Salı, 24 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/26
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
3 Ayın Ardından Rusya-Ukrayna Savaşı

بسم الله الرحمن الرحيم

3 Ayın Ardından Rusya-Ukrayna Savaşı

İtalyan Corriere Della Sera Gazetesi’nin kaynaklarına dayandırdığı haberine göre İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’i Avrupa Birliği’ne alternatif olarak Baltık ülkelerini de içerebilecek yeni bir ittifak kurmaya çağırdı. Bu ittifak, İngiltere’nin yanı sıra Ukrayna, Polonya, Estonya, Letonya, Litvanya ve muhtemelen daha sonra Türkiye’yi de içerebilir.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali üç aydır devam ediyor. Neler olup bittiğini daha iyi anlayabilmek için bu çatışmanın taraflarının mevcut konumlarını açıklığa kavuşturmaya ihtiyaç vardır.

Rusya’nın konumu:

Rusya'nın bu çatışmadaki konumu tek taraflıdır. Uluslararası sahnede etkili siyasi manevralar yapamayan Rusya, aslında Amerika’nın kurduğu bir tuzağa düştü. Bugün Rusya için Ukrayna çatışması bizlere, Sovyetler Birliği’nin Afganistan’da sıkışıp kaldığı bataklığı anımsatan bir bataklığa dönüştü.

Ülke içinde güvenliği garanti eden Rus ordusunun dokunulmazlığı efsanesinin sevk ettiği mevcut durum ışığında Rusya, sadece ilerlemeye, yani Ukrayna’daki savaşta yenilginin tırmanışını yoğunlaştırmasına, hatta Putin rejiminin varlığını bile tehdit eden bir ateşkese zorlanıyor.

Rusya bu çatışmada lider olan bir taraftır. Bu, bizzat Putin tarafından kabul edilmiştir. Zira şöyle demiştir: “Bu sorunu başka barışçıl yollarla çözmek için küçük bir fırsat olsa dahi, elbette bu fırsattan yararlanacağız. Ancak onlar, bu fırsatı bize bırakmadılar, onu bize vermediler. Basitçe başka bir seçenekte yoktur.”

Dolayısıyla Rusya’nın bu çatışmadaki konumu basit ve ilkel olduğu için derin bir incelemeye ihtiyaç yoktur. Bu tutumun özü, herhangi bir uzlaşma olasılığı olmaksızın zaferi tamamlamak için bir tırmanıştır.

Avrupa’nın, özellikle de Almanya ve Fransa’nın konumu:

Çatışmanın ilk haftalarında Almanya ve Fransa, Ukrayna’yı işgal eden Rusya’yı cesur bir şekilde şoke etti. Zira Emmanuel Macron, ilk başta Putin ile telefon görüşmeleri yapmak için bazı girişimlerde bulunmasına rağmen, sonunda orta bir yolu bulmanın imkansız olduğunu kabul etti.

Avrupa Birliği, Almanya ve Fransa’nın anlaşmasıyla peş peşe yeni yaptırım paketleri uygulamaya başladı. Ancak zaman geçti ve ilk haftaların şoku hafiflemeye başladı. Bu ise Amerika’nın bu çatışmadaki çıkarlarını gerçekleştirmeyi hedeflediği kararlı adımlarını kolaylaştırdı.

26 Mart 2022’de ABD Başkanı Biden, Varşova’da, Ukrayna ve Polonya halklarının büyüklüğü ve tüm medeni dünyayı tehdit eden kötülükle mücadeledeki önemli rolleri hakkında konuştuğu Polonya’yı ziyaret etti. Kayda değerdir ki Biden bu konuşmada, Almanya ve Fransa’dan bahsetmediği gibi bu çatışmadaki rolleri ve avantajlarını hiç dile getirmemiştir.

Bunun öncesinde 17 Mart’ta Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, Alman Federal Meclis Milletvekillerine hitaben yaptığı konuşmada, 24 Şubat’a kadar Putin’e karşı uyguladığı yatıştırma politikası, ticareti insan yaşamının önüne koyması ve modern silahların tedarikindeki gecikmeler nedeniyle Almanya’yı eleştirmişti.

Almanya ve Fransa, pasifliklerinin sonuçlarını fark ederken Amerika bu çatışmayı sadece Amerika’nın çıkarına olan bir çözüme yönlendiriyor. Zira bir yandan Avrupa Birliği’ndeki ana oyuncular, Rusya ile ekonomik bağların kesilmesiyle zayıflayacak, diğer yandan da Ukrayna AB’ne girdiğinde Polonya, Ukrayna ve Doğu Avrupa’daki Baltık ülkeleri arasında bir ittifak ortaya çıkacaktır. Sonra bu siyasi birlik içindeki Amerikan yanlısı lobi büyük ölçüde güçlendirilecektir.

İngiltere’nin konumu:

Genel bir zayıflık nedeniyle tamamen bağımsız bir nüfuz politikası izleme fırsatından mahrum kalan İngiltere, bu çatışmada, her zamanki gibi Amerika’nın çıkarlarına hizmet ederken aynı zamanda Fransa ve Almanya gibi Avrupa’daki rakiplerine de darbe indiren bir politika izliyor. Hatta 23 Şubat olaylarından önce İngiltere, Donbass’taki çatışmaya yakıtlar eklemesinin yanı sıra ABD’nin, Rusya’nın kendisi için kısa görüşlü bir meydan okuma mesabesinde gördüğü ve sonunda tam ölçekli bir işgale başvurduğu Ukrayna’yı silahlandırma politikasının bir parçası olarak binlerce NLAW tanksavar sistemi tedarik etmiştir.

Buna ek olarak İngiltere, kurumsal tarzından dolayı özellikle ABD MLRS örneklerinin Ukrayna’ya tedarikini geciktirdiği için ABD’ye bile saldırma cesaretini göstermiştir. Nitekim bu tür malzemelere duyulan ihtiyaç, İngiltere Başbakanı Boris Johnson tarafından Bloomberg’e verilen bir röportajda dile getirilmiş ve ABD MLRS’nin “onların [Ukraynalıların] kendilerini çok güçlü Rus topçu saldırılarından korumalarına yardımcı olacağını ve uluslararası toplumun teslim olması gerektiğini” söylemiştir.

Şimdi de İngiltere Ukrayna’ya Brüksel’e karşı yeni bir ittifak kurmasını öneriyor ve bu ittifak sonunda İngiltere, Polonya, Ukrayna, Litvanya, Letonya, Estonya ve Türkiye’yi de içerebilir. Kuşkusuz İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın yaptığı bu öneri, ABD’nin onayıyla mümkün hale gelmiş olup Ukrayna’ya Avrupa Birliği’ne aday ülke statüsü verilmesine karar verilecek olan 23 Haziran’daki AB zirvesi arifesinde Avrupa Birliği üzerinde bir baskı unsuru olarak kullanılacaktır. Nitekim Johnson tarafından önerilen birlik, ABD için herhangi bir tehdit oluşturmayacak, dolayısıyla da ABD için faydası olacaktır. Çünkü birlik, Amerika Birleşik Devletleri’nin büyük ölçüde siyasi, ekonomik ve askeri nüfuza sahip olduğu ülkelerin çoğunluğundan oluşacaktır.

Dolayısıyla bu çatışmada İngiltere, ABD’nin çıkarlarına liderlik ederken aynı zamanda ABD’de dahil olmak üzere uluslararası rakiplerine darbe indirmektedir.

ABD’nin konumu:

Her şeyden önce bu çatışmadan en çok yararlanan Amerika olup bu aylarda tüm rakiplerinin; Fransa ve Almanya’nın temsil ettiği Avrupa’nın, Rusya’nın ve şimdiye kadar Rusya Federasyonu ile Amerika’ya karşı güçlenecek herhangi bir ittifakı bile hayal edemeyen Çin’in zayıfladığı hiç kimse için bir sır değildir.

Avrupa’nın önde gelen ülkeleri ile ilgili olarak ABD, Rusya ile her türlü ekonomik bağını kesmeyi hedefliyor. Özellikle de Almanya’nın Rus enerji, petrol ve doğalgaz kaynaklarını reddetmesine dikkat çekiliyor. Zira prensip olarak savaşın ilk haftalarında Almanya ve bir bütün olarak Avrupa Birliği tarafından siyasi olarak bir reddetme kararı alınmıştı. Ancak pratik olarak bu niyetlerin uygulanması, AB liderlerinin açıklamalarına göre en az bir yıl sürecektir.

Bu nedenle Ukrayna krizinin çok hızlı bir şekilde sona ermesi, Amerika açısından uygun olmayan bir durumdur. Nitekim Rusya, Mart ayı sonlarında Kiev’in ele geçirilmesinin açıkça imkansız olduğunu anlayınca, İstanbul’daki Ukrayna-Rusya barış görüşmeleri kapsamında Kiev ve Çernihiv bölgelerinden çekilmesini bir iyi niyet göstergesi olarak sunmaya çalıştı. O zaman Rusya, Kiev’i ele geçirmeyi ve Ukrayna liderliğini değiştirmeyi amaçlayan yıldırım hızıyla başlattığı aptal savaşının başarısızlığından dolayı hüsrana uğradı. Hatta o günlerde Moskova tarafından müzakerelere hazır olduğuna dair işaretler de vardı.

Bunun ardından birçok askeri uzman, Ukrayna’nın mümkün olan en kısa sürede Batı ülkelerinden, özellikle ağır silahlar olmak üzere askeri yardım alması durumunda, Ukrayna Silahlı Kuvvetlerinin karşı saldırısının bir ay içinde başlayabileceğini ve üç ay içerisinde, tam bir başarı mücadelesi hakkında olmasa da 23 Şubat 2022’de sınıra ulaşmaktan bahsetmenin mümkün olabileceği hakkında konuşmaya başladılar. Görünen o ki ABD’nin, Rus saldırısına karşı savaşlarında Ukrayna halkını desteklemeye yönelik tüm güvencelere rağmen, Ukrayna’ya önemli topçu sistemlerinin teslimatını fiilen yavaşlatmasının nedeni işte budur. Bizler de 300 km’ye kadar fırlatma menziline sahip iki Çoklu Fırlatma Roket Sistemi (MLRS) - M142 HIMARS ve M270 MLRS’den bahsediyoruz. Zira bu sistemler, Kiev’in Batılı ülkelerden temin etmek istediği silahların başında geliyor. Çünkü 21 Mayıs’ta, Ramstein-2 Temas Grubu’nun 40’tan fazla üye devletinin savunma bakanları arasındaki çevrimiçi görüşmelerin arifesinde, Başkan Vladimir Zelenskiy açıkça şunları söyledi: “Benim sırlarım yoktur. Biz Ukrayna’nın inisiyatif alabileceği ve topraklarını kurtarmaya başlayacağı MLRS sistemlerini bize sağlama talebi olan tüm ülkelere sesleniyoruz.” Ancak bu toplantıda bu sistemlerin transferine yönelik bir karar alınmadı.

18 Mayıs’ta Politico, ABD yönetiminin şüpheleri hakkında yazdı ve ABD başkanlık yönetiminden kimliği belirsiz bir kaynak gazeteye Washington’un gerçekten bu kadar güçlü sistemleri Kiev’e transfer etmek istemediğini söyledi. Ayrıca Amerikalıların, ellerinde böylesine güçlü bir silah bulunan Ukraynalıların Rus topraklarındaki hedeflere ateş açmaya başlamasından korktukları iddia ediliyor.

28 Mayıs’ta ABD’nin, yine de bu silahların temini konusunda bir karar verdiğine dair bilgiler ortaya çıktı. Ancak Amerika’nın Ukrayna için hızlı bir zafer istemediği gerçeği devam ediyor. Çünkü bu sefer, başta Almanya ve Fransa olmak üzere Batı Avrupa ülkeleriyle ilgili hedeflerine ulaşmak için yeterli olmuyor. Dolayısıyla Amerika’nın bir acelesi yok. Çünkü zaman onun elinde oynuyor. Buna karşılık Almanya ve Fransa, çatışmanın taraflarını müzakere masasına getirmeye çalışmak için bu gecikmeden yararlanmaya karar verdiler. Zira daha fazla tırmanmanın önlenmesi için Avrupa’nın gündeminde aktif olarak, Ukrayna’nın bölgesel tavizler de dahil olmak üzere taviz vermesi gerektiği konusunda konuşmalar yer almaya başladı.

Ukrayna liderliğinin Avrupa ve ABD’den silah tedarikindeki suni gecikmeleri anladığı açıktır. Bu nedenle Ukrayna Devlet Başkanlığı Ofisi Başkan Danışmanı Aleksey Arestoviç, 25 Mayıs 2022’de bir YouTube yayını sırasında Ukrayna’ya barış karşılığında topraklarının bir kısmından vazgeçmesini teklif eden Avrupalı ​​politikacılara karşı kaba bir dil kullandı. En muhafazakar olanı ise ABD hükümetine yönelik eleştirisiydi. Ayrıca Ukrayna’ya hayati silah tedarik etmenin önündeki engelin, Rusya’nın kaynaklar toplamasına, inisiyatif almasına ve Ukrayna kuvvetlerine ciddi darbeler indirmesine neden olduğuna ve bunun da insan gücünde ağır kayıplara yol açtığına dikkat çekti.

Kayda değerdir ki Arestoviç, Ukrayna otoritelerinin bir temsilcisidir. Dolayısıyla bu da ona, otoritelerin, yani Ukrayna Cumhurbaşkanı, Dışişleri Bakanı ve diğer konuşmacıların daha üst bir düzeye taşıyamadıkları tutumlarını açık bir şekilde ifade etmesine izin veriyor. Bununla birlikte Ukrayna otoriteleri, sadece silah tedarikinin sürecine adapte olmaktadır. Çünkü ekonominin durumu ve Batı silahlarına bağımlılık, bağımsız bir politikaya izin vermiyor.

Sonuç olarak:

Ukrayna krizi, halkların, egemenliklerinin, kaynaklarının, yaşamlarının ve kanlarının büyük güçler arasındaki çatışmanın rehineleri olduğu hakikatinin başka bir teyididir. Hatta ezilen halkların dostu ve yardımcısı gibi görünen büyük güçleri temsil edenler bile, aslında çatışmaların ana kışkırtıcıları ve asıl istifade edicileridir. Dolayısıyla halkların kendi kaderini tayin etme ve bağımsızlık hakkı, insan hakları, insan hayatının değeri ve kadınların, yaşlıların ve çocukların gözetimi hakkındaki tüm konuşmalar, onların aşağılık politikaları için bir sis perdesinden başka bir şey değildir.

Bu durum, tüm insanlığın refahına verdiği önem boş bir slogan değil de gerçek hedefi olacak olan Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafet Nizamıyla birlikte Allah’ın hak olan hükmü dünya sahnesine geri dönünceye kadar devam edecektir.

فَسَيُنْغِضُونَ إِلَيْكَ رُءُوسَهُمْ وَيَقُولُونَ مَتَى هُوَ قُلْ عَسَى أَنْ يَكُونَ قَرِيباًBunun üzerine onlar sana alaylı bir tarzda başlarını sallayacak ve “Ne zamanmış o?” diyecekler. De ki: Yakın olsa gerek!” [İsra 51]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Fazıl Hamzayev - Ukrayna

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER