşı besledikleri düşmanlık okyanusunun yalnızca bir damlasıdır. Bir yıldır Filistin ve Filistin halkına karşı sergiledikleri tavır, onların ümmetin en köklü düşmanı olduklarını ve Yahudi varlığının sadece onların günahlarından bir tanesi olduğunu ortaya koymaktadır.
Yahudi varlığının Filistin ve halkına karşı işlediği ve hâlâ işlemekte olduğu suçların ve vahşetin boyutuna rağmen, Batılı siyasetçiler ve yasa koyucular, ona her türlü askeri, siyasi, lojistik ve uluslararası destek sağlamaya devam ediyorlar. Yahudi varlığının hedeflerini kendi hedefleri, amaçlarını kendi amaçları olarak görüyorlar. Hadi siyasi veya lojistik desteği bir şekilde de olsa yorumlamak mümkündür, ancak çocukları, kadınları ve silahsız sivilleri öldüren füzeler, bombalar ve patlayıcılarla sağlanan askeri desteğin, gasıp Yahudilerle birlikte Müslümanların kanını dökme arzusundan başka açıklaması ya da yorumlaması olamaz.
Yahudi varlığının Batı’nın İslam ümmetinin kalbindeki kötü niyetli askeri üssü ve mızrak başı olduğu gerçeği artık gün ışığı kadar aşikârdır. Yaşananlar, artık Batı’nın sahte sloganlar ve aldatıcı tezlerin arkasına saklanmasına izin vermemekte, Gazze’deki savunmasız Müslümanların kanları ve parçalanmış cesetleri pahasına Yahudi varlığının yanında yer aldığını ortaya koymaktadır. Bu gerçek, ümmetin büyüklüğüne yakışır bir şekilde eyleme geçmesini gerektirmektedir. Zira bu meydan okuma ve çatışma, ümmetin sömürgecilik ve tüm kâfir devletlere karşı bir mücadelesidir, sadece Gazze’deki vahşi savaşa indirgenemez. Batı, İslam ümmetinin tamamen boyunduruk altına alındığına ve topraklarımızın emelleri için kullanıldığına emin olana kadar rahat etmeyecektir. Bu gerçek, ümmetin görevini yerine getirmesini, olayın büyüklüğüne uygun bir şekilde davranmasını, Batı’nın saldırganlığına, sömürgeciliğine son vermek ve Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet Devleti’ni kurmak için harekete geçmesini gerektirmektedir. Hilafet, ümmete otoritesini ve egemenliğini geri verecek, Halifesi de yeniden bulutlara seslenecek ve kâfir ülkelerin liderlerine “Müslüman olun ki kurtuluşa eresiniz.” izzet dolu mesajını gönderecektir.
إِنَّا لَنَنصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُوا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الْأَشْهَادُ “Şüphesiz ki, Rasûllerimize ve iman edenlere hem dünya hayatında hem de şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.” [Mümin 51]