- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
İçki Şişelerini İslami Sloganlarla Etiketlemek İçkiyi Helal Kılmaz!
Bugün, Tunus’ta Gannuşi, Fas’ta Adalet Partisi ve Türkiye’de Erdoğan gibi Müslüman ülkelerinde iktidara gelen birçok “İslamcının” yaptığı işte budur. Tam olarak yaptıkları budur; zira onlar, içki şişelerinin üzerini Kur’an ayetlerinin yazılı olduğu dekoratif kağıtlarla işliyorlar, sarıyorlar ve kaplıyorlar! Onların bunu yapmalarıyla içki helal olmadığı gibi içki şişelerinin üzerini Kur’an-ı Kerim ayetlerinin yazılı olduğu kağıtlarla süslemek de içkiyi caiz kılmaz. Zira hilekâr tüccar gizlemedikçe, sarmadıkça ve İslami şekiller, semboller ve kılıflarla süslemedikçe içkinin Müslümanlara satılması imkansızdır.
Türkiye’deki yönetim ve anayasa, kafir Mustafa Kemal’in ilkelerine dayalı olduğu gibi bu anayasanın direkleri de, küfür hükümlerine ve İslam’ı hayattan ve devlet cihazlarından dışlamaya dayalı hükümlere dayalıdır. Bu Kemalist ilkeler, Erdoğan’ın Türkiye’deki son seçimlerdeki zaferinin ardından koruma sözü verdiği ilkelerin aynısıdır. Dolayısıyla yönetim ve anayasa açıkça küfür temeline dayanmakta olup bizzat Erdoğan’ın kendisi de, biz Hilafet Devleti değiliz, zira Türkiye laik bir devlettir, yani dinin devletten ayrılması esasına dayanmaktadır ve Türkiye’deki yönetim Kur’an ve sünnete değil halkın egemenliğine dayalıdır, yani devlet laik ve demokratik ilkeler üzerine seyretmektedir demiştir; işte tüm bunlar apaçık bir küfürdür. Ama Erdoğan seçmene hitap ederken onlara Kur’an ayetleri okuyor ve Osmanlı tarihinden ve Peygamberin hadislerinden alıntılar yapıyor. İşte Türkiye’de tamamen küfür esasına dayalı yönetim sisteminin İslami kılıfla kaplanıp süslenmesi, tıpkı hilekâr tacirin, Müslüman müşterilere satışı kolaylaştırmak için içki şişesinin üzerini Kuran ayetlerinin ve Peygamberimizin hadislerinin yazılı olduğu kağıtlarla süslemesi gibidir.
Hakeza hilekâr siyaset tacirleri ve Türkiye’deki Erdoğan gibi yöneticiler işte böyle yapıyor, Tunus’taki Gannuşi de böyle yaptı, Fas’taki Adalet Partisi de böyle yaptı, Sudan’daki Nimeiri ve el-Beşir de böyle yaptılar ve Sisi’den önce Mısır’daki diğerlerinin de yaptıkları işte buydu. Dolayısıyla bunların tamamı, sakal, hitabet, sloganlar, bazı İslami görünümler ve bazı motifler gibi İslami kılıflarla küfrün propagandasını yapmaya yönelik başarısız ve aldatıcı girişimlerdir; oysa cevher, öz ve asıl, apaçık küfür üzerine dayalıdır. Dolayısıyla bunların tamamı, rejimleri, kapsamlı ve ayrıntılı olarak küfre, laikliğe ve devlet işlerini ve ondaki yaşamı yürüten Batılı anayasalara dayalı ülkelerdir.
Erdoğan’ın bu seferki zaferinin ardından gelen yeni hususlardan biri de, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, Erdoğan’a, görevi devralmak için ekonomiyi düzeltmek amacıyla tam bir özgürlüğü ve elinin tamamen serbest bırakılmasını şart koşmasıdır; görevi devralmak için Erdoğan’a şart koştuğu hususlardan biri de, çöken Türk Lirası kurunu istikrara kavuşturmak amacıyla Türkiye’deki faiz oranını yükseltme özgürlüğünün verilmesi olmuştur. Bu ise kapsamlı ve detaylı olarak İslam’a savaş açan ve aykırı olan faizli bankacılık sistemi aracılığıyla küfür hükmünün sıkı bir şekilde genişletilmesi anlamına gelmektedir.
Ey Heyet Tahrir eş-Şam içerisindeki muhlisler: İster Türkiye’de olsun, isterse Heyet Tahrir eş-Şam tarafından yönetilen Suriye’nin kuzeyindeki sözde kurtarılmış bölgede olsun Müslümanları aldatan Erdoğan ve rejimi işte budur. Dolayısıyla o, Türkiye’deki Müslümanlara İslam’ı vaat edip umut veriyor, sonra da Türkiye halkını küfür hükmüne ve faizli sisteme boğuyor. Ayrıca Şam’daki Müslüman halka onları Beşar rejiminden kurtarma sözü veren bizzat Erdoğan’dı; ama o şimdi bugün, Beşar ile normalleşiyor, onunla komplo kuruyor, Suriye’de Beşar Esad rejimini pekiştirmek için Amerika’ya hizmet etmek için çalışıyor. Yine Suriye’deki devrimcilere ve Suriye halkına özgürlük sözü veren de Erdoğan’dı; şimdi ise o, onları mücrim Suriye rejiminin havzasına geri dönmeye zorluyor.
Erdoğan liderliğindeki bu Türkiye rejimi, Suriye devriminin asıl düşmanları olan İran, Rusya ve Amerika ile koordinasyon sağlayan bir rejimdir. Suriye halkını Esad rejimine ve onun arkasındaki Amerika’ya boyun eğdirmek için yumuşak bir rol oynayan bu Türkiye rejimi, kurtarılmış bölgeler denilen yerlerdeki Heyet Tahrir eş-Şam’ı kontrol ediyor ve Cevlani liderliğindeki kurtarılmış bölgelerin liderlerine Suriye’de gelecekte iyi ve adil bir çözüm sözü veriyor. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: يَعِدُهُمْ وَيُمَنّ۪يهِمْۜ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ اِلَّا غُرُورًا “Şeytan onlara vadeder ve onları boş umutlarla oyalar. Oysa şeytanın onlara vaadi, aldatmadan başka bir şey değildir.” [Nisa 120] Erdoğan Suriye’deki Müslümanlara on yıl boyunca devrime özgürlük ve Esad rejiminden kurtarma sözü vermedi mi? Peki Erdoğan bir şey yaptı mı? Suriyeli mültecileri Şam’a geri gönderme programını görmüyor musunuz? Esad rejimi ile Türkiye arasındaki normalleşme süreçlerini görmüyor musunuz? Devrimciler tarafından kontrol edilen Halep ve diğer birçok Suriye şehrinin nasıl kaybedildiğini hatırlamıyor musunuz? Erdoğan’ın sözlerini yerine getirdiğine ve size doğru söylediğine sevk eden şey nedir? Amerika’nın, bir yandan devrime diz çöktürmek için sert bir güç olarak İran ve Rusya’yı kullandığını, diğer yandan da devrimi Esad’ın bağrına geri döndürmek için siyasi oyunun tüm unsurlarını kontrol etmek amacıyla Erdoğan ve Türkiye rejimini de yumuşak bir güç olarak kullandığını bizzat gözlerinizle görmüyor musunuz?
Bu gaflet, daha ne zamana kadar sürecek? Sonra Heyet Tahrir’in eş-Şam’ın, tüm bu hakikatleri haykırmalarından dolayı kurtarılmış bölgelerdeki Hizb-ut Tahrir gençlerine uyguladığı zulmün akıbeti ne olacak? Amerika’ya hizmet eden, İslam adına halkını aldattığı gibi Heyet Tahrir eş-Şam’ı ve liderlerini aldatan Erdoğan’ın vakıasını gördükleri halde Heyet Tahrir eş-Şam, davet taşıyıcılarına, onların ırzlarına ve kutsallarına yönelik zulmünü, vahşetini ve cüretini nasıl haklı çıkaracak? Peki Heyet Tahrir eş-Şam, kendisine liderlik eden, kurtarılmış bölgeleri ve halkını Beşar’ın kollarına atan Erdoğan’ın peşinden gitmeye devam mı edecek?
Ey kurtarılmış bölgelerdeki muhlisler! Kendiniz için, ümmetiniz ve Hizb-ut Tahrir’li davetçi gençler için Allah’tan ittika edin; zira günahtan tövbe eden bir kimse, hiç günahı olmayan kimse gibidir. O halde aldatan Erdoğan’dan ve onun küfür hükümlerine dayalı rejiminden yardım istemek yerine Allah’a sımsıkı sarılıp O’ndan yardım istemeyecek misiniz?
Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَقِفُوهُمْ إِنَّهُم مَّسْئُولُونَ “Durdurun onları; çünkü sorguya çekilecekler!” [Sâffat 24]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Memduh Ferec