Salı, 20 Muharrem 1447 | 2025/07/15
Saat: 22:11:17 (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Mozaik Girişimi: Başarısız Bir Stratejinin Yeniden Formüle Edilmesi ve Taliban'ı Kontrol Altına Alma Çabasının Yenilenmesidir!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Mozaik Girişimi: Başarısız Bir Stratejinin Yeniden Formüle Edilmesi ve Taliban'ı Kontrol Altına Alma Çabasının Yenilenmesidir!

Haber:

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Afganistan'daki durumu görüşmek üzere özel bir toplantı düzenledi. Toplantıda, Birleşmiş Milletler Afganistan Yardım Misyonu (UNAMA) Başkanı Roza Otunbayeva, “Mozaik Planı” adı verilen kapsamlı yeni bir çerçeve sundu.Bu girişimin “Afganistan'daki durumu normalleştirmeyi” hedeflemediğini, aksine Afgan halkının gerçek çıkarlarını güçlendirmek için çalıştığını vurguladı.

Yorum:

Yeni planın açıklanması, Feridun Sinirlioğlu tarafından hazırlanan daha önceki BM girişiminin başarısız olmasının ardından geldi.Bu çabalar iki ana cephede çıkmaza girmiştir:Birincisi, Taliban ile nasıl muamele edileceği konusunda uluslararası mutabakatın olmaması;ikincisi, Taliban'ın, planın uygulanmasından sorumlu olan Birleşmiş Milletler tarafından atanan özel temsilciyi reddetmesidir.Bu engeller ışığında, Birleşmiş Milletler “Mozaik” başlıklı yeni bir girişim ortaya attı.

Daha önceki stratejiyi uygulamak için Doha toplantıları düzenlenmiş ve üç tur devam etmişti.Ancak daha önce de belirtildiği gibi, bu süreç yukarıda bahsedilen zorluklar nedeniyle aksamıştır. Nitekim 30 Haziran ve 1 Temmuz 2025 tarihlerinde Katar, Uyuşturucuyla Mücadele Komitesi'nin üçüncü toplantısına ve Taliban ile uluslararası özel sektör temsilcileri arasındaki ikinci teknik toplantıya ev sahipliği yapmıştır. Bu iki toplantı, Doha sürecinin dördüncü aşamasının bir parçası olarak ve Mozaik Planı'nın uygulanması çerçevesinde gerçekleştirilmiştir.Son toplantı teknik nitelikte olsa da, geniş çapta gelecekteki siyasi görüşmelerin ön hazırlığı olarak görülmektedir. Birleşmiş Milletler Afganistan Yardım Misyonu Sözcüsü Stephen Smith'in 2 Mayıs 2025 tarihli açıklamasına göre Mozaik planı iki temel unsur etrafında dönmektedir:

- Uyuşturucu ile mücadele ve özel sektörün güçlendirilmesi gibi Afgan halkının karşı karşıya kaldığı acil zorlukları ele almak üzere çalışma gruplarının oluşturulması.

- Özellikle insan haklarına bağlılık ve uluslararası hukuka saygı olmak üzere Afganistan'ın uluslararası düzene geri dönmesini engelleyen temel engellerin ele alınması.

Mozaik, yeni bir girişim olarak sunulmuş olsa da, özünde daha önceki planın revize edilmiş versiyonudur. Zira uygulama ve katılım yöntemlerinin değiştirilmesi dışında stratejik hedefler değişmemiştir.Ayrıca Roza Otunbayeva, Afganistan ile ilgili son Güvenlik Konseyi toplantısında şunları açıklamıştır: “Afganistan ile hedefli bir iş birliği, tekrarlanan şiddet sarmalında sıkışıp kalmış bir devleti değil, kendi içinde ve komşularıyla barış içinde yaşayan, uluslararası yükümlülüklerine bağlı ve uluslararası topluma yeniden entegre olan bir devletin inşasını hedeflemektedir.”

Bu açıklama, planın temel hedefinin Taliban'ın İslamcı vizyonundan aşamalı olarak koparılması ve nihayetinde laik dünya düzenine entegre edilmesi olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Mozaik planının ayırt edici özelliklerinden biri de, adım adım olan stratejisidir.Bu çerçevede, Taliban uluslararası sisteme doğru bir adım atarsa, Batı da benzer bir adımla karşılık verecektir.Bu politika, aşamalı kontrol ve döngüsel bir etkiye dayanmaktadır.Bununla birlikte, Taliban şu ana kadar İslamî yönetimi veya kamil bir İslamî siyasi sistemi uygulamak için net ve tutarlı bir plan ortaya koymada başarısız olmuştur.Batı dünyası bu boşluğu istismar etmiş ve bu da Taliban'ı kendi modelini benimsemeye sevk etmiştir.Buna karşılık ideolojik ve İslami siyasi bir parti olan Hizb ut Tahrir, tamamen İslami ideolojiye dayalı bir proje olan Raşidi Hilafetin kurulması için kapsamlı, meşru ve gerçekçi bir vizyon sunmaktadır.Bu ise Batı'nın aşamalı yaklaşımından farklıdır; zira bu plan tedrici/aşamalı değil, aksine İslam temeline dayalıdır. İslam'a göre bazen sadece samimi bir niyet bile Allahu Teala'nın muvaffak kılması ve onun yolunu açması için yeterlidir. Diğer zamanlarda ise, kul bir adım atarsa, Allah da ona birkaç adımla yaklaşır; tıpkı Kudsî bir hadiste şöyle geçtiği gibi: إِذَا تَقَرَّبَ العَبْدُ إِلَيَّ شِبْراً، تَقَرَّبْتُ إِلَيْهِ ذِرَاعاً، وَإِذَا تَقَرَّبَ إِلَيَّ ذِرَاعاً، تَقَرَّبْتُ إِلَيْهِ بَاعاً، وَإِذَا أَتَانِي يَمْشِي، أَتَيْتُهُ هَرْوَلَةًKulum bana bir karış yaklaştığı zaman, ben ona bir arşın yaklaşırım; o bana bir arşın yaklaşınca ben ona bir kulaç yaklaşırım; o bana yürüyerek geldiği zaman, ben ona koşarak gelirim.” [Buhari ve Müslim rivayet etti]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Yusuf Arslan - Afganistan

Devamını oku...

NATO’suz Bir Dünya İçin Hilafet!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

NATO’suz Bir Dünya İçin Hilafet!

Haber:

NATO üyesi ülkelerin devlet ve hükümet başkanları 24-25 Haziran tarihlerinde Hollanda’nın Lahey kentinde bir araya geldi.

Yorum:

25 Haziran 2025 – NATO Devlet ve Hükûmet Başkanları tarafından yayımlanan Lahey Zirvesi Bildirgesinde “Ciddi güvenlik tehditleri ve meydan okumalar karşısında, özellikle Rusya’nın Avro-Atlantik güvenliğine yönelik uzun vadeli tehdidi ve terörizmin süregelen tehdidi karşısında müttefikler, 2035 yılına kadar yıllık savunma ihtiyaçları ile güvenlik ve savunma harcamaları için GSYH'nin yüzde 5’ini ayırmayı taahhüt eder. Bu taahhüt, Washington Antlaşması’nın 3'üncü Maddesi uyarınca hem bireysel hem de kolektif yükümlülüklerimizi yerine getirmemizi sağlayacaktır. Bu yatırımlar, caydırıcılık ve savunma, kriz önleme ve yönetimi ve iş birliğine dayalı güvenlik olmak üzere üç ana görev doğrultusunda gerekli kuvvet, kabiliyet, kaynak, altyapı, muharebe hazırlığı ve dayanıklılığa sahip olmamızı sağlayacaktır.” ifadeleri yer aldı.

NATO’nun Lahey zirvesinde Rusya ve terörizm iki önemli tehdit konusu olarak öne çıkarken diğer bir önemli konuda üye ülkelerin güvenlik ve savunma harcamalarına GSYH’nin %5’ini ayırmayı taahhüt etmeleri oldu.

NATO Amerika’nın kendi çıkarları için kullandığı askeri bir örgüttür. Şu anda Amerika dünyada kendisine tehdit olarak Rusya’yı Çin’i, Avrupa’yı ve bildirgede geçen terörizm ifadesiyle İslam’ı ve Müslümanları görmektedir.

Bu çerçevede Amerika NATO’yu, İslam’a ve Müslümanlara, Rusya’ya ve uzun vadede Çin’e karşı kendi çıkarlarını korumak amacıyla kullanmak istemektedir.

NATO üyesi ülkelerin güvenlik ve savunma harcamalarını GSYH’nin %5’ine yükseltmeyi taahhüt etmeleri de Amerika’nın baskısıyla gerçekleşmiştir.

32 NATO üyesi ülkenin toplam GSYH’ları 50 trilyon dolar civarındadır. Üye ülkeler yıllık olarak güvenlik ve savunma harcamalarına 1 trilyon 250 milyar dolar harcamaktadırlar. Amerika Lahey Zirvesinde bu oranın üye ülkelerin taahhüdü ile 2,5 trilyon dolara yükseltilmesini amaçlamaktadır.

Böylece NATO üyesi ülkeler bir silahlanma yarışına girecekler, başta Amerika olmak üzere savunma ve silah sanayisi gelişmiş ülkeler bu durumdan kazançlı çıkacaklardır. Ayrıca NATO savunma ve güvenlik anlamında daha da güçlenecektir.

Hakikat olan şudur: 32 üyeden oluşan dünyanın en gelişmiş silahlarına ve güçlü ordularına sahip devletlerarası askeri bir örgüte kim, nasıl karşı çıkabilir, NATO gibi devasa bir güçle ile kim mücadele edebilir.

İşte Amerika bu devasa gücü, yani NATO’yu kendi çıkarları için kullanarak bütün dünyada hegemonyasını sürdürmek istemektedir.

Bu nedenle NATO Müslümanların ve insanlığın önünde duran yok edilmesi, dağıtılması, izin verilmemesi ve mücadele edilmesi gereken en önemli tehdit unsurlarından biri olmaktadır.

Peki NATO ile kim mücadele edebilir ve onu işlevsiz hale getirebilir.

Bunun tek ve gerçek cevabı sadece ve sadece Hilafettir.

Şayet Müslümanlar sahip oldukları dünyanın en jeopolitik ve jeostratejik öneme sahip merkezi konumları ile, yeraltı ve yer üstü servet ve kaynakları ile 2 milyara yakın nüfusları ile, dünya sıralamasına giren gelişmiş silahlarla donatılmış devasa orduları ile Hilafet gibi siyasi bir projeyi birleştirebilirlerse işte o zaman NATO ile mücadele edebilecek ve onu işlevsiz hale dönüştürecek büyük bir güç olacaklardır.

Hilafet hem Müslümanları hem de insanlığı sömürgecilerin hegemonyasından kurtaracak yegâne güç ve seçenektir.

لِمِثْلِ هٰذَا فَلْيَعْمَلِ الْعَامِلُونَ

“İşte çalışanlar, asıl bunun için çalışmalıdırlar.” [Sâffât 61]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Remzi Özer

Devamını oku...

Tunus: Seminer; "Hicret... Gazze'yi Kurtarabilecek Bir Devletin Doğuşu"

  • Kategori Tunus
  •   |  

Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti:

"Hicret... Gazze'yi Kurtarabilecek Bir Devletin Doğuşu"

Hizb ut-Tahrir/Tunus Vilayeti, İslami yeni yıl vesilesiyle "Hicret... Gazze'yi Kurtarabilecek Bir Devletin Doğuşu" başlıklı seminer düzenledi.

Pazar, 04 Muharrem 1447 H. 29 Haziran 2025 M.

00:00
00:00
00:00

İlgili Linkler:

Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti Resmi Websitesi
Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti Tahrir Dergisi Resmi Sitesi
Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti Tahrir Dergisi Facebook Sayfası

Devamını oku...

SAYI 555 Çıktı - Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi El-Raye Gazetesi

 

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi

El-Raye Gazetesi Yeniden Yayında

 

Biz, Hizb-ut Tahrir Medya Ofisi olarak takipçilerimiz ve Merkezi Medya Bürosu Web Sayfası misafirlerimize, Hizb-ut Tahrir tarafından 1954 yılında başlatılan El-Raye Gazetesinin tekrar yayına başlatılmasını duyurmaktan gurur duyarız. Karanlık ve zorba rejimlerin baskısı sonucu haftalık yayınlanan gazete durdurulmuştu. Şimdi Hizb-ut Tahrir El-Raye Gazetesini Allah’ın izniyle tekrar başlatacaktır.

Devamını oku...

Türkiye Vilayeti: Gündem Değerlendirme Toplantısı 08/07/2025

  • Kategori Türkiye
  •   |  
Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilayeti:
Gündem Değerlendirme Toplantısı 08/07/2025
 

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Sayın Mahmut Kar gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

- İklim Kanunu
- Zamlar ve Hayat Pahalılığı
- Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonları

13 Muharrem 1447 - 8 Temmuz 2025

00:00
00:00
00:00

turkiye vilayeti

İlgili Bağlantılar:

Devamını oku...

“Hep Birlikte Allah’ın İpine (İslam’a) Sımsıkı Yapışın; Parçalanmayın.” [Al-i İmran 103] Ayeti Üzerinde Düşünmek

  • Kategori Makaleler
  •   |  

وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللهِ جَمِيعاً وَلَا تَفَرَّقُوا

“Hep Birlikte Allah’ın İpine (İslam’a) Sımsıkı Yapışın; Parçalanmayın.” [Al-i İmran 103] Ayeti Üzerinde Düşünmek

Al-i İmran suresindeki bu büyük çağrı, tüm ümmete birleşmesini emrediyor ancak tek bir temel üzerine ki o da; hayat nizamı için Allah'ın, yani İslam'ın, yani Kur'an, sünnet ve bu ikisinin irşat ettiklerinin ipidir.

وَاعْتَصِمُواSımsıkı yapışın”: Yani sadece görünüşte bir araya gelmek değil, toplu bir şekilde sımsıkı yapışmaya yönelik bir emirdir. بِحَبْلِ اللهِAllah’ın ipine (İslam’a)”: Yani demokratik partilere ya da milliyetçi kimliklere değil, aksine Allah'ın indirdiklerine demektir. جَمِيعاًHep birlikte”: Bir cemaatin dışında başka bir cemaate değil, aksine tüm ümmetin tek bir adamın kalbi üzere (birleşmesi) demektir. وَلَا تَفَرَّقُواParçalanmayın”: Çünkü parçalanmak, zayıflığın nedeni olup sömürgecinin birincil aracıdır.

Ancak bugün olan şey nedir? Maalesef Allah'ın ipi yönetimden kaldırıldı ve hüküm Allah'ın indirdiklerinden başkası oldu ve bizler, Sykes-Picot politikası ve onun sözde ulusal ve bağımsızlık bayraklarıyla paramparça olduk, beldemiz varlık olarak elliden fazla parçaya bölündü ve her bir varlık, kendi işinde hiçbir şeye sahip olmadığı halde egemenlik iddiasında bulunmaktadır!

Bu ayet, Müslümanların vahdetlerini korumalarını emretmektedir ki bu da onların izlemeleri gereken bir metodu temsil etmektedir. Ancak saray mollaları (otoritelerin alimleri), Müslümanların bu metoda geri dönmemeleri ve hatta gerçek vaciplerini öğrenmemeleri için, ayeti yöneticilerin gerçekliklerine uygun bir şekilde tevil etmede önemli bir rol oynamaktadırlar.Ümmetin bölünmesi ve kafir Batı'nın sistemlerinin kabul edilmesi, yüksek diplomalara sahip olanlar da dahil olmak üzere onlar arasında kabul edilebilir bir durum haline gelmiştir. Böylece şeyhlerin fetvaları ve hiçbir şerî referansı olmayan bazı grupların propagandaları sayesinde demokrasi, İslam'ın bir parçası haline gelmiştir! Oysa bu, kendi çıkarları için olan bir yalan ve iftiradır. Hatta söyledikleri şeylerin farkında olmadan, yeryüzünde ve gökyüzünde yankı uyandıran fetvalar verenler bile vardır. وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لاَ تُفْسِدُواْ فِي الأَرْضِ قَالُواْ إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ Onlara “Yeryüzünde düzeni bozmayın” denildiğinde, “Hayır, biz yalnızca ıslah edenleriz” derler.” [Bakara 11]

Evet, ümmetin ekonomik, içtimai, eğitim ve diğer tüm alanlarda… hatta askeri, servetler ve tüm yönlerdeki fikri ve maddi unsurları yok edildi; hakikatte gerçek bir birlik, ancak Allah’ın ipine sımsıkı yapışmakla, yani dinin birliği, devletin birliği ve yöneticinin (Halife’nin) birliği ile olur. İşte sadece o zaman ümmet gücünü yeniden elde edebilir, daha önceden olduğu gibi kalkınabilir ve Allah'ın dini için topraklar fethedebilir.

Haydi o zaman Allah'ın bize emrettiği gibi O'nun ipine sımsıkı yapışalım ve tüm beşeri bağlardan sıyrılalım; zira kalkınmanın tek bir metodu vardır ki o da, tüm ümmeti Ukab bayrağı altında birleştirecek olan Raşidi Hilafettir. Çünkü Hilafet, Rabbiniz Subhanehu'nun farzı, Nebiniz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in müjdesi ve sizin izzet ve düşmanınıza galip gelmenizin kaynağı olup dünyada hak ve adaleti yayacak olan da Hilafettir. O halde Hilafeti kurmak için samimi bir şekilde çalışanlardan olun. Allah'ın ipine sımsıkı yapışmayı ve O'nun yolunda cihad etmeyi arzulamıyor musunuz?! Yöneticilerinizin ihmalkarlığının, hatta size yönelik ihanetlerinin gölgesinde aranızda “Va Mutasamah” diyeceğiniz kişi hani nerede?

Sömürgecinin Osmanlı Hilafetini yıkmasının ardından Müslüman ülkelerin arasına çizdiği sahte sınırları aşmak amacıyla Hizb-ut Tahrir'in kendisi için çalıştığı Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurmaya davet, yeryüzündeki tüm Müslümanlara, hatta Allah’ın sağlam ipine sımsıkı yapışmaya yönelik küresel bir davettir; zira Hilafet, Müslümanların genel başkanlığıdır. Nitekim parti, Hilafet için Kur’an ve sünnetten istinbat edilmiş bir anayasa tasarısı hazırlamış olup bu anayasa tasarısı, ekonomi, dış siyaset, savaş, içtimai, eğitim, sağlık, maliye ve Allah'ın izniyle kurulduğu ilk günden itibaren pratik olarak uygulanması için gerekli olan her şeyi içermektedir; artık Hilafetin müjdeleri ortaya çıkmış olup tüm Müslümanlar onu arzulamaktadır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Müeyyid El-Râcihi – Yemen

Devamını oku...

Rusya, Kırgızistan'daki Nüfuzunu Güçlendirmeye Çalışıyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Rusya, Kırgızistan'daki Nüfuzunu Güçlendirmeye Çalışıyor!

Haber:

Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov, 2 Temmuz'da Moskova'da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya geldi. Bu görüşme, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un Kırgızistan'a yaptığı resmi ziyaretin ardından beklenmedik bir şekilde düzenlendi.

Yorum:

Genellikle devlet başkanlarının resmi toplantıları önceden belirlenir ve tarihi duyurulur.Ancak Caparov'un ziyareti sürpriz oldu; çünkü medya bile bunu bir gün önce öğrendi. Ayrıca resmi toplantılarda büyük öneme sahip olan hiçbir konu gündeme getirilmedi.Buna binaen Kırgızistan'ın dış politikasında Rusya ile olan ilişkilerine öncelik verdiği söylenebilir.Böyle bir adımı atmaya sevk eden neden ise, Rusya'nın son zamanlarda Kırgız muhalefet güçlerine verdiği destek ve Rusya'daki Kırgız göçmenler üzerindeki baskıların artmasıdır.Çünkü Kremlin, bölgedeki diğer aktörlerin aksine, nüfuz alanı içindeki ülkelere baskı ve sindirme politikası uygulamaktadır.

Rusya'nın Orta Asya'daki etkisi, Ukrayna'daki savaş ve Batı'nın yaptırımları nedeniyle zayıflamıştır.Nitekim Orta Doğu'da savaşın alevlenmesi ve özellikle Amerika olmak üzere Batı'nın, Çin ve Orta Doğu'ya yönelmesi, Rusya'nın geçici olarak nefes almasına neden olmuştur.Bu nedenle Orta Asya politikasına uygun bir ülke olan Kırgızistan'da nüfuzunu güçlendirmeye yönelik ilk çabalarını başlatmıştır.Dolayısıyla bu gayesini gerçekleştirmek için kültürünü güçlendirmeye önem vermektedir ki bu da daha önceki politikasından biraz farklıdır.Örneğin iki başkanın toplantısı sırasında kültür ve eğitim alanlarındaki iş birliğine vurgu yapılmıştır.Şu anda Kırgızistan'da 200 Rus öğretmen ve 200 eğitimci çalışmakta olup bu öğretmenler, Rusça'nın güçlenmesi ve eğitim sisteminin Rus eğitim sistemine uyumlu hale getirilmesi için çalışmaktadırlar.Ayrıca Rusça eğitim veren okulların sayısını artırmak için Rus fonlarıyla okullar inşa edilmektedir.Şu ana kadar 9 okulun inşaatı tamamlanmıştır. Aynı zamanda Kırgız-Rus Slav Üniversitesi yenilenmiş ve büyük bir kampüs inşaatına başlanmıştır.Milli Güvenlik Devlet Komitesi Başkanı Kamçıbek Taşiyev, okulların mütevelli heyeti başkanlığına getirilmiştir.Bu nedenle Putin, Caparov'a Kırgızistan'da Rusça'ya tanınan özel statü ve iş birliği için teşekkür etti.

Kırgızistan'da Kırgız dilinin etkisini güçlendirmenin yanı sıra Batı kültürünün güçlendirilmesi için çıkarılan yasalar ve Müslümanların İslam kültürünü öğrenme konusundaki güçlü isteği, Rusya'yı bu adımı atmaya sevk etmiştir.Çünkü belirli bir ideolojiyle bağlantılı olan kültür, bu ideolojiyi temsil eden tarih, kanun, edebiyat ve dili de içermektedir.

Ayrıca iki ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkiler, stratejik önem kazanmaktadır.Zira geçen yıl, Rusya ile Kırgızistan arasındaki ticaret hacmi %11 artmış olup bu yılın ilk dört ayında bu rakam %17'yi aşmıştır. Rusya, Kırgızistan'a ağırlıklı olarak petrol, inşaat malzemeleri, gübre, tahıl ürünleri ve ilaç ihraç etmektedir.Kırgızistan ise Rusya'ya, ağırlıklı olarak tarım ürünleri ve hafif sanayi ürünlerini ihraç etmektedir.Dolayısıyla yıllık ticaret hacmi 3,5 ile 4 milyar Dolar arasında değişmektedir.Kırgızistan'ın dış ticaretinin yaklaşık dörtte birinin Rusya ile yapıldığı tahmin edilmektedir.Rusya, Kırgızistan'ı kendi nüfuzu altında tutmak için siyasi olarak Bağımsız Devletler Topluluğu'nu, ekonomik olarak Avrupa Birliği'ni ve askeri olarak da Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nü kullanmaktadır.

 

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Mümtaz Maveraünnehrî

Devamını oku...

Katar, Hamas'ın Üst Düzey Liderlerinden Kişisel Silahlarını Teslim Etmelerini Talep Ediyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Katar, Hamas'ın Üst Düzey Liderlerinden Kişisel Silahlarını Teslim Etmelerini Talep Ediyor!

Haber:

İngiliz gazetesi The Times'a göre, "İsrail" ile bir ateşkese varılması ve Gazze Şeridi'nde 20 aydan uzun süredir devam eden savaşın sona erdirilmesi için ABD'nin öncülüğündeki çabaların bir parçası olarak, Doha'daki üst düzey Hamas liderlerinden silahlarını teslim etmeleri talep edildi. (BBC)

Yorum:

Müslüman ülkelerdeki mevcut rejimler, İslam ümmetine mensup olan her hareketi kuşatmaya ve gerek siyasi gerekse askeri olarak onları boğmaya ve tasfiye etmeye çalışmaktadır.İşte bugün, Amerika'nın projesinin bir hizmetkârı olan Katar devletçiği, Katar'daki Hamas hareketinin boğulduğu ve liderlerinin silahsızlandırıldığı bir tarafı temsil etmektedir.

Katar, Hamas hareketine yardım ve destek sağlamak yerine müzakereleri yürütmesi için baskı yaparak onu hayal kırıklığına uğratmasının ardından, bakın şimdi de onu, elindeki mevcut liderlerini silahsızlandırıncaya kadar askeri olarak da kuşatarak hayal kırıklığına uğratmaya devam etmek istiyor.

Müslümanların görevi, Filistin'de cihad için çıkan gruba destek vermeleri ve Allah yolunda seferber olmaları olup mücahitlerin, caydırıcı bir güç olmadan düşmanın onları tecrit ettiği savaş meydanında tek başına bırakılması kesinlikle caiz değildir.

Bu görev, mücahitleri yüzüstü bırakmaya hırs gösteren ve İslam ümmeti tarafından ona yönelik bir destek ve yardım olmaksızın Hareketi kuşatma altında bırakan Katar ve kardeşleri gibi bu rejimlerin varlığıyla gerçekleşmeyecektir.

Gerek mücahitlere gerekse onların, yaşlı, kadın, çocuk ve erkekler gibi zayıf kardeşlerine yardım etmek ümmetin üzerine vaciptir. Bu da ancak bu vacibi engelleyen tüm engellerin ortadan kaldırılmasıyla mümkün olacaktır. Bu engellerin en büyüğü ise Müslüman ülkelerdeki mevcut rejimlerdir. Bu ise “Vacibin Ancak Kendisi ile Tamamlandığı Husus da Vacibtir” babındandır.

Medya, ümmeti yıldırmayı ve onu Amerika'nın istediği ve Katar gibi iktidar rejimlerini kullandığı aldatıcı ve suçlu müzakerelere meylettirmeyi amaçlıyor. Bunun ise Müslümanlar tarafından hiçbir tepki verilmeden geçiştirilmesi caiz değildir; zira savaş, gruplar ve Yahudi varlığı arasında değil, tüm İslam ümmeti ile tüm küfür milleti arasındaki bir savaştır.

En önemli destek ise ordulardan talep edilmelidir; zira silah sahiplerinden herhangi birinin, fasık olan bir yöneticiye itaat etmesi veya dış güçlerle yapılan batıl antlaşmalara uyması için hiçbir mazereti yoktur, aksine orduların sınırları yıkmaları ve bu yöneticileri ve rejimlerini devirip ayaklarının altında ezmeleri gerekir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Sava Ali

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER