Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Son Türkiye Seçim Sonuçlarının Göstergeleri!  Erdoğan: Seçim Zaferi ve Stratejik Başarısızlık

بسم الله الرحمن الرحيم

El-Raye Gazetesi

Son Türkiye Seçim Sonuçlarının Göstergeleri!
Erdoğan: Seçim Zaferi ve Stratejik Başarısızlık

Üstad Münzir Abdullah’ın Kaleminden

Son Türkiye cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri, Erdoğan ve partisi yönündeki stratejik bir başarısızlığa dair somut ve açık bir delil temsil ediyor. Zira geçen Mayıs ayı ortalarında cumhurbaşkanlığı seçimlerine paralel olarak yapılan parlamento seçimlerinde partisi yüzde 7 oranında gerilemiştir. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda yüzde elliyi elde edememesi ve ikinci tura kalması, rakibi CHP Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ile arasındaki yakın oranlar da aynı şekilde onun gerilemesinin ve başarısızlığının kanıtı olarak kabul edilmektedir.

Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçimlerinde güçlükle elde edilen zaferi, partisinin yüzde 7 oranında gerilemesi, aynı şekilde 2019’daki belediye seçimlerine nazaran açık bir şekilde gerilemesi, dahası siyasi başkent olan Ankara belediyesini ve ekonomik başkent olan İstanbul belediyesini kaybetmesi, evet tüm bunlar, yirmi yılı aşkın bir süredir iktidarda kaldıktan, özellikle de son belediye seçimlerinde İstanbul’u kim kazanırsa Türkiye’yi kazanmış olacağını ilan etmesinden sonra, siyasi olarak başarısız olduğuna dair hiçbir şüpheye yer bırakmamaktadır!

Bu başarısızlık, herhangi bir liderin köklü toplumsal bir dönüşüm gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğu net bir kimliğin yokluğundan kaynaklanmaktadır. Zira Erdoğan’ın partisi, çelişkileri birleştirmeye çalışan ve toplumda bir bozulma ve kaybolma durumunu güçlendiren akışkan bir durumu temsil etmektedir.

Maddi projeler, stratejik anlamda bir yönelimi diğerinden ayıran bir şey değildir; zira bu, net fikrî bir yönelime sahip olan kapsamlı bir düşünceyi, kimliği ve siyasi projeyi karşılamaz. Nitekim Avrupa sanayi ile değil, Avrupalıların kültürünü değiştiren, kimliklerini ve düşünce tarzlarını şekillendiren fikri bir devrimle kalkınmış olup bunun sonuçlarından biri de maddi ilerleme, sanayi devrimi ve güçlü bir devletin inşa edilmesi olmuştur. Bolşevik devrimiyle birlikte Rusya’da olan da aynı şeydir. Ayrıca Arapların hayatındaki kapsamlı devrimi meydana getiren şey de, benimsedikleri ve 15 yılda sayesinde dünyanın en büyük gücü haline geldikleri İslam fikrinden başka bir şey değildir.

Dolayısıyla akidevi yönü sulandırmak ve alacalı/ikiyüzlü bir yaklaşım benimsemek, anlık ve maddi kazanımlar sağlamış olsa bile sadece stratejik başarısızlığa yol açacaktır.

Erdoğan’ın bugünkü zaferi ise, muhalefetin iflas etmesinden, adayının zayıflığından ve elinde net bir projenin olmamasından kaynaklanmaktadır...

Erdoğan, seçim zaferine rağmen siyasi ve ahlaki olarak bitmiştir.

Kurnaz, düzenbaz, ikiyüzlü ve yalan ve manevra sanatında ustalaşmış bir siyasetçi olmak -ki Erdoğan’ın durumu budur- ile açık bir risalete, adil bir davaya, saf bir fikre, dosdoğru bir yola, apaçık bir davete ve içerisinde tavizin, eğriliğin, yarım yamalak çözümlerin, hilenin ve ikiyüzlülüğün olmadığı, aksine batıldan tamamen ayrılan ayırt edici bir sözün olduğu Rabbani bir şeriata sahip olan -ki tüm Rasuller ve onlara tabi olanlarda (Salat ve Selam üzerlerine olsun) somutlaşan şey budur- bir siyasetçi olmak arasında büyük bir fark vardır.

Bu ümmet, ancak ideolojisini kamil ve net bir şekilde somutlaştıran ve ümmeti, Batı’nın yozlaşmış kültürüyle çelişen saf İslam kültürüyle parlatan bir liderliğin altında kalkınacaktır. Bilakis bugün tüm dünyanın, insanlığın zulmünden ve yozlaşmasından dolayı inim inim inlediği Batı laikliği ile özdeşleşen rengi ve tadı olmayan bir mesaja ihtiyacı yoktur.

Türkiye’nin, kendisine karşı olan Laikliğin karşısına saf İslam’ı koyacak ve laikliği yok etmek ve ülkeyi ondan temizlemek isteyen birine ihtiyacı vardır ki böylece gerek kendisi gerekse de diğer Müslüman ülkeler, kendileri için uyum ve dengeyi sağlayacak, kendilerini tanımalarına ve güçlerinin sırlarının farkına varmalarına imkan sağlayacak asli kimliklerine geri döndükleri gibi insanlığa liderlik etmeye ve ona yol göstermeye layık Rabbani risalet sahibi olan azim bir ümmet olmaya da geri dönsünler.

İslam ile laiklik arasında bir tür birliktelik yaratmak isteyenler başarısız olmuşlardır ve onların bir gelecekleri de yoktur; nitekim onlar İslam'ın doğasını değiştirmeye çalışsalar da bu imkansızdır.

Erdoğan’ın yaptığı şey, İslami sistemin yıkıntıları üzerine kurulmuş olan Mustafa Kemal’in laik cumhuriyeti ile Hilafet Devleti arasındaki çatışmayı sona erdirmek ve laikliğin aşırılıktan vazgeçmesini ve bireysel düzeyde bile olsa nefes alması amacıyla İslam’a bir alan verilmesini gerektirecek şekilde aralarında bir uzlaşma sağlamak için çalışmaktır. Öte yandan İslam’ın, laiklikle çelişen akidevî, siyasî ve hadarî temelinden vazgeçmekte ve ona, tıpkı Avrupa’da kilisenin boyun eğdirildiği gibi tabi olmayı kabul etmektedir.

Bu sözleri, tarihin gerçeklerini kavramayan, kalkınmanın hakikatini anlamayan, şarlatanlar ve ikiyüzlüler tarafından manipüle edilen yüzeysel düşünen kişiler için değil, gerçek kalkınmanın yolunu arayanlar için yazıyorum.

Erdoğan’ın laikliği resmi ve pratik olarak benimsemesi, onu vaaz etmesi ve laiklik ile İslam arasındaki çatışmayı sulandırması, sadece yönetimde ve devlette laikliği güçlendirdi ve toplumda dindarlığın tezahürlerinde artış olmasına rağmen onu zayıflatmadı. Zira bireysel dindarlık, laiklikle çelişmez, aksine aslı itibariyle onu onaylar ve inkar etmez, dahası dinin kamu işlerine ve işlerin idaresine müdahale etmesini reddeder.

Şunun bilinmesi gerekir ki, Türkiye’deki İslami durumun büyümesi Erdoğan ve partisiyle bağlantılı değildir, aksine Adnan Menderes’in İslami eğilimler göstermesinin ardından iktidara geldiği altmışlardan beri gözlemlenmeye başlanan bir dönüşümdür. Hatta Refah Partisi, Turgut Özal ve diğerleri gibi bundan sonra seçimleri kazanmak isteyen herkes İslami eğilimlerini ortaya koymuşlardır.

Erdoğan doksanlı yıllarda şiddetlenen ve laiklikle çatışan İslam dalgasına bindi ve onu evcilleştirmek, çarpıtmak ve yüzeyselleştirmek için kendi siyasi hedeflerini gerçekleştirmek amacıyla kullandı.

Erdoğan’ın bu başarısızlığı, insanların bir süre için münafıklara ve onların sloganlarına aldanabileceğinin güzel bir kanıtıdır ama bu uzun sürmeyecektir. Zira insanlar, yozlaşmış siyasi, ekonomik ve sosyal durumları tedavi ederken gerçek çözümleri araştırmaktadır.

Erdoğan döneminde milli hasıla önemli ölçüde artmasına rağmen bu, Türkiye’deki sıradan insanların geçimine olumlu olarak yansımadı, daha çok bundan büyük tüccarlar ve kapitalistler yararlandı. Dahası son zamanlarda enflasyon kötüleşti, Türk Lirasının değeri düştü ve insanlar zor yaşam koşullarından dolayı yaygara çıkarmaya başladılar.

Batı’ya bağımlı melez kapitalist sistemin Türkiye’yi kalkındırması imkansızdır. Dahası gerek Türkiye gerekse diğer Müslüman ülkeler, sadece ümmetin yabancılaşmasına son verecek ve ülkesini sömürgecilerin nüfuzundan, saçmalıklarından ve ajanlarından kurtaracak olan vaat edilmiş Raşidi Hilafet Devleti’nin temsil ettiği İslam ile kalkınacaktır.

Kaynak: El-Raye Gazetesi- 450. Sayı - 05/07/2023

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER