Salı, 24 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/26
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Ümmetimizin Ağır İmtihanı ve Büyük Ecri:  Zafer ve İktidardır Allah’ın İzniyle

بسم الله الرحمن الرحيم

Ümmetimizin Ağır İmtihanı ve Büyük Ecri:
Zafer ve İktidardır Allah’ın İzniyle

Yesrib’de ilk İslam Devleti’nin kurulmasından, Hilafetin asrın mücrimi Mustafa Kemal ve yandaşlarının eliyle kaldırılmasıyla ümmetimizin başına büyük bir musibet gelinceye kadar Müslümanlar, Allah’ın indirdikleriyle olan bir yönetimin altında yaşamakta ve kendisiyle korunulan ve arkasında savaşılan bir Halife tarafından yönetilmekteydiler.

Ümmetin koruyucu devletinin yıkılmasıyla birlikte ümmetin akdi bozuldu ve acılar ve musibetler yolculuğu başladı:

Sömürgeci kafirler ümmetin bağlarını küçük parçalara bölüp ümmetin arasına kokuşmuş vatancılık ve milliyetçilik naraları ektiler. Nitekim bu iğrenç hareketleriyle Müslümanların parçalanmasını daha da artırdılar ki böylece Müslümanların başlarına diktikleri bu ajan yöneticiler eliyle onların ehlileştirilmeleri ve ezilmeleri daha kolay olsun. Zaten bu ajan yöneticilerin, efendilerinin emirlerini yerine getirmek için koşuşturduklarını görmektesiniz. Nasıl olmasın ki! Zira onlar, Allah Azze ve Celle’ye, Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e ve kendilerini iktidara getiren ve bekaları onların elinde olan Müslüman halklarına olan bağlılıklarından önce bu gaspçı büyük devletlere olan bağlılıklarını sürdürmektedirler.

Filistin’i ihmal etmelerinin ve parçalanmışlıklarını artırmak ve kanamalarını devam ettirmek için ümmetin kalbine mutant parazit varlığı -Yahudi varlığını- dikmelerinin, Yahudi varlığının zorbalığının ve yaşlıları, gençleri, özgürleri ve çocukları öldürmeye cüret etmelerinin, mukaddesatların ihlal edilmesinin ve necis askerlerinin Mescid-i Aksa’ya baskınlar düzenlemelerinin ardından İslam ümmetinin ıstırabı daha da artmıştır. Bu durum onlarca yıl devam ettiği halde Müslümanların başındaki yöneticilerden, itibarlarını korumak için kısık kısır kınamalarının dışında başka bir şey ne gördük ne de işittik. Nitekim en son olarak bu hainlerin, Yahudi varlığı ile normalleşmelerinin ardından onların hepsinden incir yaprağı da düşmüştür. Zira normalleşme, Yahudi varlığının mübarek Filistin topraklarının halkına yönelik zorbalığının ve gücünün doruk noktasıdır.

Nasıl ki Filistin’deki Müslümanlar, Yahudilerin açgözlülüğünün ve cürümlerinin acısını çekiyorlarsa Müslüman Uygurlar da Doğu Türkistan’da Çin istilasının acısını çekmekte ve Keşmir’deki kardeşlerimiz de Hinduların zulmünün acısı çekmekte olup Sri Lanka’daki Müslümanlar hem canlı hem de ölü olarak taciz edilmekte, Müslüman Arakan’da Müslüman Rohingyalılar katledilmekte ve Suriye’de mücrim Beşar’ın eli kardeşlerimizin kanlarına bulaşmış, namuslarını çiğnemiş, onları tutuklamış ve Rabbim Allah’tır diyenlere yaptıklarının dehşetinden neredeyse zindanların duvarları çatlayacak kadar onlara işkence etmiştir.

İslam beldelerinin diğer bölgelerine gelince; kafir Batı, halkları aç bırakma ve yoksullaştırma politikası uygulamakta olup ajan hükümetleri de onları Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası’na bağımlı hale getirmiştir. İşte Allah’ın haram kıldığı ve Allahu Teala’nın şu kavlinde öfkelendiği faizli işlemlerden dolayı felaketler yaşanmaktadır: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَذَرُوا مَا بَقِيَ مِنَ الرِّبَا إِنْ كُنتُمْ مُؤْمِنِينَ * فَإِنْ لَمْ تَفْعَلُوا فَأْذَنُوا بِحَرْبٍ مِنَ اللَّهِ وَرَسُولِهِEy iman edenler! Allah’tan korkun. Eğer gerçekten inanıyorsanız mevcut faiz alacaklarınızı terk edin. Eğer bunu yapmazsanız, bilin ki Allah ve Rasulü’ne savaş açmış olursunuz.” [Bakara 278-279]

Ümmetimizin musibeti büyük ve acısı şiddetlidir. Zira sömürgeci kafir, ajanları Ruveybidaların yardımıyla İslam’ı hayattan uzaklaştırdı, yönetim, siyaset, ekonomi, muamelat, eğitim ve ilişkilerin düzenlenmesi konularındaki hükümleri değiştirdi, bunları insanların arzularına tabi kıldı ve selim fıtrattan saptırdı. Böylece Müslümanların kimliğini yok eden ve onları ahlaksızlık ve sapıklık bataklığına sürükleyen tüm rezillik kapılarını açan her şeyi yasalaştırdı. Tıpkı son kalemiz olan “Müslüman aileye” saldırmak için yaptığı yıkıcı anlaşmaları geçirme ve Selahaddin, Muhammed Fatih, Kutuz ve Halid İbn Velid’leri doğuran evin mürebbisi ve eğitimcisi ev hanımının rolünü çarpıtma girişimleri gibi. Bunu engellemek için kafir Batı ve bizim cildimizden olan kuyrukları, kasıtlı olarak Müslüman aileyi hayali haklar ile meşgul ederek onu, ailenin destekçisi bir baba, ona sevgi besleyen bir kardeş ve sevgi ve merhamet için bir sükûnet olan bir adam ile zorlu bir mücadelenin içine soktular.

Yerin dibine batsın necis anlaşmalarınız ve sapkın ve saptırıcı yasalarınız…

Müslümanların bir asırdan fazla bir zamandır Allah’ın indirdikleriyle hükmedilmemesine sessiz kalmalarından bu yana musibetimiz daha da arttı. Zaten bize, beldemize ve servetlerimize kurulan komploların ve en aşağılık insanların bizlere zorbalık yapmalarının ana nedeni dünyaya yapışıp kalmamız olmuştur. Bunun üzerine gözlerini dahi kırpmadan Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hakaret etmeye ve kutsallarımıza saldırmaya cüret ettiler. Dahası ümmetimizin evlatlarının cesaretini kıran şey, az bir dünya menfaati karşılığında ahiretlerini satan saray mollaları olmuştur. Zira bu alimler, zalim ve facir yöneticilerin eşiğini temizlediler, bu ajan yöneticilerin arzularına göre fetvalar verdiler, Müslümanlara onların dinlerini giydirdiler, sonra yöneticiler Müslümanların kafatasları üzerine kurulan çarpık koltuklarını pekiştirmek için onların ağızlarına gem vurdular. Alemlerin Rabbinin şu kavlinden dolayı vay hallerine: يَوْمَ تَشْهَدُ عَلَيْهِمْ أَلْسِنَتُهُمْ وَأَيْدِيهِمْ وَأَرْجُلُهُم بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَO gün dilleri, elleri ve ayakları, yapmış olduklarından dolayı aleyhlerinde şahitlik edecektir.” [Nur 24]

Şimdi şu Kudsi hadis üzerinde duralım: Ebu Hureyra’dan Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: لَمَّا قَضَى اللَّهُ الخَلْقَ، كَتَبَ عِنْدَهُ فَوْقَ عَرْشِهِ: إِنَّ رَحْمَتِي سَبَقَتْ غَضَبِيAllah Teala mahlukatı yaratmayı dilediğinde kendi katında, arşının üzerinde bulunan kitabına şunu yazdı: "Benim rahmetim gazabımı geçmiştir.” [Buhari ve Müslim rivayet etti.] Ayrıca hadisin şerhinin bir bölümünde şöyle geçmektedir: Allahu Teala’nın rahmeti gazabını geçmiştir; çünkü Allahu Teala’nın rahmeti kulları üzerine, onlar için önceden bir hak olmaksızın, dahası Allahu Teala’nın lütfuyla gerçekleşir. Gazap ise, Subhanehu ve Teala’nın bir sıfatı olup kullarından küfür ve isyan gibi gazabı ve cezayı hak eden bir sebep olmadıkça, kullarına etkisi ulaşmaz; Bu nedenle Allahu Teala’nın bu varoluştaki rahmeti, Subhanehu ve Teala’nın gazabının önüne geçmiştir.

Allah’ın indirdiğinden başkasıyla hükmetmekten daha büyük bir masiyet ve daha büyük bir günah yoktur. Ancak Allah’ın rahmeti öfkesinin önüne geçmiştir. Belki de Allah’ın bu ümmete olan rahmeti -Allah daha iyisini bilir ama biz öyle ümit ediyoruz-, bu kerim ümmetin arasında halkına asla yalan söylemeyen bir lider olan Hizb-ut Tahrir’dir. Zira onun muhlis gençleri, Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafeti kurarak İslami hayatı yeniden başlatmak için gecelerini gündüzlerine katarak çalışmakta, bu yolda mallarını, canlarını ve evlatlarını feda etmekte ve hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan yollarını aydınlatan ve çabalarının meyvesini almaları ve ümmetin de üzerine tatbik edilen ve sadece zorluk ve sıkıntılarını artıran zalim rejimlerin kaldırılıp atılmasının ardından Hilafetin gölgesinde yaşamayı arzular hale gelmesi için azimlerini bileyen Hizb-ut Tahrir’in Emiri Celil Alim Ata İbn Halil Ebu Raşta’nın (Allah onu korusun) liderliğinin arkasında yürümektedirler… Fakat Aziz ve Hâkim olan Allah’ın lütfu sayesinde, ümmetin evlatları için serap açığa çıktı ve böylece artık cihadı arzuluyorlar ve safların birleşmesi, ümmetin ordularının kendisine kucak açması ve silahlarının pusulasını ülkeyi gasp eden ve namusu çiğneyen gerçek düşmana doğrultmaları çağrısında bulunuyorlar.

Ümmet çekmiş olduğu acılara, uğradığı aşağılanmalara ve düşmanının kendisi için kurduğu tüm tuzaklara rağmen, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet olmaya ve Allah’ın yeryüzü ve üzerindekilerin varisi olacağı güne kadar devam edecek olan bu azim dinin izzetiyle izzetlenmeye devam etmektedir. Zira bu, kendisinden başka bir din arayanın kendisinden asla kabul edilmeyeceği bir dindir. Nitekim Allah Subhanehu ve Teala aziz Kitabı’nda şöyle buyurmuştur: وَمَن يَبْتَغِ غَيْرَ الإِسْلاَمِ دِيناً فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِي الآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَKim, İslam'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır.” [Al-i İmran 85] 

İslam’ın tatbik edilmesine geri dönüp bir hayat tarzı olarak benimsendiğinde, ümmetimiz kurtulacak, bu felaket gecesi son bulacak, daha öncekileri kurtardığı gibi semanın vahyi bizi de kurtaracaktır. Böylece onları küfür ve cehaletin karanlıklarından İslam’ın nuruna ve adaletine kavuşturacak ve bizler de izzet ve onur siretine geri dönecek ve yeniden, davet ve cihat yoluyla İslam risaletini yayarak dünyanın lideri olacağız. Zira en zor musibetlerin ardından en büyük ödül; Allah’ın izniyle zafer ve iktidardır.

İmtihanınızın şiddetli ve işlerinizin zor olmasından dolayı sevinin İslam ümmeti. Çünkü ödülünüz büyük ve doğumunuz azim olacaktır; bu da İslam’ı ve ehlini izzetli kılacak ve küfür ve ehlini de zelil edecek olan Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafettir. Zira Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem, şöyle buyurmuştur: بَشِّرْ هَذِهِ الْأُمَّةَ بِالسَّنَاءِ وَالرِّفْعَةِ، وَالدِّينِ وَالنَّصْرِ وَالتَّمْكِينِ فِي الْأَرْضِ، فَمَنْ عَمِلَ مِنْهُمْ عَمَلَ الْآخِرَةِ لِلدُّنْيَا لَمْ يَكُنْ لَهُ فِي الْآخِرَةِ نَصِيبٌBu ümmet yücelme, yardım, yeryüzünü ele geçirme ile müjdelenmiştir. Onlardan her kim ahiret amelini dünya için işlerse, onun ahirette hiçbir nasibi yoktur.

Hizb-ut Tahrir’in Emiri Celil Âlim Ata İbn Halil Ebu Raşta, Hilafetin yıkılışının seksen beşinci yıl dönümünde yaptığı konuşmasında şu hakikatleri doğrulamıştır. Zira Allah onu korusun şöyle demiştir: “Evet Hilafet, bir ticaret ve sanayi olup Yahudi devletini ortadan kaldıracak, tüm Filistin’i İslam yurduna geri döndürecek, Keşmir’de Hindu otoritesini ve Çeçenistan’da ve tüm Kafkasya ve Tataristan’daki Rus egemenliğini ortadan kaldıracak, Kırım’ı ve tüm İslam ülkelerini aslına ve faslına ilhak edecektir. Hilafet, ülkeleri ve insanları, kafirlerin ve ajanlarının nüfuzundan ve zebanilerinin ve kuyruklarının zulmünden kurtaracaktır. Hilafet, Irak ve Sudan’ın parçalanmasını engelleyecek, Somali’de birliği yeniden sağlayacak, Endonezya ve Malezya’nın bulunduğu Pasifik Okyanusu’nun eteklerinden Fas ve Endülüs’ün bulunduğu Atlantik kıyılarına kadar sömürgeci kafirlerin çizdiği sınırları ve setleri ortadan kaldıracaktır. Hilafet, adaleti ve hayrı yayacak, İslam’ı ve Müslümanları izzetli kılacak, zulmün ve şerrin kökünü kazıyacak ve küfrü ve kafirleri de zelil kılacaktır.”

Ümmetimizi kurtaracak olan bu azim devlet, onu kurmak için çalışmamızı ve onun gölgesinde yaşamak için büyük fedakarlıklar yapmamızı hak etmiyor mu?

Sıkıntının şiddetlenmesi, Allah’ın izniyle kurtuluşun yakın olmasıdır: Allah’tan yardım ve yakın bir fetihtir… O halde onun için çalışmanın ecrine nail olmak için sizler de çalışanların kafilesine katılın!

وَيَقُولُونَ مَتَى هُوَ قُلْ عَسَى أَن يَكُونَ قَرِيباً
Ne zamanmış o?” diyecekler. De ki: “Yakın olsa gerek!” [İsra 51]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
İbtihal Bin Hâc Ali

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER