- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
El-Raye Gazetesi
Yalancıların Burnu Yere Sürtünse de… Ordularımızda Hayır Vardır!
Mübarek Toprak (Filistin) - Şeyh Yusuf Maharza (Ebu Humam)’ın Kaleminden
Ordular, ümmetin dinine yardım etmek için kullandığı bir güç olup devlet de orduyu, varlığını korumak, güvenliği sağlamak ve düşmanlarına karşı koymak için kullanır. Doğal olan durum, devletin nizamıyla, ümmetin akidesini ve sistemini ifade etmesidir, Şayet bu şekilde olursa bir sorun yoktur; zira o zaman ordunun rolü, bu akide ve nizamıyla uyum içerisinde olur. Böylece ümmetin vahdetini muhafaza eder, devletin sınırlarını korur, onu düşmanına karşı savunur ve onun fikrini dünyaya taşır.
Ama devlet, ümmetin akidesinden başka bir akideye sahip olur, bu akideden kaynaklanan nizamları uygular, orduyu yozlaşmış nizamları, yabancı fikirleri ve karışık akideleri korumak için kullanır, bu nizamların ümmetin akidesini taşıdığını iddia ettiği halde ancak açık ve net bir şekilde kâfirlere sadakat gösterir ve orduyu da bu sadakate hizmet etmesi için kullanırsa, o zaman bugün ümmetin ordularıyla yaşamış olduğu sorun ortaya çıkar.
Bugün Müslümanlar, bu ordulara yönelik görüşlerinde ciddi ihtilaflar yaşamaktadır; onların arasında bu orduların savaşılması ve ortadan kaldırılması gereken bir kafir olduğunu söyleyenler vardır; çünkü o, küfür fikirlerini ve sistemlerini koruyor, sömürgeci kafirin istediği durumları muhafaza ediyor ve yöneticiler üzerinde hakimiyet kurup haddi aşan ordulara dönüşüyorlar. Buna da Allahu Teala’nın şu kavlini delil getiriyorlar: إِنَّ فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَجُنُودَهُمَا كَانُوا خَاطِئِينَ “Şüphesiz Firavun ile Hâmân ve askerleri yanlış yolda idiler.” [Kasas 8] Aslında bu ayet, askerlerin Firavun’a yardım ettikleri veya onu destekledikleri için değil, aksine kafir olan askerler yani küfür dinini yaşayan kafirler hakkında inmiştir.
İşte orduların kafir olduklarını düşünen bu kişiler, guruplarını seferber ettiler, güçleri yettiğince ümmetin enerjilerini topladılar ve bu ordularla savaşarak evlatlarının kanlarını akıttılar, dahası kendilerini Allah yolunda cihat eden mücahitler olarak gördüler, sanki harbi kafirlerle savaşıyorlarmış gibi bu askerleri öldürdüler ve onların kanlarını dökmekte bir sakınca görmediler!
Gerçek şu ki yöneticilerin canilikleri, kanları mubah görmeleri, sırf siyasi mensubiyetlerinden dolayı hapishanelerde gençleri öldürmeleri, kuyruklarından aldıkları araçlarla hapishanelerinde uyguladıkları iğrenç işkence yöntemleri, bu kişilerin söylediklerini söylemek için zemin hazırladı; çünkü dağlar ağırlığındaki zulme dair derin duyguları, nefislerinde karşılaşmış oldukları işkencenin bir Müslüman tarafında yapılmasının imkânsız olduğunu pekiştirdi. Böylece ülkelere bağlı herhangi bir kurumda çalışan herkesi, farz ve nafile ibadetleri kabul edilmeyen saf bir kafir yaptılar.
Öte yandan ümmetin büyük bir kısmı bu orduları, -bazı üyeleri batıla hizmet etmeye programlanmış olmasına ve düşünüp bakmadan zelil bir şekilde yöneticilere yardım etmelerine rağmen- ümmetin evlatları olarak görmektedir; zira onların kaçırıldığını, mücrim yöneticilere hizmet etme yollarına yönlendirildiği, bu orduların hedef alınmasının yöneticilerimiz ve onları çevreleyen ortamlar tarafından sömürgeciliğe hizmet etme gücünü kolaylaştıran ve onların ümmetin kendilerine ve yöneticilere saldırmaya hazırlandıkları iddialarını geçerli kılan büyük bir kusur olduğu görüşündedir. Zira ordu değişimi amaçlayan herhangi bir hareket ortaya çıkmadan önce meydan okumakta, dolayısıyla tek bir ekip haline gelmelerinden dolayı ajan yöneticiler ve ordular arasındaki güç ilişkisi artmaktadır.
Bu nedenle bu orduların bizim ordularımız ve bizim evlatlarımız olduğunun sürekli beyan edilmesi, kendi çıkarları için gönüllü ordular kuran haydut hükümetlerin önünü tıkıyor. Ayrıca şayet ümmet, içindeki gücün kalesi ve kuvvetin mahalli olan orduyu hedef alırsa, o zaman kendi bedenini yok eden kimse gibi olur!
Ordudaki gizli hayrı ortaya çıkarmanın yolu nedir:
Hiç şüphesiz bu ordular, ümmetin sağlam iradesine sahip olmaya ulaşması için neredeyse tek seçeneğimizdir; çünkü orduyu kazanmak demek, ümmete yardım edecek, onun iradesinin fiilen hâkim olmasını sağlayacak, düşman güçlerini yok edecek ve onları Müslümanların havzasından uzaklaştıracak gücü kazanmak demektir; bu nedenle ümmetin gasp edilen otoritesine fiilen sahip olabilmesi için ümmet ile orduları arasındaki engellerin kaldırılması amacıyla yoğun çaba harcanmalıdır.
Ümmet ile orduları arasındaki hayrı ortaya çıkarmak şu şekilde olur:
Birincisi: Bu yöneticilerin Allah’ın indirdikleriyle hükmetmedikleri, yönetimlerini İslam akidesine dayandırmadıkları, aksine çözülmeye ve şeriatın kurallarından uzaklaşmaya teşvik ettikleri, bile bile ahlaksızlığı yaydıkları, kasıtlı olarak yolsuzluk yaptıkları ve bu hususta onların desteklemenin haram olup hiç kimseye helal olmadığı konusunda ümmet arasında olduğu gibi ordular arasında da kesin bir kanaatin oluşması. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَلَا تَعَاوَنُوا عَلَى الْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ “Günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın.” [Maide 2]
İkincisi: Bu orduları harekete geçirecek etkili İslami mefhumların yayılması, İslam’ın hükmünü ve şeriatını yüceltmeye ve kendisiyle izzetli olduğumuz ve her konuda başvurulacak ölçü ve referans kılarak yükseldiğimiz İslam akidesinin gerektirdiği şekildeki değişimin zaruretine davet ederek orduya yönelik hitabımızda İslam akidesinin pekiştirilmesi. Ayrıca orduya, batıla yardım etmenin haram olduğunu, Müslümanlara karşı zulmün haram olduğunu ve Müslümanlara karşı uygulanan zulmün ve saldırganlığın korkunçluğunu hitap etmeliyiz.
Ordulara sürekli olarak etkin ve etkili İslami mefhumlarla hitap etmek, kendilerini hidayet yolundan uzaklaştıran gaflet, cehalet ve dalâlet perdesine bürünen bu askerlerin gözlerindeki perdeyi kaldırmanın garantörüdür.
Üçüncüsü: Yöneticilerimizin kafirlere sadakat göstererek, onların yalanlarının propagandasını yaparak, medyada, eğitim müfredatlarında, dahası bilgi ve rehberlik platformlarında küfür fikirleri pekiştirerek getirdikleri ahlaksızlık noktalarının ibraz edilmesi, kendilerine tabi olan ümmetin yöneticileri ile onları yönlendiren kafir efendilerinin arasındaki pekişen ilişkilerin hakikatinin açıklanması ve Müslüman ülkelerdeki yöneticilerin uyguladığı şüpheli rollerin ifşa edilmesi.
Dördüncüsü: Orduların habis emirlerin esaretinden kurtulacağı ve bu kurtuluşu, Müslümanların arzuladığı izzet ve zaferin takip edeceği durumların gösterilmesi ve bu ordulara, Filistin’in doğusundaki Karameh Savaşı’nda ve Mısır ordusu ile Yahudi varlığı arasındaki 73 savaşında olduğu gibi orduların yörüngelerinden çıkmaları durumunda sonuçların farklı olduğu durumları hatırlatmanın yanı sıra çağdaş tarihte Müslümanların ordularının şerefli tutumlarıyla ilgili meydana gelen hususların hatırlatılması.
Beşincisi: Gafletlerinden uyanıp düşmanlarının hakikatini gördüklerinde asker ve subaylardan bireysel olarak ortaya çıkacak büyük etkilerin gösterilmesi; bu ise, tıpkı Süleyman Hatır ve Eymen Hasan gibi Mısırlı askerlerin, Ahmed Dakamseh de dahil Ürdün askerlerinin ve son olarak da acımasız saldırgan düşmana tüm hesaplarını yeniden gözden geçirmeye zorlayan bir ders veren kahraman Mısırlı asker Muhammed Salah’ın durumunda olduğu gibi kahramanca eylemleri ortaya çıkaracaktır. İşte tüm bunlar, bu ordulara yeniden hayat verecek ve ıslah olma fırsatlarını güçlendirecektir.
Altıncısı: Bu ordulara sürekli olarak, yoksulluk, kayıp, cehalet, hür kadınlara tecavüz, kutsalların çiğnenmesi, servetin talan edilmesi, kanların dökülmesi, sefihlerin tahakkümü, şiddetli iç savaşlar ve çocukların saçlarını ağartan diğer musibetler gibi yöneticileri takip etmesi yüzünden ümmetin başına gelen felaketlerin hatırlatılması.
Yedinci: Müslümanların ordularının tarih boyunca zafer gerçekleştirmek, zulmü ortadan kaldırmak ve fesatla savaşmak için gösterdiği etkili tutumları ve Müslümanların tarihinde bunlardan çok sayıda olduğunun vatandaşlara gösterilmesi
Sekizinci: Bu ajan yöneticilere itaat etmenin ve sadakat göstermenin büyük bir kayıp olduğunun ve Allah katındaki kurtuluşun insanlara bozgunculuğu ve batılı emredenlere isyan etmekte olduğunun açıklanması.
Bunları sürekli yaparak ümmetin ordularına yeniden bir hayat verebiliriz. Bu nedenle bu hususlar ümmetin ve davet taşıyıcılarının gözünden kaçmamalıdır ki Allah bize, işlerimizi düzeltecek, göğüslerimize genişlik verecek, ümmetimizi izzetli kılacak ve dinimizi ikame edecek Nübüvvet Minhacı üzere Hilafeti ikram etsin.