- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Şam Devrimi, Allah’ın İzniyle Muzaffer Olacak Bir Devrimdir!
Şam halkı, hala hakkı desteklemeye devam ederken onları yüzüstü bırakanlar onlara bir zarar verememişlerdir; zira onlar, camilerin avlularından devrimlerini başlattılar ve onların “Allah içindir Allah içindir” nidaları sömürgeci kâfir Batı liderlerinin uykularını kaçırdı, Obama’nın saçları ağardı, Tony Blair Batılı liderleri aralarındaki ihtilafları unutmaları ve Şam’da olup bitenlere dikkat etmeleri çağrısında bulundu ve Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Suriye’de dağılıp parçalanmış Müslümanları bir araya getirecek İslami Hilafetin kurulma olasılığı konusunda uyarıda bulundu. Şam kasabı, çocuk katili ve ırz düşmanı Beşar Esad’ın açıklaması, Suriye’deki gerçek savaşı dakik olarak niteler şekilde gelmiştir; zira 2013 yılında Sunday Times Gazetesi’ne verdiği röportajda şöyle demiştir: “Ortadoğu için endişelenmeliyiz, çünkü biz bölgede laikliğin son kalesiyiz. Şayet Orta Doğu için bir endişe varsa, o zaman oranın istikrarı için tüm dünyanın endişeli olması gerekir.”
İlk kıvılcımı Tunus’tan başlayan ümmetin devrimi, ümmetin hareketinin doruk noktasına ulaştığı ve hedefinin netleştiği iman diyarı Şam’a kadar ulaştı; nitekim Baas rejimi daha ilk günden itibaren Hizb-ut Tahrir’i gösterilere liderlik etmek ve Hilafet çağrısı yapmakla suçlamıştır. Küfrün başı Amerika’nın liderliğindeki Batı, kurması gereken tüm tuzakları kurdu, bu devrimi bitirmek için tüm zebanilerini topladı ve Rusya, İran ve onun Lübnan’daki partisine, ajanı mücrim Beşar ve rejimini koruma çağrısında bulundu.
Sadık olan kişiler, canları, toprakları ve ırzları korumak için varil bombacısı rejime karşı silahlara sarılınca, Körfez yöneticilerinin kirli siyasi paraları ahdini satanları satın almak için müdahale ettiler ve onlar da silahının namlusunu tiranın askerlerinden rejimi devirmek için çalışan sadık kimselere çevirdiler.
Brzezinski’nin ABD dış politikasının dünyadaki uygulamasının temel direklerinden biri olarak tanımladığı Türkiye rejimi, ideolojilerden ve çatışmalardan arınmış yeni bir dünya ya da diğer bir ifadeyle komünist ideolojinin sona ermesinden sonra Amerikan çıkarlarını tehdit eden İslam’a dayalı siyasi bir projenin olmadığı bir dünya yaratmayı hedeflemiştir. Dolayısıyla Astana müzakerelerinde Esad rejimi ile normalleşmenin ilk adımlarını atan bu rejimin en büyük arzusu, Esad rejiminin hükümetinde temsil edilmek üzere melez bir siyasi muhalefet oluşturmaktı ve bunun öncesinde de Ankara, Halep’i Suriye rejimine teslim ettikten sonra Muhammed Zehran’ı kabul etmişti.
Şam’daki halkımıza ve bu “desteklenen” rejime karşı devrimlerine yönelik komplo silsilelerinin son bölümlerinde, insanların Şam’ı Esad rejiminden kurtarmak için geldiğini zannettikleri Heyet Tahrir el-Şam adında yeni bir kukla geldi; oysa Heyet Tahrir el-Şam, hakkı haykıran, küfrün başı Amerika ile tüm siyasi uzlaşmayı reddeden ve dünyaya yeniden hükmetmesi için İslam’ı geri getirecek Raşidi Hilafetin başkenti olarak gözünü Şam’a diken tüm sesleri susturmak için gelmiştir.
Bugün kendisini siyasi bir grup olarak sunan Heyet Tahrir el-Şam, ilki İslam'a dayalı bir devletin kurulmasını engellemek olan bölgedeki Amerikan çıkarlarını korumakta hiçbir sakınca görmeyen ulusal bir muhalefetin varlığıyla birlikte Esad rejimini korumaya dayalı Amerikan siyasi çözümünden bir pay bekliyor. Nitekim Cevlani liderliğindeki bu heyet ve Erdoğan’ın emrindeki istihbarat servisleri, Ebu Cehil’in bile yapamadığını yaptılar. Zira rejimi devirmek ve Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurmak için çalışan Hizb-ut Tahrir gençlerini tutuklamak için kutsalları çiğnediler ve kadınların mahremlerini ifşa ettiler. Böylece Şam devrimine komplo fasıllarından yeni bir fasıl ve devrimin kaldırıp attığı ve kendilerini ifşa ettiği ajanların isimlerinden yeni bir isim daha ortaya çıkmış oldu; bugün Deyr Hassan ve diğer şehirlerde Cevlani çetesinin varlığına karşı yapılan gösteriler bunun en iyi kanıtıdır.
Komplocular ona karşı ne kadar komplo kurarlarsa kursunlar, kışkırtıcılar devrimi ne kadar yalnız bırakırlarsa bıraksınlar ve hainler devrimi ne kadar satmaya kalkarlarsa kalksınlar ümmetin devrimi, Şam’ı, insanlığın efendisi Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in müjdelediği Dâru’l İslam’a geri döndürmek için Rabbinin emri üzere yoluna devam edecek ve Cevlani ve arkasındakilerin ihaneti ile Türkiye rejiminin ihaneti ona bir zarar veremeyecektir.
Allahu Teala şöyle buyurmuştur: إِنَّا لَنَنْصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُوا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الأَشْهَادُ “Şüphesiz peygamberlerimize ve iman edenlere, hem dünya hayatında, hem şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.” [Mümin 51]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Alaaddin Arfavi