Perşembe, 03 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/05
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Dünya, Üçüncü Dünya Savaşı’nın Eşiğinde Mi Duruyor?

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Dünya, Üçüncü Dünya Savaşı’nın Eşiğinde Mi Duruyor?

Haber:

Ukrayna kısa bir süre önce kendisine izin vermelerinin ardından ABD ve İngiliz füzeleriyle Rusya’nın derinliklerini bombaladı. Rusya ise buna nükleer başlık taşıyabilen modern hipersonik füzelerle Ukrayna’yı bombalayarak karşılık verdi ve Ukrayna’yı destekleyen ülkeleri bombalamakla tehdit etti. NATO, Rusya’nın tırmanışını ve yıkıcı bir nükleer savaş tehdidini görüşmek üzere üyelerini toplantıya çağırdı.

Yorum:

Kapitalizmin yönetimi altında felaketler, savaşlar, yıkım ve tahribat artış göstermekte ve insan ise kendisini huzur ve istikrardan mahrum bırakan karanlık bir gericiliğe sürüklenmektedir. Dolayısıyla bugün dünya, uluslararası siyasi bölünmenin, ekonomik çatışmanın ve özellikle Avrupa ve Amerika’nın, Çin ve Kuzey Kore tarafından desteklenen Rusya ile savaştığı Ukrayna'da devam eden ve tırmanan savaşların, aynı şekilde Yahudilerin Gazze ve Lübnan’a yönelik savaşının, Ortadoğu’daki gerilimin ve Sudan, Libya, Yemen, Irak ve Suriye gibi birçok Müslüman ülkedeki kaos, yüksek fiyatlar, bela ve hastalıkların ışığında felaket niteliğinde üçüncü dünya savaşının eşiğinde durmaktadır.

Bu uluslararası kargaşa tırmanmadan ve insanlığı yok etmeden önce köklü çözümlere ihtiyaç vardır;bu da ancak İslami hayatı yeniden başlatmak ve bu ideolojiyi somutlaştıracak, insanı kalkındıracak ve ona güvenlik, huzur ve istikrar sağlayacak Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet Devleti’ni kurmak yoluyla kapitalizmin yerine İslam ideolojisinin getirilmesiyle olacaktır. İşte burada, İslam’ın egemenliğinden önceki uluslararası durumu, Roma ve Pers imparatorlukları arasındaki kargaşa ve savaşları, o dönemde Ortadoğu’da yaşanan kaosu ve Allah’ın insanlığı, İslam sayesinde insanlara ibadet etmekten nasıl kurtarıp onları insanların Rabbine ibadet etmeye yönelttiğini hatırlayalım; peki aynı tarih tekerrür eder mi?

Allah'tan bize İslam ideolojisinin egemenliğini ve liderliğini nasip etmesini, Müslüman bölgelerin birinden diğer bölgelere hareket etmeyi ve güvenliği, emniyeti, istikrarı ve barışı sağlamasını ümit ediyoruz.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Şeyh Muhammed İbrahim - Lübnan

Devamını oku...

Gazze’deki İnsani Felaket Durumu ve Yiyecek Krizi Daha Da Kötüleşiyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Gazze’deki İnsani Felaket Durumu ve Yiyecek Krizi Daha Da Kötüleşiyor!

Haber:

İnsani yardım ortakları tarafından desteklenen fırınların çoğunun kapandığına dair uyarıların ortasında çarşamba günü, Birleşmiş Milletler’de Gazze Şeridi'ndeki insani krizin hafifletilmesine yönelik önlemlerin alınması yönündeki talepler arttı.

BM Güvenlik Konseyi'ndeki İngiliz temsilci Barbara Woodward, Yahudi varlığını uluslararası insani hukuka saygı göstermeye çağırdı ve Gazze’deki insani krizi hafifletmeye yönelik acilen önlemlerin alınmasını talep etti.

Güvenlik Konseyi’nin, Gazze’de acil, koşulsuz ve kalıcı bir ateşkes talep eden bir karar taslağı üzerinde görüş birliğine varmada başarısız olmasından duyduğu üzüntüyü dile getirdi.

Woodward, sivillere ulaşan yardımların Gazze’deki felaket olarak nitelendirdiği durumu hafifletmek için son derece yetersiz olduğunu söyledi. (El Cezire Net, 21/11/2024, Uyarlanmıştır)

Yorum:

Filistin’deki halkımızın durumu insani ve yaşam koşulları açısından kötüden daha kötüye doğru gitmeye devam ediyor; zira Yahudiler Gazze Şeridi'nin büyük bir kısmını yok edip sakinlerini birçok kez yerlerinden ettiği gibi kuşatma ve açlık da bombalama ve yıkımla koordineli olarak devam ederken Mısır, Ürdün ve diğer ülkelerin başındaki yöneticiler ise kuşatmanın uygulanmasında onlara katılıyorlar, Filistin’deki halkımızı yüzüstü bırakıyorlar, Filistin halkına karşı komplo kuruyorlar, hatta gaspçı Yahudileri desteklemeye kadar uzanıyorlar.

İslam ümmeti için tek kurtuluş, kararını geri almak, iradesini özgürleştirmek, göğsüne çöreklenen tiran ajanları kaldırıp atmak, onların yerine İslam'ın yönetimini getirmek, ülkelerini birleştirmek, Allah’ın şeriatını tatbik etmek ve bir Halifeye biat etmektir; tıpkı Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğu gibi:إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِİmam bir kalkandır, onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur.” İşte o zaman Yahudiler için bir yer olmayacak ve kafir Batı’nın arkasında olanlar Yahudileri savunamayacak veya Müslümanları sömüremeyecek ve zenginliklerini de çalamayacaklardır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
El-Muntasır Billeh El-Humsi

Devamını oku...

Trump’ın Müslüman Destekçilerine Sırtını Dönmesinin Ardından Hoşnutsuzluk Arttı!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Trump’ın Müslüman Destekçilerine Sırtını Dönmesinin Ardından Hoşnutsuzluk Arttı!

Haber:

Biden yönetiminin Yahudi varlığının Gazze’ye yönelik savaşına ve Lübnan’a yönelik saldırılarına verdiği desteği protesto etmek amacıyla Cumhuriyetçi aday Donald Trump'ı destekleyen ABD'li Müslüman liderler Reuters’a yaptıkları açıklamada Trump’ın kabine seçimlerinden dolayı derin hayal kırıklığı duyduklarını ifade ettiler. (Reuters, 14/11/2024, Uyarlanmıştır)

Yorum:

2024 seçimlerinde Donald Trump’ı destekleyen Amerika’daki Müslüman liderler, bir kez daha kendilerini pişmanlıklar içinde buldular. Onlardan birçoğu desteklerinin, Biden yönetiminin soykırım vahşetine yetersiz tepki vermesine karşı bir tür protesto ve siyasi dengeyi İslamcı kaygılar lehine değiştirmeyi ummak için verildiğine inanıyorlar. Ancak Trump’ın geniş çaplı bir şoka neden olan son kabine atamalarıyla umutları kırıldı.

Rahatsız edici hususlardan biri de, Marco Rubio'nun Dışişleri Bakanı, Pete Hegseth’in Savunma Bakanı, Mike Huckabee’nin Yahudi varlığının Büyükelçisi ve Elise Stefanik’in ABD'nin Birleşmiş Milletler Büyükelçisi olarak aday gösterilmesidir.Bu atananların her birinin işgale güçlü bir destek geçmişi olup bu durum da Müslüman toplumunun değerleri ve beklentileriyle güçlü bir şekilde çatışıyor. Böylece Trump’a verdikleri desteğin ABD’nin Müslüman ülkelere yönelik politikasında olumlu bir değişikliğe yol açacağı yönündeki beklentilerin yersiz olduğunu kanıtlamıştır. Bunun yerine bu atamalar, birçok kişinin korktuğu Siyonist gündemle daha uyumlu bir yönetimin altını çiziyor.

Müslüman toplumun liderleri, Trump’ı kampanyası sırasında verdiği sözlere ihanet etmekle suçlayarak hayal kırıklıklarını dile getirdiler.Bu ihanet, katılımlarının bir şekilde siyasi değişimi etkileyeceğine inananlar arasında aşağılanma duygularını körüklemiştir.

Bu tutum, Müslümanların yaşam tarzlarını yeniden başlatmak için gerçek bir eylemin arkasında durmaları gerektiğini hatırlatmaktadır. Dolayısıyla İslami siyasi faaliyetin, iyiliği emretme, kötülükten sakındırma ve akideye bağlı kalma temelinde kalmaya devam etmesi gerekir. Allah’ın hükümlerine aykırı kanun çıkaran sistemlere katılmanın İslam ümmeti için adaletin sağlanmasında da bir etkisi yoktur aksine haramdır. Bu yüzden Müslümanlara, gerçek bir değişimin geçici kazanımlar elde etmek için ilkelerden ödün vermekle değil, İslam’ın hükümlerine sıkı sıkıya bağlanmakla gerçekleşeceğini hatırlatırız. Allah Subhanehu ve Teala bizi uyarmış ve şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاء بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.” [Maide 51]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Heysem İbn Sabit - Amerika

Devamını oku...

Umudunu Bir Katile Bağlamak!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Umudunu Bir Katile Bağlamak!

Haber:

Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği Olağanüstü Zirvesi'nin aile fotoğrafında Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile aynı karede yer alan Erdoğan, Suudi Arabistan ve Azerbaycan ziyaretleri dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan, Türkiye-Suriye ilişkilerini yoluna koymak istediklerini söyledi, "Ben hala Esed’den umutluyum diyen Erdoğan, Esed ile aramızdaki hukuku yeniden ihya etmemiz, bölgeyi inşallah çok daha fazlasıyla rahatlatacaktır" dedi. (14.11.2024 Ajanslar)

Yorum:

Dış politikada dostluklar yoktur çıkarlar vardır. Reel politik gereğince hareket etme gibi kapitalist ideolojinin gayri insani ve ahlaki olan düşünceleri coğrafyamızda siyasetçilerin maalesef amentüleri olmuştur. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, uzun zamandır Esed ile tekrar eski günlere dönme hususunda farklı düzeylerde çağrılar yaptığı herkesin malumu.

Aslında bu tutarsız davranışlar Erdoğan için yeni değil daha önce darbeci, katil dediği Sisi için bir süre sonra “Sayın Sisi” diyerek görüşmesi ilişkileri geliştirmesi bu tutarsızlığın en yakın örneklerinden biridir. Aynı şekilde bir milyondan fazla Müslümanın katili, milyonlarca Müslümanın yaralanmasının müsebbibi ve 10 milyona yakın Müslümanın mülteci olmasına sebep olmuş seri katil Esed ile görüşme isteğini defaatle tekrar etme, zilletin dibidir. Hatırlanacağı üzere Erdoğan, daha önce Esed ile görüşme hususunda sıkılı yumrukların açılması gerektiğini söylerken şimdi de Esed ile aynı karede resim verip ondan umutlu olduğunu söylemekten çekinmiyor.

Madem başımızdaki yöneticiler bu kadar pervasız davranmaktan, umutlarını milyonlarca Müslümanı katleden katillere bağlamaktan çekinmiyor, o zaman hakkın diliyle onlara cevap verilmesi, duymak istemedikleri hakikatleri yüzlerine çarpmak bizlerin üzerine bir borçtur.

وَلَا تَحْسَبَنَّ اللّٰهَ غَافِلًا عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَۜ اِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ ف۪يهِ الْاَبْصَارُۙ
“Sak
ın Allah'ı, zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma; gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne kadar onları ertelemektedir.” (İbrahim 42)

وَلَا تَرْكَنُٓوا اِلَى الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُۙ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مِنْ اَوْلِيَٓاءَ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ
“Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra yardım da göremezsiniz.”
(Hud 113)

Sözde terörün bitmesi adına terörün dik alasını yapan bir milyon Müslümanın katiline umut bağlamak, aralarındaki hukuku yeniden tesis etme düşüncesi şer’i anlamda zulüm, siyasi anlamda ise düşüklüktür. Siyasi olarak ABD’nin uydusu olan Türkiye ve ABD’ye göbekten bağlı yani tabi olan Suriye yöneticilerinin iradeleri ipotek altındayken dış politikada bu yöneticiler bırakın bölgesel bir meseleyi çözmeyi, ABD’nin şartlarını oluşturmadığı görüşmeyi dahi gerçekleştirme güçlerinin olmadığını aklı başında her bir kişi bu yaşananlardan anlayabilir. Bu hakikat iki taraf için de geçerli iken yine maalesef İslam coğrafyasının tamamında da bu zillet bağımlılığı söz konusudur.

Sormak istiyoruz yetmedi mi bu ümmetin katilleriyle iş tutma zilletiniz! Yetmedi mi ABD ve diğer kafirlerin siyasi çıkarlarına göre arkalarından sürüklenmeniz! Yetmedi mi bu ümmetin umutlarını güvenlerini söndürdüğünüz! Yetmedi mi reel politik adına bu ümmeti düşük, kifayetsiz gösterme sorumsuzluğunuz! Ümmetin en büyük musibeti olan başlarındaki yöneticiler ümmeti hem dünyada zillete, hem de ahirette darlığa sevk etmekle kendilerini memur eylemişler.

Rabbimizden isteğimiz başımıza musibet olan bu yönetim ve yöneticilerden bir an önce kurtulup razı olduğu ahkamını tatbik edecek Raşid Halifeler nasip ederek dünya ve ahiret saadetine ulaşmamızdır. Amin.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ahmet Sapa

Devamını oku...

Endonezya: Filistin ve Gazze'yi Kurtaracak Hilafet ve Cihad için Kapsamlı Faaliyetler

  • Kategori Endonezya
  •   |  
Hizb-ut Tahrir Endonezya:
Filistin ve Gazze'yi Kurtaracak Hilafet ve Cihad için Kapsamlı Faaliyetler

Hizb-ut Tahrir / Endonezya, gaspçı Yahudi varlığının Gazze Şeridi'ndeki savunmasız Müslümanlara karşı sürdürdüğü ve bugüne kadar 160.000'den fazla Müslüman erkek ve kadının şehit olmasına ve yaralanmasına yol açan acımasız katliamların (soykırım) birinci yıldönümü vesilesiyle, “Filistin'deki Soykırımı Durdurmak Ancak Hilafeti Kurmak ve İslam Ordularını Harekete Geçirmekle Mümkündür” başlıklı kapsamlı etkinlikler düzenledi: Endonezya'nın başkenti Jakarta, Bandung, Depok, Bogor, Cianjur (Batı Java), Solo Raya (Orta Java), Semarang (Orta Java), Balikpapan, Samarinda (Doğu Kalimantan), Bandung, Bogor, Cianjur, Jakarta ve Kendari gibi Endonezya'nın çeşitli şehirlerinde “Filistin'deki Soykırımı Durdurmak Ancak Hilafeti Kurmak ve İslam Ordularını Seferber Etmekle Mümkündür” başlıklı kapsamlı etkinlikler düzenledi. (Güneydoğu Sulawesi), Makassar (Güney Sulawesi), Palu (Orta Sulawesi), Serang (Banten), Solo (Orta Java), on binlerce Müslüman'ın katıldığı ve Mübarek Toprak - Filistin'deki Müslümanları desteklemek ve mübarek Mescid-i Aksa'yı ve nehrinden denizine kadar işgal altındaki tüm Filistin'i katil suçlu Yahudilerin pisliğinden kurtarmak için Müslüman orduların seferber edilmesi çağrısında bulundular. Ayrıca, Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet Devleti'nin kurulması ile tüm Müslüman ülkelerin her türlü sömürgeci kafirin etkisinden kurtarılabileceğini vurguladılar.

Cumartesi, Hicri 14 Cemaziyelevvel 1446 - Miladi 16 Kasım 2024

endonezya

Cakarta'daki Motosikletli Gösteriden Görüntüler

Cakarta'daki Motosiklet Rallisi Kapsamında Konuşmalar

endonezya

Üstad İsmail Yusanto'nun Filistin ve Gazze'ye destek konuşması

endonezya

Cakarta'daki Faaliyetlerden Görüntüler

endonezya

Surabaya'daki Faaliyetlerden Görüntüler

endonezya

Faaliyetlerden Kareler

endonezya

#طوفان_الأقصى
#الجيوش_إلى_الأقصى
#الأقصى_يستصرخ_الجيوش

#AksaTufanı
#OrdularAksaya

#ArmiesToAqsa
#AqsaCallsArmies

endonezya

İlgili Bağlantılar:

Hizb-ut Tahrir Endonezya Resmi Web Sayfası

Hizb-ut Tahrir Endonezya Twitter Sayfası

Hizb-ut Tahrir Endonezya Instagram Sayfası

Devamını oku...

Gazze Savaşları Ve Tarihin Çehresinin Değişmesi!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Gazze Savaşları Ve Tarihin Çehresinin Değişmesi!

Medine-i Münevvere (o zamanki adıyla Yesrib), Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hicret edip büyük bir proje olan devletini kurduğunda küçük bir belde olarak başlamıştı ve orası, siyasi akide, güvenliğinin halkının elinde olması ve ilk andan itibaren sebat etmesi gibi bir devletin unsurlarına sahipti.

Sonra o dönemde Arap Yarımadası’ndaki en büyük varlık olan Mekke'deki müşrik Kureyş devletini ele geçirmiş ve o tarihteki Persler ve Romalılar gibi büyük ülkelerden hiçbirinin aklına, o zamanki siyasi bilincin yokluğundan ve tamamen maddi güce güvenmelerinden dolayı küçük bir beldenin tarihin çehresini değiştireceği ve o dönemdeki büyük ülkeleri etkileyeceği gelmemişti. Yine aynı şekilde onlardan hiçbirinin aklına, azim İslam akidesine iman eden halk için bir varlık ve otoritenin kurulduğu Yesrib'in büyük zaferler kazanacağı ve onun gücünün, bu kainatı, insanı ve hayatı yaratan bir yaratıcıya olan sarsılmaz imanın da yattığı da gelmemişti; nitekim Tevrat’ı, İncil’i ve Kur’an’ı indiren Allah Subhanehu, alemlere rahmet olarak gelen Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e İslam dinini lütfetti ve bu dine iman edenlere de Allah, tüm dinlere alternatif olmalarını, bu azim dinin tüm dünyaya hakim olmasını ve dünyanın işlerinin İslam’ın otoritesi altında gözetilmesini emretmiş ve bunun da o zamanki büyük devletlerin potasındaki küresel olayların seyri üzerinde uluslararası bir etkisi olmuştu; böylece Medine’de başlayan ve Arap Yarımadası üzerindeki kontrolünü genişleten büyük proje, kendisinin müşrik devletlere bir alternatif olduğunu ilan ettiği gibi Rum ve Persleri de tehdit etmişti.

İslam’ın azametinin ve gücünün sırrı işte budur; ancak Batı dünyası kibirlenerek ve savaş makinesinin arkasında durup hırlayarak sihrinin galip geleceğini sanmıştı ama Gazze artık eskisi gibi değildir; aksine ezilmesi ve vurulması zor olan ve baş kaldıran bir Gazze olup UNIFIL güçleri aracılığıyla yaklaşık yirmi yıldır Güney Lübnan'da olduğu gibi artık Yahudilerin güvenliği garanti altında değildir.

Şüphesiz Allah şartları hazırlamış ve Efendimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Batı’nın ve onun, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e yardım eden Ensarın etkisinden hiçbir paylarının olmamasına razı olan hain yöneticilerden oluşan insafsızlarının durumunu tersine çevirmeye muktedir olan en büyük fikri serveti (İslam akidesini) ve onun içermiş olduğu azim hükümleri bırakmıştır. Nitekim bu yöneticiler, enkaz altındaki çocukların çığlıklarını duymadıkları gibi sabırlı Müslüman kadınların çığlıklarını ve tüm ümmetin feryatlarını da duymadılar; bu yüzden onların, devletini on üç asır boyunca İslam’ın otoritesi altında sürdüren ümmete yardım etme payları yoktur.

Gazze, Allah’ın izniyle ümmetin içerisinde, onun İslam’ına karşı gerçek kardeşlik duygusunu ve doğal uyanıklığın merkezini yakınlaştırıp harekete geçirecek yakın bir zaferin koru olacak, Allahu Teala’nın izniyle ordular ümmetine karşı görevini yerine getirmek için harekete geçecek ve ümmetin gasp edilen otoritesini Hizb-ut Tahrir gençlerinden oluşan bilinçli bir gruba teslim edecek ve ümmet de Allah’ın azim şeriatına göre yönetecek bir Halife’ye biat edecektir. Şüphesiz Allah, varlığımızın, otoritemizin ve dinimize yardım etmenin azim İslam’ın hükümlerine göre olmasını emretmiş ve Allah katından bize zaferini indirmesi için O’nun şeriatına uymamızı ve hükümlerine bağlı kalmamızı vacip kılmıştır. Nitekim Subhanehu şöyle buyurmuştur: وَمَا النَّصْرُ إِلَّا مِنْ عِنْدِ اللهِZaten yardım yalnız Allah katındandır.” [Enfal 10]

Gazze, akidevi boyutu ve Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in İsra’sına bağlılığı açısından Medine-i Münevvere’ya benzemektedir. Zira Müslümanların kutsallarına doğru harekete geçmesi ve tek bir adam gibi ayağa kalkmaları yakın bir durum haline gelmiştir. Nitekim eserde, Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in ümmeti içinde hayır kıyamet gününe kadar var olacaktır şeklinde geçmektedir.

Batı ve aveneleri, bu ümmetin azametini, ümmette kalkınmanın sırrının var olduğunu, onun içinde çalışan balyozların onu öldüremediğini, aksine onu sadece hasta ettiğini bilmiyorlar. Bakın işte ümmet, acı verici sarsıntı ve darbelerden dolayı yakalanmış olduğu hastalıklardan kurtulmaya başlamıştır. Nitekim artık uyanış tamamlanmış olup Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet Devleti’nin ilan edilmesinin işaretleri ufukta görülmeye başlamıştır. Nitekim Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: وَاللهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَMuhakkak ki Allah emrinde galiptir. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” [Yusuf 21]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Şeyh Muhammed Semâni – Nyala-Sudan

Devamını oku...

Riyad’daki Arap-İslam Zirvesi – Değersiz Bir Çerçöp Gibidir!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Riyad’daki Arap-İslam Zirvesi – Değersiz Bir Çerçöp Gibidir!

Haber:

İkinci Olağanüstü Arap-İslam Zirvesi, Yahudilerin Lübnan ve Gazze Şeridi’ne yönelik saldırganlığıyla ilgili gelişmeleri ele almak üzere Veliaht Prensi ve Başbakan Muhammed bin Selman’ın başkanlığında 11 Kasım 2024 Pazartesi günü Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad’da acil olarak düzenlendi.

Yorum:

Müslümanların başındaki Ruveybidaların bu ikinci zirvesi, Filistin ve Lübnan'da devam eden savaşla ilgili düzenlenen ilk zirvedeki aynı hikayeyi tekrarlamak için gerçekleşmiştir. Dolayısıyla bu zirve, kınama ve eleştiri sözlerinin, timsah göz yaşlarının ve diğer uluslararası örgütlere güvenmenin dışına çıkmadan kendisi için çizilen sınırların ötesine geçmemiştir. Nitekim nihai açıklamasında, bölgeyi kasıp kavuran gerilimin ciddiyeti ve bunun bölgesel ve uluslararası yansımaları konusunda uyarıda bulunmuştur.Sanki 50.000'den fazla Gazze'nin evlatlarının ve Lübnan halkından 4.000 kişinin öldürülmesindeki tırmanış ve ısrar, 47 Müslüman ülkesinin temsilcilerinin gördüğü ciddiyete henüz ulaşmamış gibi! Sanki bu Ruveybidalar, kendi kuruluşlarının, benzer tüm uluslararası kuruluşlar içinde tek başına en büyük nüfuz, mali ve teknik ağırlığı oluşturduğunu bilmiyorlarmış gibi! Bunlar, çoğunluğu Müslüman olan iki milyardan fazla insanı yönetmekte, 32 milyon kilometrekareden fazla alanı işgal etmekte ve dünyadaki su yollarının çoğunu kontrol etmektedirler. Nitekim son bildiri, kafir Batı’nın kuyrukları olan bu Ruveybidaların, Gazze’nin yıkılmasına ve Batı Şeria’nın büyük bir bölümü üzerinde askeri ve güvenlik hegemonyasının dayatılmasına yol açan Amerika ve onun üvey evladı mutant Yahudi devletinin istekleriyle olan işbirliğini ortaya koymak için gelmiştir.

Sisi konuşmasında, “Bölgede güvenlik ve istikrarın sağlanmasının temel şartının, özü çatışma ve düşmanlık olan bölgesel sistemden barış ve kalkınmaya dayalı başka bir sisteme geçiş olduğunu" söyledi. Nitekim Amerika’nın, Ortadoğu Güvenlik Konseyi adını verdiği yapı aracılığıyla bölgeyi eskisinden farklı bir şekilde yeniden düzenleyip bölgedeki hakimiyetini sıkılaştırmasının ardından savaşı uzatarak Ortadoğu’da istikrarın sağlanmasıyla ilgili olarak ulaşmayı amaçladığı şey tam da budur.

Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ise sanki kendisinin ve ülkesinin bu konuyla hiçbir ilgisi yokmuş gibi Gazze ve Lübnan’da derhal ateşkes talebinde bulunmuştur! Aslında o, Filistin davasının sahibi olmasının yanı sıra halkı Müslüman olmasından dolayı onların zimmetlerinin kendi zimmeti olmasından ve aynı şekilde zirvesine başkanlık ettiği örgütün de bir üyesi olmasından dolayı, asıl olan onların davalarının kendi davası olmasıdır. Ama o, sanki havaya konuşuyormuş gibi bunu talep ediyor! Ayrıca o, zirvenin başkanı olarak Yahudi varlığının Gazze’de yaptığı soykırımı kınamayı da unutmadı.Eğer bu yorumumda alaycı olsaydım ona şöyle derdim: “İçini doldurduğun kınamadan dolayı diline sağlık ey prens, şayet onu ateşten bir taşla doldursaydın senin için daha hayırlı olurdu!”Elbette Veliaht Prensi, İran’la ilgili açıklamasına önemli bir bölümü eklemekten de çekinmedi; şüphesiz Amerika, yeni Ortadoğu Güvenlik Konseyi’nde İran'a verilmesi planlanan role hazırlık amacıyla kendisinden bunu yapmasını talep etmiştir; bu nedenle bin Selman, "İran’ın egemenliğine saygı duyulması ve İran topraklarına saldırmaktan kaçınılması” çağrısında bulunmuştur.

Ürdün Kralı’na gelince; kendi deyimiyle kardeş ve dost ülkelere, Gazze Şeridi’ndeki halka dayatılan kuşatmanın kırılması için bir insani köprünün kurulmasına katılmaları ve insani bir felaketle karşı karşıya kalan Gazze Şeridi’ne acil yardımların ulaştırılması çağrısında bulunmuştur. Krallığındaki insani köprü, gaspçı varlık için insani ve askeri yardım ve enerji kaynakları yüklü kamyonlar kilometrelerce uzanırken böyle bir talepte bulunmaya nasıl cesaret etti acaba! Bu habis köprüyü kurmak için dost ve kardeş ülkelere çağrıda bulunmasına gerek yoktu! Bununla da yetinmedi, aksine şöyle bir eklemede bulundu: “Bölgede ölüm, yıkım ve gerilimin tırmanmasına neden olan saldırganlığın sona erdirilmesi için derhal harekete geçilmelidir.Biz laf istemiyoruz; trajediyi sona erdirecek, Gazze’deki halkımızı kurtaracak ve onlara ihtiyaç duydukları yardımı sağlayacak ciddi tutumlar ve somut çabalar istiyoruz.” Söz değil, bilakis eylem istediğini vurgularken neredeyse ne Amerika’nın ne de İngiltere'nin kendisini bağışlamayacağı bir tuzağa düşüyordu. Şayet onun için bir nokta koysalar ve o da bundan sonrasını tamamlamasaydı, açıklaması yoruma açık bir şekilde kalacaktı; böylece konuşmanın tam tersi, orduların harekete geçirilmesi ve savaşılması şeklinde anlaşılması muhtemeldi (ki onun gibi birinin bunu kastetmesi imkansızdır); zira önerisini, yaralara merhem olmanın, giysileri parçalananların avretlerini örtecek bir giysinin ya da bir çocuğu doyuracak birkaç lokmanın ötesine geçmeyecek eylemlerle sınırlayarak sonlandırdı! Başta onun yiğit ordusu olmak üzere orduların seferber edilmesine gelince; suçlama ve kınamanın ve belki de kılıç ve süngülerin kaldırılmasının ötesinde onun hakkında konuşmak yasaktır.Nitekim Kral sözlerini, savaşın devam etmesi halinde herkesin bunun bedelini ödeyeceğinden duyduğu büyük korkuyu dile getirerek, belki de krallığını kaybedeceğini kastederek tamamlamıştır.

Türkiye Cumhurbaşkanına gelince; Erdoğan şu anda hiç utanmadan İstanbul’un Sultanı Abdülhamid’in tahtında oturuyor; nitekim uzun bir süre sessiz kaldı, sonra da küfür konuştu; zira Gazze’nin başına gelen zor durumun, Müslüman ülkelerin yetersizliğinden kaynaklandığını öne sürdü!Allahu ekber, bu sonuca nasıl ulaştın ey kahraman?!Sanki sen, en büyük ve en güçlü devlete sahip olduğun halde aynı yetersiz ülkelere ait değilsin! Belki de sen yetersiz olarak, (hepsi de felaketle sonuçlanan konferansta hazır bulunan) Komorlar, Gambiya, Togo veya Guyana gibi devletçikleri kastediyorsun.Erdoğan, Müslüman ülkelerin, Gazze’de devam eden Yahudilerin katliamlarına karşılık vermede yetersiz kaldıklarını eleştirmeye ve suçlamaya devam ederek şunları söyledi: “Bir avuç Batılı ülke “İsrail’e” her türlü desteği verirken, “Müslüman ülkelerin” yetersiz kalması durumun bu noktaya gelmesine yol açtı.” Yine söylüyorum, bu durum onu hiç ilgilendirmiyor.Sanki ümmet, okumaktan ve dinlemekten gafil gibi! Ey Erdoğan, Tokyo’daki büyükelçiliğinizin önünde düzenlenen gösterideki büyük kalabalığın ne talep ettiğini bilmiyor musun?Ülkeniz, petrol ihtiyacının % 60'ından fazlasını karşılamak üzere gaspçı Yahudi varlığına petrol sevkiyatı sağlamaya devam ettiği için senin ülkenle ilişkilerin kesilmesini ve oradaki büyükelçinizin sınır dışı edilmesini talep ettiler. Ancak Erdoğan, çok hafif ağırlığı olan ve tamamı kendisi gibi suç ortağı ve aşağılık krallar, başkanlar, emirler ve bakanlarla konuştuğunu biliyor. Şayet kalabalığın arasında onurlu ve dürüst bir insan olduğunu bilseydi, ihanetinin bir kısmını kusmaya cesaret edemezdi.

Müslüman ülkelerdeki devlet liderlerinin bu konferansı, ümmetin göğsünde çöreklenen, ümmeti ateşten ve demirden zincirlerle bağlayan, onu şerî vacibini yerine getirmekten alıkoyan ve Allah’ın ona farz kıldığı şeyi yapmasını engelleyen belanın ve şerrin başıdır.Dolayısıyla onlar, vesvese veren ama uygulama gücüne sahip olmayan Şeytan'dan daha da şerlidirler. Zira onlar, olup bitenleri hissetmesin diye ümmetin duygularını ele geçirdiler, kurtuluş yolunu düşünmesin diye ümmetin zihinlerini ele geçirdiler ve kendilerini derin bir çukura sürüklemesin diye onun eylemlerini de ele geçirdiler. Ancak kafirler istemeseler de Allah nurunu mutlaka tamamlayacaktır.On karanlık ve kasvetli gecenin ardından aydınlığın şafağı mutlaka doğacaktır; zira her zorlukla beraber bir kolaylık vardır, elbette her zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Şüphesiz Allah bu ümmet için, Allah’tan başka hiç kimsenin kınamasından korkmayacak ve Erdoğan, Sisi, Abdullah, bin Selman ve Müslümanların başındaki diğer ajan yöneticileri kaldırıp atacak mümin bir grup hazırlayacaktır; bu ise aziz olan Allah’a hiç de zor değildir.

إِنَّهُمْ يَكِيدُونَ كَيْداً * وَأَكِيدُ كَيْداً * فَمَهِّلِ الْكَافِرِينَ أَمْهِلْهُمْ رُوَيْداً
Onlar bir tuzak kurarlar, Ben de bir tuzak kurarım. Onun için Kâfirlere mühlet ver, onları biraz kendi hallerine bırak (pek yakında desteğimiz sana gelecek).” [Tarık 15-16-17]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Muhammed Ceylani

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER