- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Gerçek Değişimi Gerçekleştirecek Olan Sadece Hilafettir!
Değişim, kâinat ve mahlukâtların genel hayatının bir sünnetidir; zira toprak, ölümünden sonra yağmur damlası ve suyuyla dirilir, gece ve gündüz aydınlık ve karanlıkla birbirini takip eder, aynı şekilde toplumlar, milletler ve halklar da, çöküntü ve geri kalmışlıktan refaha ve ilerlemeye ve zayıflıktan güçlü duruma intikal eder. Ayrıca değişim, refah ve güçlü durumdan geri kalmışlık ve zayıflığa doğru da gerçekleşir. Ancak Allah Azze ve Celle’nin Kitabı’nda beyan etmiş olduğu değişim kanunu, değişmeyen ve geri kalmayan sabit bir sünnettir. Zira Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: إِنَّ اللّهَ لاَ يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّى يُغَيِّرُواْ مَا بِأَنْفُسِهِمْ “Muhakkak ki Allah bir toplum kendi nefsindekileri değiştirmedikçe o toplumun halini değiştirmez.” [Rad-11] Şayet daha önce Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in ashabının, tabiinlerin ve onlara güzellikle tabi olanların yaptıkları gibi Allah’ın dinine ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in üzerine indirdiği metoduna sımsıkı sarılırsanız, nusret ve iktidar olur. Yok eğer insanlar, Allah’ın metodundan ve O’nun doğru yolundan uzaklaşırsa, çöküş, geri kalmışlık, zayıflık ve aşağılanma olur. Nitekim yönetimde, siyasette, ekonomide ve diğer konularda Rabbinin metodunu terk ettikten ve gazaba uğramışların ve sapmışların heveslerine uyduktan sonra ümmetin bugünkü hali işte böyle olmuştur; bu yüzden sendelemeye ve onu bu çöküşe ve geri kalmışlığa sürükleyen aynı yaklaşımla bu sefil durumu için değişim istemeye başlamıştır. Ancak İslam ümmeti, en hayırlı bir ümmet olup ondaki hayır asla kesilmez. Zira kalplere ve nefislere kök salmış akide, ümmeti değişime sevk eder.
Ancak ey kıymetli insanlar, bu sıkıntılı hayatı huzurlu bir hayata dönüştürecek olan bir değişim, dinin hayattan ayrılmasını kendisi için bir akide haline getiren beşerî rejimlerin altında sivil ve askeri olarak olmaz. Zira gerçek bir değişim, İslam’ın doğru metoduyla olur. Nitekim Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: فَمَنِ اتَّبَعَ هُدَايَ فَلا,يَضِلُّ وَلا يَشْقَى * وَمَنْ أَعْرَضَ عَنْ ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكاً “Artık Benden size hidayet geldiğinde, kim Benim hidayetime uyarsa o sapmaz ve bedbaht olmaz. Kim de benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.” [Taha 123-124] Dolayısıyla Allah’ın metodu ve hükümleri, ancak Rasul Sallalahu Aleyhi ve Sellem’in belirlemiş olduğu devletinin gölgesinde olur ki o da Hilafettir: كَانَتْ بَنُو إِسْرَائِيلَ تَسُوسُهُمُ الآنْبِيَاءُ كُلَّمَا هَلَكَ نَبِيٌّ خَلَفَهُ نَبِيٌّ وَإِنَّهُ لا نَبِيَّ بَعْدِي وَسَيَكُونُ خُلَفَاءُ فَيَكْثُرُونَ قَالُوا فَمَا تَأْمُرُنَا قَالَ فُوا بِبَيْعَةِ الآوَّلِ فَالآوَّلِ أَعْطُوهُمْ حَقَّهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ سَائِلُهُمْ عَمَّا اسْتَرْعَاهُمْ “İsrail oğullarını nebiler siyase ederlerdi (yönetirlerdi). Bir nebi öldüğünde onu başka bir nebi takip ederdi. Benden sonra nebi yoktur, fakat birçok Halife olacaktır. Oradakiler dediler ki: Bu halde bize ne yapmamızı emredersiniz? Dedi ki: İlk biat edilene vefakâr olun ve onlara haklarını verin. Çünkü Allah onlara da yönettikleri insanlara da haklarını soracaktır.” [Müttefekun aleyh.]
Ümmetin halini, aşağıda istenen gerçek bir değişimle değiştirecek olan sadece Hilafettir:
Birincisi: Hilafetin dünyadaki Müslümanların genel başkanlığı olması itibariyle Müslümanları tek bir varlık altından birleştirecek olan Hilafettir. Çünkü Müslümanlar, tek bir ümmettir. Zira Allahu Teala, şöyle buyurmuştur: إِنَّ هَذِهِ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَأَنَا رَبُّكُمْ فَاعْبُدُونِ “Doğrusu bu sizin ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. O halde bana kulluk edin.” [Enbiya-92] Ve Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللَّهِ جَمِيعاً وَلَا تَفَرَّقُوا وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنتُمْ أَعْدَاءً فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَأَصْبَحْتُم بِنِعْمَتِهِ إِخْوَاناً “Hep birlikte Allah’ın ipine (İslam’a) sımsıkı sarılın, parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti ve Onun nimeti sayesinde kardeş olmuştunuz.” [Ali İmran 103]
İkincisi: İslam ümmetini, dahası tüm dünyayı sıkıntıya sokan beşerî anayasaları ve kanunları değiştirecek olan Hilafettir. Böylece yeryüzüne merhametin yayılması için anayasa ve diğer kanunların temeli, Allah’ın Kitabı, Rasulü Salllahu Aleyhi ve Sellem’in sünneti ve bu ikisinden neşet eden sahabenin icması ve illeti şerî illet olan kıyas olacaktır. Zira Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ “Biz seni ancak âlemlere rahmet olsun diye gönderdik.” [Enbiya-107]
Üçüncüsü: Sömürgeci kâfirlerin işlerimize müdahale etmesini durduracak sadece Hilafettir. Zira Hilafet, bugün olduğu gibi devletin tebaasının ister bireyler isterse gruplar şeklinde olsun kafirler ve elçilikleriyle iletişim kurmasına ve onlarla ilişkiye girmesine izin vermeyecektir. Çünkü ülkelerle olan ilişki, devletle sınırlı olacaktır.
Dördüncüsü: Tebaasının kutsallarının çiğnenmesini ve haksız yere kanlarının dökülmesini engelleyecek olan Hilafettir. Zira Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, şöyle buyurmuştur: إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ “İmam bir kalkandır, onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur.” Nitekim Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Müslüman bir kadının mahrem yerini açmaya yeltenmelerinden dolayı Beni Kaynuka Yahudilerini Medine’den sürgün ettiği gibi Halife Mutasım da Rum ülkesinde kendisinden yardım isteyen bir kadın için bir ordu harekete geçirmiştir.
Beşincisi: Mescid-i Aksa'yı ve işgal altındaki Müslümanların beldelerini cihat yoluyla ihya edecek, dahası Roma ve diğer kafir ülkeleri fethedecek, onlara hidayet ve nur taşıyacak ve onları küfrün karanlıklarından ve Kapitalizmin zulmünden İslam’ın nuruna ve adaletine kavuşturacak olan sadece Hilafettir.
Altıncısı: Hilafet, bugün İslam beldelerindeki Ruvaybida yöneticiler aracılığıyla ümmetin servetlerinin sömürgeci kâfirler tarafından yağmalanması için yönlendirilmesinden bu servetleri İslam’ın ve Müslümanların hizmetine yönlendirerek yoksulluğu ortadan kaldıracaktır. Zira yiyecek, giyecek ve mesken gibi tebaasının temel ihtiyaçlarını sağlayacak olmasının yanı sıra toplumun sağlık, eğitim ve güvenlik ihtiyaçlarını da sağlayacak olan sadece İslam’dır. Tüm bunlar ise, Latîf ve Habîr olanın katından vahiy yoluyla gelen İslam’ın hükümleriyle olacaktır.
Yedincisi: Hilafet, ümmetin kaybolan izzetini ve heder olan onurunu geri kazandıracaktır. Çünkü Müslümanlar için izzet sadece İslam’dadır. Zira Allah Subhanehu şöyle buyurmuştur: وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ “Halbuki asıl izzet, ancak Allah’ın, Rasulü’nün ve müminlerindir. Fakat münafıklar bunu bilmezler.” [Münafikun 8] Ömer Faruk İbn Hattab şöyle diyor: “Şüphesiz ki biz, Allah’ın İslam ile aziz kılmış olduğu bir kavimiz. Bu yüzden asla İslam’ın dışında bir izzet aramayacağız.”
Sekizinci: Hilafet, bu ümmeti, Allah Subhanehu ve Teala’nın hakkında şöyle buyurduğu en hayırlı ümmet konumuna geri geri getirecektir: كُنْتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ “Siz insanlar için çıkartılmış en hayırlı ümmetsiniz; marufu emreder, münkeri nehyedersiniz ve Allah’a inanırsınız.” [Ali İmran 110] Dolayısıyla bu hayır, ümmetin, İslam davetini davet ve cihat yoluyla dünyaya taşıma farzını yerine getirecek olan İslam Devleti’ni kurmasıyla olacaktır.
Dokuzuncu: Hilafet, dünya haritasını değiştireceği gibi tarihin yönünü de değiştirecektir. Zira günümüz dünyasındaki siyasi harita, değerlerini ve politikalarını tüm dünyaya empoze eden başta Amerika olmak üzere sömürgeci kâfir Batı’nın egemenliğindedir. Bunlar ise, hissi, akli ve vakıa olarak batıl olan ve İslam dünyamız da dahil olmak üzere bugünün dünyasını sıkıntıya sokan politikalar olup bu harita, Hilafetin olduğu İslam Devleti’nin lehine değişecektir. Çünkü azim İslam ideolojisinin dayandığı temel, akla kanaat getiren, fıtrata uygun ve kalbi huzurla dolduran tevhit akidesidir. Nitekim bugün dünyanın kaybettiği işte bu huzurdur. Böylece insanlar, akın akın Allah’ın dinine girecek, ülkeler hak dini ve İslam ideolojisini kabul edecek ve Hilafet Devleti, dünyanın gülü düşmeden önce olduğu gibi süper bir devlet olacaktır. Böylece de tarihin yönü değişecek, karanlıktan sonra aydınlığa ve zulümden sonra adalete geri dönecektir.
Sonuç olarak diyoruz ki: Hilafet, ümmetin, ona özlem duyan her Müslümanın ve İslam ve hükümleri için can atan her muhlisin kurulmasını istediği bir umut haline gelmiştir. Dolayısıyla Hizb-ut Tahrir’in gençleri, kendilerini Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafeti kurmaya adamış olup kendilerine muhalefet edenlere aldırış etmeden gecelerini gündüzlerine katarak bu azim farzı yerine getirmek için ümmetle birlikte ve ümmetin arasında çalışmaktadırlar.
Ey Kurdufan halkı ve ey El-Abyad halkı; sizleri, Nübüvvet Minhacı üzere Hilafeti kurmak için Hizb-ut Tahrir ile birlikte çalışmaya ve gençlerine yardım etmeye davet ediyorum. Zira Hilafet, Rabbinizin bir farzı, izzetinizin kaynağı ve istenen gerçek değişimin tek garantisidir. يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Rasulü’nün çağrısına uyun.” [Enfal-24]
* Bu, Hizb-ut Tahrir Sudan Vilayeti Resmi Sözcüsü İbrahim Osman (Ebu Halil)’in, H. 22 Receb 1443 tarihinde kuzey Kurdufan el-Abyad şehrindeki bir sempozyumda sunmuş olduğu metindir.