Çarşamba, 16 Safer 1446 | 2024/08/21
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Yahudi Varlığı Müslüman Ülkelerde İstediği Gibi Özgürce Cinayet İşliyor, Bu Aşağılanma Daha Ne Kadar Sürecek Ey Müslüman Orduları?

31 Temmuz 2024 Çarşamba günü şafak vakti Yahudi canisi, İran’ın başkenti Tahran’da Hamas’ın siyasi büro başkanı İsmail Haniye’ye suikast düzenledi. Bu iğrenç sahne, dünyanın dört bir yanındaki Müslüman ülkelerin dokunulmazlığının ayaklar altına alındığını gözler önüne seriyor.

İsmail Haniye, Allah ona rahmet etsin, Allah yolunda şehit olmayı arzuladı ve Allah’ın izniyle de arzusuna ulaştı. Bundan birkaç ay önce İsmail Haniye, Yahudi varlığının halen Haşim Gazze’ye karşı sürdürdüğü canice saldırıda ailesi ve bazı çocuklarını kaybetmişti. Hizb-ut Tahrir olarak biz, Allah’tan hepsinin şehadetini kabul etmesini niyaz ediyoruz. Biz Allah’a karşı kimseyi temize çıkarmayız.

Ey Müslümanlar! Yahudi varlığı, sömürgeci kafir Batı’nın kafesinde yaşayan, dışarı çıkar çıkmaz saklanmak için geri dönen korkak bir fareden başka bir şey değildir. Bakın, daha suikastın sorumluluğunu bile üstlenemiyor. Geçen hafta Yahudi başbakanının, savaş cephesinin genişlemesi durumunda yardım için Batı’ya nasıl da yalvardığını gördük. Dolayısıyla bizi öldüren asıl şey, Müslüman ülkelerdeki yöneticilerin ihanetini izleyen Müslüman ordularıdır. Orduların Mübarek Toprak Filistin’e yardım için seferber edilmemeleri konusunda kesin talimatları var. İşte bizi öldüren asıl şey, Müslüman orduların bu sessizliği, yöneticileri devirmek, Mübarek Toprağı kurtarmak için seferberlik ilan etmemeleri ve öldürülüşümüzü izlemeleridir.

Ey Müslüman orduların askerleri! Ey Müslüman orduları! Ey Kinane orduları! Ey İran orduları! Ey Pakistan orduları! Ey Türkiye orduları! Ey Arap Yarımadası ve Irak orduları! Neredesiniz. Sözünü ettiğiniz egemenlik nerede? Yahudi varlığı ve sömürgeci kafir Batı, ülkenizin semalarını, toprağını ve denizini istediği zaman istediği gibi ihlal ediyor... Ülkeniz adeta insan avına dönüştü. Tüm bunları izlerken vicdanınız da mı sızlamıyor. Askeri taburları seferber edip sınırları ortadan kaldırmak, bu habis varlığı Mübarek Topraktan yok etmek için niye cihat ilan etmiyorsunuz? Ümmet, orduları seferber edeceğiniz anı sabırsızlıkla bekliyor. Söyleyin bize hangi savaşa hazırlanıyorsunuz? Şimdi cesaretinizi test etmenin tam zamanı.

Minber, site ve medya platformu sahiplerine de diyoruz ki, sömürgeci kafir Batı ve kafesindeki korkak Yahudi varlığı ile hain ajan yöneticiler, Müslüman ülkeleri Müslümanlara karşı suç yuvası haline getirmişlerdir. Bunları, bizim evlatlarımızla dolu olan, bizim paramızla eğitilen ve donatılan ordular caydırabilir ancak. Eğer ordularımız bir an önce harekete geçmezse, sömürgeci kafir Batı ve araçlarının hedefi ve kurbanı olmaya devam edeceğiz. Bu yüzden kamuoyuna, bizi Yahudi varlığından, Batı’nın etkisinden ve kukla yöneticilerden kurtarmak için orduların yarın değil hemen şimdi harekete geçmesi gerektiğini anlatmak zorundasınız. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَحَرِّضِ الْمُؤْمِنِينَ عَسَى اللهُ أَن يَكُفَّ بَأْسَ الَّذِينَ كَفَرُواْ وَاللهُ أَشَدُّ بَأْساً وَأَشَدُّ تَنكِيلاً“Müminleri de savaşa teşvik et. Umulur ki Allah inkâr edenlerin gücünü kırar. Allah’ın gücü daha üstündür, cezası daha şiddetlidir.” [Nisa 84]

Devamını oku...

Ne Hakkında İstişare Ettiğin Ne de Karşılaştığın Kişilere Yapacağını Söylediğin Şey Cinayet Değildir!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Ne Hakkında İstişare Ettiğin Ne de Karşılaştığın Kişilere Yapacağını Söylediğin Şey Cinayet Değildir!

Ne İran’ın ne partilerinin ne de yandaşlarının hesapsız bir tırmanışla ilgilendikleri görülmüyor ve buna dair çok delil ve kanıtlar vardır. 1948 savaşından 67 ve 73’e kadar ve sonrasındaki onların muadillerinin yaptığı savaşlar, üzerinde anlaşmaya varılan savaşlara daha yakın olan disiplinli savaşlardı; İran’ın Yahudi varlığına yönelik vaat ettiği darbeyle ilgili açıklamaları gerçekleşmiş olsaydı, Yahudi varlığının İran ve Lübnan topraklarında Haniye ve Şükür’e düzenlediği suikastlarla İran’ın ve onun Lübnan’daki partisinin burnunu toprağa sürtmesinin (aşağılamasının) ardından İran’ın geri kalan yüz suyunu (itibarını) koruduğu bir medya savaşı olacaktı.

Ardı ardına gelen darbelerden sonra İran ve yandaşlarının ne bir düşmanı öldürecek ne de bir gözü çıkaracak cılız bir karşılık vermesi muhtemeldir ve ABD’nin hamleleri ile İran ve yandaşlarıyla yaptığı açık ve gizli görüşmeler bu kategoriye girmektedir; yani saldırı veya savaş kontrolden çıkmayacaktır. Zira Amerika, oyuncuların temas hattının dışına çıkmasını istemiyor; hatta Amerika, İran’ın Yahudi varlığına üç ay önceki saldırıdan daha fazla vurmasına izin verse bile bu, sadece Netanyahu ve etrafındaki akılsızların davranışlarını, müzakereleri kabul edene kadar frenlemek içindir ki bu şekilde Biden yönetimi, Gazze’deki savaşı durdurmayı ve müzakereleri başlatmayı başarırsa bunun ikinci bir yönetim döneminde başarılı olmalarının bir garantisi olabileceğini düşünüyor ama Netanyahu hala inatla iki devletli çözümü kabul etmeyi reddediyor.

İran ve Yahudi varlığı sonuçları hesap edilmeyen bir savaşla ilgilenmiyorlar ve İran hiçbir zaman Filistin’i kurtarmak ya da Yahudi varlığıyla savaşmak gibi bir kaygı gütmemiştir. Şayet Amerika bu varlığa baskı yapma ihtiyacı hissetseydi bunu yapardı; ancak Yahudiler onlarca kişiyi öldürdüler, Şam’da yüzlerce bölgeyi bombaladılar ama kılını dahi kıpırdatmadı; mesele bundan ibarettir. Ancak Amerika şuradan buradan kakofonik/uyumsuz seslerin çıkmasından ve ritmini kontrol ettiğini işini bozmasından korkuyor; bu nedenle işlerin kontrolden çıkmaması için savaşın ritmini kontrol etmek üzere dışişleri ve savunma bakanlarını ve genelkurmay başkanını harekete geçirdiğini görüyorsunuz; bu yüzden akla haya gelmeyecek şeylerin meydana gelmemesi için atlarını ve adamlarını, uçak gemisini, ekipmanları ve birçok silahları bölgeye getirdi.

İran ideolojik bir devlet değildir ve Yahudi varlığıyla savaşında kayda değer çıkarları yoktur; ancak İran, Humeyni döneminden bugüne kadar Amerika’ya hizmet etmekte olup uluslararası sistemin bir parçası olarak kararlarında, sözde uluslararası kanunların ve uluslararası iradenin dışına çıkmamaktadır. Zira Yahudi varlığının özellikle Filistin olmak üzere Müslüman topraklardaki bekası, egemen rejimlerin küresel suç ortaklığıyla sağlanmakta olup İran da bunun bir parçasıdır. Yol bakımından en iyi rejimler ve hareketler, 4 Haziran 1967, yani 67’den sonraki işgal sınırlarında Filistinliler için bir devlet talep edenlerdir; bundan önce işgal edilenleri ise talep eden veya ondan bahseden kimse yok; dolayısıyla İran, ülkeler arasında bir yenilikçe olmadığı gibi Lübnan’daki partisi de sadece onun bir parçası olup onun yolundan gitmektedir; “İsrail” ve Amerika’ya ölüm" şeklindeki içi boş sloganlar ise içerikten yoksun olan ancak patlatıp durduğu sloganlardan başka bir şey değildir.

İran, üst düzey yetkililerinin lisanı üzerinden Filistin’i özgürleştirmenin ve Yahudileri oradan çıkarmanın “İslam Cumhuriyeti” için on beş dakikadan fazla sürmeyeceğini açıklamadı mı? Başka bir rivayete göre de yedi buçuk dakikadan fazla sürmeyeceğini açıklamadı mı?! Bu da İran, Yahudi varlığına karşı savaşını sabah namazından sonra başlatmış olsa, iki rekat kuşluk namazından önce savaşı bitireceği anlamına geliyor; peki o zaman neden yapmıyor?!

Yahudi varlığı ile bir ümmet olması vasfıyla İslam ümmeti arasında meydana gelecek gerçek bir savaş, uluslararası kararlar veya bölünme bayrakları altında olmayacağı gibi uluslararası yasaları da gözetmeyecek bir savaş olmayacaktır; aksine taş ve ağaçların bile katılacağı ve Allah’ın izniyle Müslümanların galip geleceği bir savaş olacaktır; zira ideolojik bir devlet - ki İran bunlardan biri değildir-, savaşa girmeye karar verdiğinde, uluslararası duruma ya da uluslararası yasalara bakmaz, kararlaştıran yer ve zamanda vurmadan önce bir gün, bir hafta veya bir ay boyunca karma karış etmeye başlamaz, aksine Mute, Kadisiye ve Ayn Calut’ta olduğu gibi savaşlara girer…

Haber kanallarının ve gazetelerin bunları ele almasına ve “trend” haline gelmesine gelince; bu ve benzeri şeyler bir savaş değildir; aksine onların takipçileri ve taraftarlarından sıradan insanların güldükleri oyunlardır! Nitekim şair Câhilî şöyle demiştir:

Ne Hakkında istişare ettiğin ne de karşılaştığın kişilere yapacağını söylediğin şey cinayet değildir!

Ancak tüm bu kasvetli nitelemelere rağmen bizler, Allah Subhanehu ve Teala’nın, tıpkı Gazze’de ve ondan önce de Şam’da çıkardığı gibi bu ümmetin içinden ölümü hayatın önüne alan mücahit öncülerden bir zümre, hatta zümreler çıkaracağından eminiz; Gazze halkının kahramanlıklarını, metanetlerini ve sabırlarını görmeden Gazze’den bahsedecek olsaydık şöyle derdik: Tarih desiselerden hali değildir; ancak şimdi onları kendi gözlerimizle gördüğümüz, bundan önce de Çeçenistan’ın kahramanlıklarını gördüğümüz ve Felluce de bundan uzak olmadığı için Allah’ın bu ümmete yönelik yardımına ve iktidarına olan inancımız daha da güçlenmiştir.

Son olarak Filistin, onun satılmasına katkıda bulunanlar tarafından kurtarılamayacaktır; zira Yahudi olmaları vasfıyla Yahudilere teslim edilmiş ve buna da dini nitelik galip gelmiştir; dolayısıyla Filistin, herkesin üzerine komplo kurduğu, Müslümanlardan gasp edilen ve Hilafet Devleti’nden koparılan bir meseledir; dolayısıyla da o, başından sonuna kadar dini bir mesele olup hak sahipleri ve toprak halkı olması vasfıyla Filistin halkının meselesi değil, aksine Yahudiler Filistin topraklarının her bir karışından çıkarılıncaya kadar savaşan Müslümanlar olmaları vasfıyla Müslümanların meselesidir. Filistin meselesine yönelik akidevi nitelendirme işte budur; bu nitelendirme ise İran’a, onun partilerine ve yeryüzündeki mevcut ülkelere uygun düşmemektedir; zira bu ülkelerin hepsi, Yahudi varlığının var olmasına, Yahudi varlığının kendisinden daha çok hırs göstermektedirler; bakın işte Amerika, Avrupa ve Müslüman ülkelerdeki hain rejimler, Yahudilerin kendilerine zarar vermelerini engellemeye ve onları kendi varlıklarını yok edecek ve devletlerine zarar verecek her şeyden uzak tutmaya çalışıyorlar.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Halid El-Eşkar (Ebu El-Mu’taz)

Devamını oku...

Amerika, Yahudilerin ve Müslüman Ülkelerin Başındaki Ajanlarının Desteğiyle Gazze’ye Savaş Açıyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Amerika, Yahudilerin ve Müslüman Ülkelerin Başındaki Ajanlarının Desteğiyle Gazze’ye Savaş Açıyor!

Haber:

Pentagon 11 Ağustos 2024 tarihinde, Savunma Bakanı Austin’in “ABD’nin “İsrail’i” savunmak için mümkün olan her adımı atma taahhüdünü teyit ettiğini ve tırmanan bölgesel gerilimler ışığında Orta Doğu’da Amerikan askeri gücünün durumunu ve yeteneklerini güçlendirdiğine işaret ettiğini bildirdi.Bu taahhüdü güçlendirmek için Savunma Bakanı Austin, F-35C savaş uçaklarıyla donanımlı USS Abraham Lincoln'ün de Orta Doğu'da sorumlu olduğu alana gidişini hızlandırması ve USS Theodore Roosevelt Carrier Strike Group tarafından halihazırda sağlanan yeteneklere ekleme yapması emrini verdi.”

Yorum:

Gazze’deki savaşın sadece Filistin’deki Müslümanlar ile Yahudi varlığı arasında olmadığı, zira aşağıdakiler ışığında soykırımı kolaylaştıranın Amerika olduğu açıktır:

1- Yahudi varlığına silah, finansman, stratejik destek ve kuvvetler de dahil olmak üzere maddi destek sağlamaktadır ki bunlar olmadan Yahudi varlığı birkaç saat içinde savaşı kaybedecektir.

2- Müslümanların başındaki yöneticilere, orduların ve mücahitlerin Mescid-i Aksa’yı kurtarmalarını engellemeleri için emirler verilmesi.

3- Orta Doğu’daki ajanlarına yönelik bir tehdit hissettiğinde askeri varlığını arttırması.

Dolayısıyla Amerika, Müslümanlara karşı savaşında Yahudi varlığına tam destek vermektedir.

Amerika’nın Yahudi varlığı içindeki ajanları, kuvvetlerinin Amerika’nın Orta Doğu'daki ön saflarında hizmet etmesini sağlıyorlar. Netanyahu 25 Temmuz 2024 tarihinde Kongre’nin ortak oturumunda Amerikalılara bunu hatırlatarak şunları söylemişti: “Bizler Ortadoğu’daki ortak çıkarlarımızı korurken Amerikan kuvvetlerinin sahada kalmasına da yardımcı oluyoruz.”

Amerika'nın Müslüman ülkeleri yöneten ajanlarına gelince; onlar her türlü araçlarla doğrudan Amerika'ya yardım etmektedirler.Müslümanların başındaki yöneticilerin desteği olmasaydı Amerikan Haçlı Seferi başlamazdı; çünkü Amerika’nın Orta Doğu ile tek bağlantısı okyanusların ötesindedir. Zira Amerika, Ürdün üzerinden Yahudi varlığına silah sağlıyor ve silahlar oradan hava yoluyla Tel Aviv’e gönderiliyor. Ayrıca Suudi Arabistan ve Körfez yöneticileri, Kızıldeniz ablukasını aşmak amacıyla Yahudi varlığına yakıt ve temel ihtiyaçlar gönderilmesi için bir kara köprüsü sağladılar. Yine Mısır Firavunu, mücahitler ve Müslüman askerler için Refah sınır kapısının açılmasını engelliyor. Dahası Müslümanların başındaki yöneticiler, ABD silahlı kuvvetleri için hava üsleri, askeri üsler ve deniz limanları sağlamaktadır.

Bu yüzden Netanyahu’nun 25 Temmuz 2024’te, “ABD ve Arap ortaklarımızla çalışmaya devam edeceğiz” şeklinde bir açıklama yapması şaşırtıcı değildir.

Allah şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاءَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَEy iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.” [Maide-51]

Ey Müslümanlar ve onların orduları ve mücahitleri!

Hâlâ nasıl bekleyebiliyoruz? Gazze’deki soykırımın başlamasının üzerinden on ay geçti. Yahudi varlığının işgalinin üzerinden yetmiş altı yıl geçmesine rağmen Müslümanların başındaki yöneticiler hâlâ Yahudiler ve Hristiyanlarla ittifak halinde olup ister Arap ister Acem olsun Müslümanların başındaki yöneticiler, Müslüman ordulara ve mücahitlerine Yahudi varlığına karşı harekete geçme emri vermeyecektir.

Dolayısıyla bu yöneticiler Müslümanların ve onların ordularının ve mücahitlerinin kaynaklarını zayıflatarak onların düşmanları yenme güçlerini ortadan kaldırıyorlar. Bundan daha da kötüsü Müslümanları bastırıyorlar ve onların Gazze Müslümanlarına destek vermek için seslerini yükseltmelerini engelliyorlar! Ayrıca onlar, Allah ve Rasulü’nün emrettiklerine karşı çıkıyorlar ve Allah ve Rasulü’nün yasakladıklarını yapıyorlar. Dolayısıyla ümmetin üzerindeki en büyük yükün onun yöneticileri olduğu açıktır; bu nedenle gerçek değişim ancak onların ortadan kaldırılması ve İslam’ın yönetiminin yeniden tesis edilmesiyle gerçekleşebilir.

Ey Müslümanlar ve onların orduları ve mücahitleri!

Müslümanların başındaki yöneticilerin hakikatini bilmenizin ardından nasıl olur da Gazze’ye cihatla yardım etme farzı kifayesinden uzak durabilirsiniz?! Ne uzak veya yakın ordulardan ne de Gazze’deki mücahitlerden bunu yerine getiren olmamıştır. O halde bu yöneticileri ortadan kaldırıp ümmetin celladı Amerika’ya karşı zafer kazanmasını sağlamayacak mısınız?

Sıradan Müslümanlar farzlarını yerine getirmeye çalışıyorlar, muhacirlerin yolunu takip ediyorlar, tiranlara karşı hak sözü söylüyorlar ve zulmün, haksızlığın ve her türlü zorluğun sonuçlarına tahammül ediyorlar.

Ancak sizler farzınızı henüz yerine getirmediniz. Zira hâlâ sizler, İslamî yönetimin kurulması için destek veren savaşçılardan Ensar Radıyallahu Anhum’un yolunu takip etmiyorsunuz. Zira Ensar, savaş biatı olan İkinci Akabe Biatı’nda Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e nusret vererek gerçek bir değişim meydana getirdi.

İkinci biatın ardından Ensar Radıyallahu Anhum, Medine-i Münevvere’de İslam Devleti’nin kurulmasıyla sonuçlanan planlı bir eylem gerçekleştirdi; bu yüzden Müslüman orduların ve onların mücahitlerinin, Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafeti kurmak ve Haçlı Amerikalıları hezimete uğratmak için Hizb-ut Tahrir’e nusret vermeleri gerekir; o halde icabet edin!

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Musab Umeyr – Pakistan

Devamını oku...

Orta Asya Ülkeleri İstişare Toplantısı - Bugünü ve Geleceği!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Orta Asya Ülkeleri İstişare Toplantısı - Bugünü ve Geleceği!

Haber:

Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev 9 Ağustos’ta Astana’da düzenlenen Orta Asya Devlet Başkanları 6. İstişare Toplantısına katıldı.Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev’in ev sahipliğinde gerçekleştirilen törene, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov, Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman ve Türkmenistan Devlet Başkanı Serdar Berdimuhamedov katıldığı gibi aynı şekilde Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve BM Orta Asya Önleyici Diplomasi Bölge Merkezi (UNRCCA) Başkanı Kakha İmnadze de onur konukları olarak katıldılar. (Cumhurbaşkanlığı web sitesi, 9/8/2024)

Yorum:

Bu istişare toplantısının bazı açılardan önceki toplantılardan farklı olarak düzenlendiği söylenebilir. Zira daha önceki toplantılarda her ülke kendi endişelerini ve sorunlarını dile getirirken birlik ve bütünlük süreci geri planda kalıyordu. Ama bu kez birlik ve bütünlük meselesi ana konu olarak gündeme geldi.Örneğin Şevket Mirziyoyev ticaret, sanayi, lojistik, çevre ve enerji alanlarında iş birliğinin geliştirilmesi yönünde önerilerde bulundu.Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, “Bölgemizin geleceği... iç ve dış tüm zorluklara uygun yanıtların ortak arayışına bağlıdır... Orta Asya ülkeleri artık savunma alanında iş birliğini güçlendirecektir” dedi.Tacikistan Devlet Başkanı İmamali Rahman, “Dünyadaki hızlı değişimlerin mevcut koşulları ışığında, Orta Asya’nın geleceği konusunda ortak bir tutumun oluşturulmasına ihtiyaç var” dedi.Meseleye bugünkü uluslararası durum ve jeopolitik açıdan baktığımızda, bu açıklamaların Batı’nın, özellikle de Amerika’nın stratejik projelerine ve arzularına daha uygun olduğunu görüyoruz. Çünkü ABD, bölge ülkelerinin Rusya’ya olan bağımlılıklarını tek başlarına azaltmalarının zor olacağının farkındadır. Bu nedenle bu beş ülkeyi birleştirip Rus baskısına ve diğer çeşitli tehditlere karşı koyabilecek tek bir güç haline getirmeye, böylece Orta Asya ülkelerinin tutumlarını birleşik bir hale getirmeye, karşılıklı ekonomik ve sosyal iş birliğini güçlendirmeye ve Rusya’ya olan bağımlılığı en aza indirgemeye çalışıyor. Ancak unutmamak gerekir ki Amerika bu yakınlaşma ve bütünleşmenin sadece kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde gerçekleşmesini istiyor.Bölge ülkelerinin ve halklarının birleşmesine şeriat açısından bakacak olursak, milliyetçilik veya vatancılıktan arınmış olması halinde bu kesinlikle iyi ve övgüye değer bir şeydir.Bu nedenle birliğin, Amerika gibi sömürgeci güçlerin istediği şekilde değil, tamamen İslami bir temelde olması gerekir.Ancak ne olursa olsun İslam, Müslüman halklar arasında her türlü birlik ve yakınlaşmayı teşvik eder ve destekler. Çünkü Allahu Teala şöyle buyurmuştur: إِنَّ هَذِهِ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَأَنَا رَبُّكُمْ فَاعْبُدُونِ İşte sizin bu ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyleyse bana ibadet edin.” [Enbiya 92]

Burada bölge ülkelerinin ABD projeleri üzerinde birleşmesinin Orta Asya Müslümanlarının sorunlarına tam bir çözüm getirmeyeceğini, aksine önceden olduğu gibi az gelişmiş ve zayıf olarak kalacaklarını vurgulamak gerekir; çünkü mevcut sahte sınırlar onların arasını ayırmaya devam edecektir. Bu ise ABD’li yetkililerin bölgeye yaptıkları ziyaretlerde her zaman ulusal devletlerin egemenlik ve bağımsızlıklarını desteklediklerini vurgulamalarından ve sınırların güçlendirilmesi konusunu ele almayı asla unutmamalarından anlaşılabilir. Bu nedenle Amerika’nın gerçek anlamda güçlü bir Orta Asya’ya ihtiyacı yoktur; tam tersine Amerika, Rusya’ya karşı yanında duran ve sadece kendi çıkarlarına hizmet eden zayıf ve az gelişmiş ülkelere sahip olmak istiyor.

İstişare toplantısında ilişkilerin güçlendirilmesi hakkındaki konuşmaya gelince; bunun uygulanması büyük olasılıkla hâlâ zordur. Zira bu önerilerin gerçeğe dönüştürülebilmesi için çok önemli iki faktör gereklidir: Birincisi;Rusya’nın Ukrayna savaşı ile meşguliyetinin devam etmesi gerekir. İkincisi; bölge başkanlarının cesarete ve güçlü bir siyasi iradeye sahip olmaları gerekir.Ayrıca karşılıklı insani yardım sağlanması ve komşu ülke vatandaşlarının ülkede ikamet sürelerinin uzatılması da dahil olmak üzere bazı küçük çaplı eylemler de neredeyse bitmek üzeredir... Ancak bunlar büyük başarılar olarak adlandırılamaz; çünkü bunlar aslında muazzam fırsatlara sahip Orta Asya için çok küçük şeylerdir.Örneğin bölgede tek bir serbest ticaret sisteminin getirilmesinin çok büyük etkileri ve büyük faydaları olacaktır.Ancak gerçekte günümüzün bölgesel ticaret hacmi ve toplam ürün satışları hâlâ oldukça küçüktür. Ayrıca mevcut durumda bile limitlerin yok denecek kadar azalması ihtimali de mevcuttur. Şayet bu gerçekleşirse, rahatlamanın büyüklüğünü ve bölgedeki Müslümanlar açısından ne gibi olumlu sonuçların olacağını bir hayal edin.Evet, şu anda böylesine büyük fırsatların kapısı, hâlâ Rusya gibi düşman ve sömürgeci ülkeler tarafından kapatılmaktadır.

Özbekistan ve ona komşu olan Müslüman ülkeleri birleştirmek için güçlü ve doğru bir ideolojiye ihtiyaç vardır. Elbette bu da hak ve adalete dayalı İslam ideolojisi ve İslam akidesidir! Allah'ın büyük bir nimeti olan İslam’ın, birbirine yabancı olan birçok halkı kardeşler haline getirdiği bir sır değildir. Yine hiç şüphe yok ki bizzat İslam, İslam ümmetinin evlatları arasındaki bu sahte sınırları kaldırmaya muktedirdir. Bu nedenle şayet bölgedeki hükümet başkanları birlik iddialarında samimilerse, o zaman çözüm arayışı konusunda sömürgeci ülkelere başvurmayı bırakmaları, İslam’a yönelmeleri ve tüm işlerinde İslam’ı uygulamaları gerekir. İşte sadece o zaman bağımlılık, zafiyet ve geri kalmışlık bataklığından çıkacaklar, izzet, büyüklük ve kuvvet gerçekleşecek, ülkelerinin halkının sevgisini kazanacaklar ve onların dualarını alacaklardır. Tüm bunlardan daha önemlisi Allahu Teala’nın rızasına nail olacaklardır: وَتَعَاوَنُواْ عَلَى الْبرِّ وَالتَّقْوَى وَلاَ تَعَاوَنُواْ عَلَى الإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاتَّقُواْ اللهَ إِنَّ اللهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ İyilik ve (Allah'ın yasaklarından) sakınma üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah'tan korkun; çünkü Allah'ın cezası çetindir.” [Maide 2]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
İslam Ebu Halil - Özbekistan

Devamını oku...

“Yönetimlerini Bir Kadının Eline Teslim Eden Bir Toplum Kesinlikle Felah Bulamaz.”

  • Kategori Makaleler
  •   |  

لَنْ يُفْلِحَ قَوْمٌ وَلَّوْا أَمْرَهُمُ امْرَأَةً

“Yönetimlerini Bir Kadının Eline Teslim Eden Bir Toplum Kesinlikle Felah Bulamaz.”

Ya O Kadın Adaletsiz ve Zalim Bir Yönetici Tarafından Yetiştirilmişse? Örneğin Bangladeş Gibi!

Bengal’in (Bangladeş) Pakistan’dan ayrılmasından sonra ülkesinin ilk Cumhurbaşkanı olan Şeyh Muciburrahman’ın kızı 76 yaşındaki Hasina Wajid, ülkeyi 15 yıl boyunca demir yumrukla ve alimlerin kanıyla yöneten, binlerce kişiyi idam eden ve ayrıca tıpkı iktidarına 300.000 kadar insanı Pakistan'la işbirliği yapmak ve savaş suçu işlemekle suçlayarak mahkemeye çıkararak başlayan babası gibi, binlerce kişinin ölüm cezasını bekledikleri ülkeyi yöneten ikinci kadındır. Zira daha önce onun gibi biri daha gelmişti ki o da; ülkeyi sadece beş yıl yöneten ve 1996 yılında her zalimin akıbeti gibi hasta bir şekilde sandalyeye mahkum olarak hayatını kaybeden Ziya-ür-Rahman’ın eşi Şeyha Hasina Ziya’dır.

Bangladeş’in eski sömürgeci İngiltere ile yeni sömürgeci Amerika arasında uluslararası bir çatışma alanı olduğunu ve Başbakan Hasina Wajid’in İngiliz ajanlığını ve laik Batı fikrini, bir İngiliz planı, Hindistan’ın uygulaması ve Pakistan yöneticilerinin alçaklıkları sayesine Doğu Pakistan olarak bilinen Bangladeş’in ayrılmasını kışkırtan Avami Birliği Partisi’nin başkanı babası Muciburrahman’dan miras aldığını belirtmekte fayda vardır. Hasina, 2009 yılından bu yana Bangladeş’i yönetiyor ve bu yılın Ocak ayında gerçek bir muhalefet olmaksızın girdiği seçimleri üst üste dördüncü kez kazandı.

Temmuz ayının başından bu yana Bangladeş, ülkeyi ekonomik çöküşün eşiğine getiren Hasina Wajid’in iktidarına yönelik eşi benzeri görülmemiş bir meydan okuma ve tehditle öğrenci protestoları dalgasına tanık oldu; zira o, 1971’de Pakistan’dan “bağımsızlık” savaşına katılan savaş gazilerinin çocuklarına ve diğer gruplara iş için kontenjan hakkı veren ve gençleri, kendisini destekleyen gruplar lehine işlerin %56’sından mahrum bırakan adaletsiz yasası ve bu yasayı yeniden yürürlüğe koyma girişimi nedeniyle 170 milyonluk nüfusun 18 milyondan fazla genci işsizlikten mustariptirler. Bu yüzden öğrenciler, işe alımların diğer hususlara göre değil de kişinin liyakatine göre olmasını talep ettiler; zira Başbakan ve çevresi işe alımları istismar ederek akrabalarını ve destekçilerini işe almakta ve muhalifleri mahrum bırakmaktadırlar.

Protestoların sadece öğrencilerle sınırlı kalmadığını, aksine aynı şekilde her kesimden insanların protestolara katıldıklarını, polisin göstericilere kurşun ve göz yaşartıcı gaz sıktığını, ülke çapında sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini ve güvenliği sağlamak için ordu güçlerinin konuşlandırıldığını belirtmekte fayda vardır. Ayrıca protestoları bastırmak amacıyla iletişimler, haber kanallarının yayınları ve bazı cep telefonu hizmetleri de kesilmiştir. Hatta Hasina, kendi yönetimine karşı olan protestocuları “ulusu istikrarsızlaştırmaya çalışan teröristler” olarak nitelendirmiştir!

Sadece 4/8/2024 Pazar günü 13’ü polis memuru olmak üzere yaklaşık 100 kişinin hayatını kaybetmesi ve protestolarda ölenlerin sayısının 300’e ulaşmasıyla birlikte Hasina, ertesi gün yani Pazartesi günü görevi bırakmış ve protestocuların sarayını basmasının ardından ülkeyi terk etmiştir; hatta Hasina’ya yakın bir kaynak, Hasina’nın daha önceden sarayını terk ederek “daha güvenli bir yere” gittiğini açıkladı. Haberlere göre Şeyha Hasina’nın gittiği “güvenli yer”, en büyük müttefiki olan komşusu Hindistan’dır.

Bangladeş Genelkurmay Başkanı Waker-uz-Zaman, sanki yaşananların gizli bir askeri darbe olduğunu ima eden bir davranışla, aynı gün televizyonda krize ilişkin yaptığı konuşmada şiddeti durdurma zamanının geldiğini ve Başbakan Şeyha Hasina’nın istifa edip kaçmasının ardından "tüm sorumluluğu üstleneceğini" duyurdu ancak yeni hükümete kimin başkanlık edip etmeyeceği henüz belli değil. Ama geçici bir hükümet kurulacağını, gün sonuna kadar bir çözüme ulaşmayı umarak Cumhurbaşkanı Muhammed Şahabuddin ile görüşeceğini açıkladı ve tüm Bangladeş halkına adaleti sağlama sözü verdi. Ayrıca Hasina’nın başkanlık ettiği Avami Birliği Partisi hariç ülkedeki muhalif siyasi partilerle bizzat konuştuğunu söyledi ancak Başbakanlığı kimin üstleneceğini henüz açıklamadı. Ayrıca ordu, protestoları kontrol altına almak için uyguladığı sokağa çıkma yasağını Salı günü şafak vakti kaldıracağını duyurdu ve yaptığı açıklamada “ofisler, fabrikalar, okullar ve fakültelerin... açık olacağını” söyledi; yine Şeyha Hasina’nın ülkeyi terk etmesinden saatler sonra Bangladeş Cumhurbaşkanı Muhammed Şahabuddin, eski Başbakan ve muhalefet lideri Halide Ziya’nın yanı sıra protestolar sırasında tutuklanan kişilerin serbest bırakılması emrini verdi.

Zulüm kalıcı değildir; zira har zalimin akıbeti, dünyada utanç ve aşağılanma ve ahirette ise azaptır; ancak Hasina’nın ayrılmasından sonra Bangladeş halkının çektiği acılar sona erecek mi? Hayır, bilakis şeriat değil de insan yapımı yönetim olduğu sürece onun gibi bir başkası gelecektir. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَالَّذِينَ كَفَرُوا بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ إِلَّا تَفْعَلُوهُ تَكُن فِتْنَةٌ فِي الْأَرْضِ وَفَسَادٌ كَبِيرٌKâfir olanlar da birbirlerinin yardımcılarıdır. Eğer siz onu (Allah'ın emirlerini) yerine getirmezseniz yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat olur.” [Enfal 73] Ve Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَلَا يَزَالُونَ يُقَاتِلُونَكُمْ حَتَّى يَرُدُّوكُمْ عَن دِينِكُمْ إِنِ اسْتَطَاعُواOnlar eğer güçleri yeterse, sizi dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler.” [Bakara 217]

İslam ümmetinin ve tüm insanlığın maddi ve ruhî yaralarını şifa olacak olan sadece Hilafet olup Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin olduğu İslami yönetimin dışında adalet yoktur; Allah bir an önce bize, onun kurulmasını nasip etsin; Allahumme Amin.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Raziye Abdullah

Devamını oku...

Cezadan Emin Olanın Ahlakı Kötü Olur!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Cezadan Emin Olanın Ahlakı Kötü Olur!

Haber:

6/8/2024 Salı günü Irak Güvenlik Medya Hücresi, 5/8/2024 Pazartesi günü Anbar vilayetinde çok sayıda uluslararası koalisyon danışmanının bulunduğu Irak Ayn el-Esad hava üssünü hedef alan saldırının ayrıntılarını açıkladı.X platformunda yaptığı açıklamada, saldırının Hadise ilçesinde bir kargo aracından fırlatılan iki füzeyle gerçekleştirildiğini söyledi. Buna karşılık güvenlik güçleri, içinde fırlatılmaya hazır 10 roketten 8’i bulunan Kia marka bir kamyonet ele geçirdi ve bu araç istihkâm birimlerinin kontrolü altında parçalandı. Ayrıca hücre, bu saldırının failleri hakkında önemli bilgiler elde edildiğini ve şu anda faillerin adalete teslim edilmeleri için takip edildiklerini vurguladı. Aynı bağlamda, komutanlar, amirler ve memurlar da dahil olmak üzere sektör ve yaklaşımlarından sorumlu olan ihmalkâr kişilerden de hesap sorulacaktır.

ABD’li bir savunma yetkilisi 5/8/2024 Pazartesi günü CNN’e yaptığı açıklamada, Irak'taki Ayn el Esad üssünü hedef alan bir füze saldırısında çok sayıda ABD askeri personelinin yaralandığını söyledi. Yetkili şunları ekledi: “Üstteki ABD ve koalisyon güçlerine yönelik füze saldırısı düzenlendiğini, ilk belirlemelere göre çok sayıda ABD askeri personelinin yaralandığını ve saldırının ardından hasar tespiti yapıldığını vurgulayabiliriz.” Bir Beyaz Saray yetkilisi de ABD Başkanı Joe Biden'ın füze saldırısından haberdar olduğunu söyledi.

Saldırı, ABD’nin İran’ın Yahudi varlığına karşı misillemesine yönelik hazırlık yaptığı Ortadoğu’da yaşanan gerginliklerin ortasından gerçekleştiği gibi ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’in bölgeye bir uçak gemisi, bir savaş filosu ve savaş gemileri de dâhil olmak üzere ilave askeri güç gönderilmesi emrini vermesinden birkaç gün sonra gerçekleşti.

Yorum:

Uzun bir süredir Anbar’daki Ayn el-Esad üssü de dahil olmak üzere ABD üslerine silahlı gruplar tarafından bombalama operasyonları düzenlendiğini işitiyoruz ama ne yazık ki bunların hepsinin medya saldırıları olduğu ortaya çıktı! Nitekim bu durum, füzelerin üssün çevresine (dış kısmına) düştüğü önceki saldırıların aksine füzenin ilk kez üssün sınırlarını geçtiği bu son saldırıyı yorumlayan ve aralarında El Cezire’nin de bulunduğu uydu televizyon kanalları tarafından ortaya çıkarıldı. Bu da Irak’taki sözde İslami direnişin eylemlerinin kendilerine dikte edilen siyasi eylemler olduğu ve iddia ettikleri gibi ABD güçlerini çıkarmaya yönelik doğrudan askeri eylemler olmadığı anlamına gelmektedir.

Bu saldırıyı ve zamanlamasını inceleyen biri, bunun Hamas’ın siyasi büro başkanı İsmail Haniye’nin Tahran’da öldürülmesinin ve İran’ın yaşadığı büyük utancın ardından İran’ın bölgede son dönemde tırmandırdığı serinin bir parçası olduğunu görür. Zira İran, Yahudi varlığının darbelerinin çekici ile yörüngesinde döndüğü Amerika ile ilişkisinin örsü arasındadır; dolayısıyla bu saldırının gerçekleşmesi, Amerika’nın çok sayıda askerinin yaralandığını açıklamasının ardından İran’ı saldırıya uğramak yerine saldırgan konumuna getirecektir ancak biz bu iddia hakkında şüphe duyuyoruz.

Ruveybidalar yönetimi altındaki Müslüman ülkelerin gerçekliği işte budur; zira ümmetin düşmanları Müslüman ülkelere gelip başıboş dolaşıyorlar ve Yahudi varlığı da, cezadan emin olduğu ve hain Müslüman yöneticilerin aşağılık tepkilerine alıştığı için istediği Müslüman ülkede arbede çıkarıyor, öldürüyor, yok ediyor ve suikast yapıyor; çünkü cezadan emin olanın ahlakı kötü olur.

İki milyar İslam ümmetinin durumu böyle mi olmalıydı? İslam risaletini taşıyarak milletlere ve insanlığa izzet taşıyan bir ümmetle, nasıl olur da en aşağılık ve korkak kavimler alay edebilir?! Bütün bunlar, ümmetin ordularının görevlerini yerine getirmekten geri durmasından ve bedenini kemiren mikroplar haline gelen bu hain yöneticileri kökünden söküp atamamasından kaynaklanmaktadır. Allah’ım, bu ümmete Raşid bir Emir nasip et.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ahmed et-Tâi – Irak

Devamını oku...

Amerikalıların Kaprisleri İçin Değil, Rahman’a İtaat Ederek Savaşı Durdurun!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Amerikalıların Kaprisleri İçin Değil, Rahman’a İtaat Ederek Savaşı Durdurun!

Haber:

Sudan hükümeti, 9/8/2024 Cuma günü, Ağustos ayı ortasında başlaması beklenen İsviçre müzakereleriyle ilgili bir dizi dosya hakkında Amerikan hükümetiyle istişarede bulunmak için Suudi Arabistan’ın Cidde şehrine, Maden Bakanı Muhammed Beşir Ebu Nemo başkalığında bir heyet göndereceğini açıkladı ve hükümet yaptığı açıklamada heyeti, ülkede barış, güvenlik ve istikrarın sağlanması ve savaşın yol açtığı acıları ortadan kaldırma arzusuyla gönderdiğini belirtti. Takipçiler, görüşmede ABD Dışişleri Bakanlığı’nın müzakerelerin temelini oluşturacağını söylediği Cidde Anlaşması’nın akıbeti de dâhil olmak üzere, yaklaşan müzakerelerin ve müzakere sürecini gözlemleyen ülkelerin gündemlerinin de ele alınacağını ifade ettiler.

Yorum:

Sudan halkı bu günlerde, Amerikan yönetiminin kendisine tabi olan her iki tarafı da davet ettiği ve aslında her ikisinin de aynı madalyonun iki yüzü gibi olan Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasında İsviçre’nin başkenti Cenevre’de yapılacak müzakerelerin sonucunu merakla takip etmektedir. Dolayısıyla bizler bununla, çerçeve anlaşmasının sahipleri olan sivil siyasi güçlerin temsil ettiği Avrupa’nın nüfuzunu uzaklaştırmak yoluyla bu savaştaki ana oyuncunun ve tek faydalanıcının Amerika olduğunu kastediyoruz.

Cenevre konferansından birkaç gün önce bir heyetin gönderilmesi,12/8/2024 tarihinde yapılması planlanan Almanya konferansının iptal edilmesi,Amerika'nın maşası olan Afrika Birliği’nin Etiyopya’da sivil güçler (Takaddum), halk güçleri (el-Hılu) ve Sudan Kurtuluş Hareketi (Abdulvahid) ile bir araya gelmesinin yanı sıra, Amerika’nın savaşın başlangıcından bu yana ilk kez Burhan’ı egemen başkan olarak tanıması göz önüne alındığında tüm bunlar, ordunun çıkarı içindir. Dolayısıyla mesele ordunun çıkarına olacak şekilde karara bağlanmış olup Cenevre müzakerelerinden önce gelen heyet ise, orduya sivil güçlerin temsilcisi olarak dizginleri devralması amacıyla meşruiyet vermek içindir.

Bu göstergeler, konunun gece düzenlendiğine ve Cenevre’nin sadece bir imza töreni ile ordu ve Hızlı Destek Kuvvetleri temsilcilerinin kamera çekimlerinden ibaret olduğuna delalet etmektedir; yani aynı Cidde maddeleri Cenevre’de tartışılacak; peki neden Cenevre?! Örneğin savaşı uzatmak için mi, yoksa daha önceki konferanslarda olduğu gibi milisleri güçlendirmek ve saflarını yeniden düzenlemek için mi?

Çizdiği bu planla Amerika, ülkenin siyasi geleceği üzerinde tam kontrole sahip olacak ve böylece ABD başkanlık seçimleri öncesinde Biden yönetimi ve Demokrat Parti açısından bir başarı elde edilmiş olacaktır.

Askeri gelişmelere gelince; geçtiğimiz hafta, kirli bir plan çerçevesinde değerlendirilmeyen bazı eksenlerde göreceli bir sükunete tanıklık edildi, daha ziyade bu şehirler milislerin yağma, talan ve benzeri eylemleri maksadıyla ihlal edildi. Topçu atışlarının yeniden başlamasına tanıklık eden şehirlere gelince; bunlar baskı yapma, atmosferi ısıtma ve Hızlı Destek Kuvvetleri milislerinin orduyla çatışabilecek kapasitede olduğu konusunda halkı sakinleştirme çerçevesine girmektedir; başkent Hartum’da, Omdurman’da, Bahri’de ve Darfur’un ayrılmasına yönelik “B” planına göre Hızlı Destek için bir kale olması amaçlanan ve şehrin top atışlarına sahne olduğu batıdaki el-Faşer kentinde olanlar işte budur; zira Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Minawi şöyle demiştir; “el-Faşer’de masum vatandaşların hedef alınmasını en güçlü şekilde kınıyor ve uluslararası topluma hızla müdahale etme çağrısında bulunuyoruz.”

Ey Sudan’daki halkımız: ekini, nesli, ağaçları, taşları helak eden bu saçma savaştan zarar gören ve bunun bedelini en ağır bir şekilde ödeyen sizlersiniz; bu nedenle artık yeter demenizin ve şeytanın iplerine bağlı her iki tarafın liderlerinin elinden tutmanızın zamanı gelmiştir. Zira İslam’ın ve Müslümanların düşmanı olan Amerika, onları her zaman istismar edip tuzak kurduğu gibi sizin dışınızda Gazze Haşim’deki halkımıza da gaspçı Yahudi varlığıyla birlikte habis komplolarını kurmaktadır. Çözüm açıktır; bu ise Allah ve Rasulü’ne sadık olanların, ümmeti, Hilafet Devleti’nin yıkılmasından bu yana içinde yaşadığımız acı gerçeklikten kurtarmak için ciddi bir şekilde çalışmalarıdır. Sizler Hizb-ut Tahrir’in adamlarını tanıyorsunuz; zira onlar sizin aranızda ve sizinle birliktedir; o halde bu büyük kurtuluşa ulaşmada hiç kimse sizin önünüze geçmesin; bu büyük kurtuluş ise Amerika’ya giden yolu kapatmak ve Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurmaktır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdusselam İshak - Sudan

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER