- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Özbekistan’ın Fransa’dan Savaş Uçakları Satın Almasının Arkasında Ne Var?
Doğal olarak her ülkenin, vatandaşlarının güvenliğini, korumasını ve refahını sağlaması gerekir. Bu bağlamda Özbekistan hükümeti, ülkenin askeri potansiyelini güçlendirmek amacıyla bazı ülkelerden gelişmiş pahalı silahlar satın almaya başladı. Dolayısıyla Qalampir.uz web sitesinin 21 Kasım’da yayınladığı bilgilere ve TS2 Space’in aktardığına göre Özbekistan’ın Fransa’dan 24 adet Dassault Rafale tipi savaş uçağı satın alması bekleniyor; nitekim Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron 2 Kasım’da Semerkant’a yaptığı ziyaret sırasında, yüksek değerli satın alma sürecine ikili ilginin ortaya çıktığını ifade etmişti. Ayrıca Özbekistan’ın askeri teçhizatını modernize etmeye yönelik çabalar da gözden geçirildi.
Hükümetin aldığı bu kararı övmeden ya da kınamadan önce Dassult Rafale savaş uçağından bahsedelim; zira bu askeri savaş uçağının dördüncü geliştirilmiş versiyonunun 2023 yılındaki fiyatı 124,95 milyon ABD Dolarına ulaşmıştır. Ancak uzmanlara göre Özbekistan bu uçakları yakın gelecekte satın alamayacaktır; çünkü uçak üreticisi Dassault Aviation, Katar, Hırvatistan ve Endonezya’dan çok sayıda sipariş aldığı gibi aynı zamanda Suudi yetkililerle de görüşmelerde bulunuyor. Bu nedenle Fransa, Özbekistan’a alternatif olarak 1970’li yıllarda üretilen, dolayısıyla Fransa için bir hurda parçası olan savaş uçağı Dassult Mirage-2000 savaş uçaklarını teklif etti; bu “hurdanın” bile şu anki fiyatının 30 ila 70 milyon ABD Doları civarında olduğu söyleniyor!
Belki de bu alandaki uzmanlar, -çeşitli ekonomik gerilimlerin yaşandığı Özbekistan için- bu tür hükümet anlaşmalarının başarılı gelecek vaat eden projeler olmadığını söylemeye cesaret edemiyorlar. Devlet başkanı, hiç düşünmeden attığı bu adımı “halkımızın huzuruna yönelik bir çaba” olarak adlandırmaya çalışıyor ama halkımızın bu konudaki tüm gerçeği bilmesi gerekiyor. Özbek Silahlı Kuvvetlerinin halen Sukhoi SU-24, SU-25 ve SU-27 savaş uçaklarına sahip olduğu, doğal olarak bu uçakların bizzat eski teçhizatlar olarak kabul edildiği ve artık Rusya’nın gelişmiş askerî sanayiye sahip olan diğer ülkelerle bağlantılı olarak gelişmiş savaş uçaklarının alternatiflerini geliştirdiği bilinmektedir. Ancak uzmanlar şunu söylüyor: “Özbekistan, halihazırda üslerinde saldırı uçakları ve SU-24, SU-25 ve SU-27 savaş uçakları da dahil olmak üzere çeşitli savaş uçaklarının bulunduğu hava kuvvetlerini modernize etmek için somut adımlar atıyor. Rafale’nin savunmaya potansiyel olarak eklenmesi sadece teknolojik bir sıçrama olmakla kalmayacak, aynı zamanda Orta Asya'daki askeri alanda da büyük bir jeopolitik değişime yol açacaktır.” Ancak aslında bu fikirler, sadece gereksiz bir söylemden başka bir değildir, başka bir ifadeyle açık bir şekilde insanları yanıltmaktan başka bir şey değildir.
Bu korkunç ve riskli finansal anlaşmaların sonuçlarına daha yakından bir bakalım; Özbekistan hükümetinin Fransa’dan 24 Dassult Rafale savaş uçağı satın almadığını, bunun yerine Macron'un teklif ettiği eski hurda Dassult Mirage 2000’i satın aldığını varsayalım; peki yerel askeri pilotlar, bu uçaklara pilotluk yapabilecekler mi? Tabii ki hayır! Bu bile sorunun bir başlangıcıdır. Zira öncelikle uçak hangarları yapılacak ve bu eksantrik (garip tavırlı) “gelinleri” idare etme ve koruma süreçlerini öğretmek için Fransa’dan uzmanlar getirilecektir. Ayrıca yüzlerce gencimiz bu uçaklara pilot olarak eğitilmek üzere Fransa’ya gönderilecektir. Dolayısıyla havaalanı kirası, uzman eğitim ücretleri olacak, kısacası “eşeğin” fiyatı on madeni parayı bulacaktır. Ayrıca “gelin” olarak adlandırılan bu uçaklar, “yaşlı bir kadın” gibi eski model olup çoğu zaman tamire ihtiyaç duyacak, tabii ki yedek parçaları da Fransa’dan getirilecektir. Sonuç olarak tüm bunlar, rekor düzeyde borç batağına saplanan Özbekistan için çok pahalıya mal olacaktır. Daha yakın bir örnek vermek gerekirse 2011 yılında Özbekistan, 85 milyon Dolar karşılığında 10 adet Airbus A320 uçağı satın almıştı. Bunlar kârlı bir nakliye uçağı olmasına rağmen, bakım uzmanlarının ve gerekli yedek parçaların dışarıdan temin edilmesi nedeniyle bilet fiyatları hala yüksektir. Buna ek olarak sadece savaş amaçlı olan uçakların devasa maliyetlerini hayal etmek zor değildir. Özbekistan’ın borcunun 2017’den bu yana yaklaşık %80 artarak 31,5 milyar Dolara ulaştığını bilirsek, bu tür pahalı anlaşmaların ardındaki gizli riskleri hayal etmek çok daha kolay olacaktır.
İşte buradan soruyoruz; hükümetin, Türkiye’den ithal edildiği söylenen ve her biri 5 milyon Dolar değerinde olan bu kadar pahalı askeri uçak ve insansız hava araçlarını satın almasının arkasında ne var? Diğer bir ifadeyle hükümeti bu tür anlaşmalara iten sebep ve faktörler nelerdir? Bu elbette ciddi düşünmeyi gerektiren bir konudur. Zira berrak gökyüzümüz için bir tehlike arz ediyor mu? Yoksa birileri, bizim misafirperver ve cömert Müslüman halkımıza karşı bir savaş mı başlatmaya çalışıyor? Şayet Çin’in işgal etmek istediğini söylersek bu yanlış olur; çünkü Çin zaten savaş olmadan da ülkemizde mevcuttur! Rusya’ya gelince; siyasi elitleri 100 yıldır hâlâ ülkemizi kendi toprakları olarak görüyorlar, dahası hükümetteki elitler, güvenlik konularında Kerimov döneminden miras kalan eski bakış açılarından henüz kurtulamadılar, kurtulmaya da hiç niyetleri yoktur; bu bakış açısı ise hedeflerin merkezine Müslümanları koymak, terör ve aşırılık kisvesi altında sürekli olarak İslam ile savaşmaktır; çünkü bu, Amerika ve Rusya gibi efendileri tarafından onların kulaklarına fısıldanan ve mutlaka uygulanması gereken bir görüştür. Bu nedenle bu kukla liderler, efendilerinin attığı kemik kırıntıları için dinlerine ve kavimlerine karşı sadakatle savaşmaktadırlar. Aha işte tüm dünya, bu kukla olan Arap ve Müslüman yöneticilerin, Filistin’de yaşanan olaylarda Siyonist Yahudileri, onların “demir kubbelerinden” daha çok ve sıkı bir şekilde koruduklarına tanık olmuştur.
Binaenaleyh bu sömürgeci kâfirler, sürekli olarak Müslümanları birbirine düşürüp köhnemiş askeri silahlarını satmak için Müslümanlar arasında suni savaşlar oluşturarak büyük ekonomik faydalar elde etmeyi hedefliyorlar. En üzücü olan şey ise bundan sadece 100 yıl önce tek bir vücut gibi olan İslam ümmeti birbirlerinin kardeşleriyken, Sünniler, Şiiler, teröristler, aşırılar ve ılımlılar gibi çeşitli isimler altına düşmanlara dönüşüp aşağılanmasıdır… Ayrıca çatışma iman ile küfür arasındaki gerçek bir savaşa dönüştüğünde, artık herkes için net bir şekilde açığa çıkmıştır ki hala bu kukla yöneticiler ümmetin karşında durdukları gibi Müslümanların paralarıyla alınan bu tür silahlar da asla onların lehine kullanılmayacaktır.
Tam yirmi yıl önce ABD güçleri ve müttefikleri Irak’ı işgal ettiklerinde, Irak ordusunun elindeki saldırı ve savunma silahlarının çoğu tamamen imha edilmişti. Hatta şu anda Mısır, Türkiye ve Pakistan güçlerinin, mübarek toprak Filistin-Gazze’deki vahşi Yahudi varlığına karşı herhangi bir topçu ya da savaş uçakları göndermemeleri, bu üzücü gerçeği artık delile ihtiyaç duymayacak hale getirmiştir. Doğal olarak Özbekistan hükümetinin halkının milyarlarca parasıyla satın almaya başladığı bu savaş uçaklarının trajik akıbetinin de farklı olması imkansızdır. Halkımızın bu gerçekleri bilmesi oldukça gerekli olmakla birlikte şüphesiz az bir bilince sahip olanlar bile bunu fark etmişlerdir…
Gerçek şu ki ümmet hareket etmeye başlamıştır; zira bugün mübarek toprak Filistin’de yaşanan olayların akabinde tüm kafir ülkelerin dikkatleri Ortadoğu ve Orta Asya bölgesine çevrilmiştir. Hatta Gazze’deki sevdiklerimizi katleden Yahudilere karşı isyan eden Aksa Tufanı sonrasında ümmetin attığı sloganlar, kâfirlerin uykusunu ve huzurunu kaçırmıştır. Aynı şekilde kukla yöneticilerin yüzlerindeki maskeler tamamen düştüğü gibi artık onları yönetenler hakkındaki gerçek de öğrenilmiştir. İşte bu kaygı nedeniyle bu kukla yöneticilerin, son icraatlar hakkında araştırma yapmaya, dünyanın her tarafını dolaşmaya, toplantılar ve zirveler düzenlemeye başladıklarını görüyoruz. Gazze, dünya çapındaki Müslümanlara ilham kaynağı olmuş, adamların azametini ve dünyanın değersizliğini göstermiş, şehadet arzusunu uyandırmış ve artık ümmet yanlış ve ucuz mefhumlarını değiştirmeye başlamıştır. Ayrıca ümmet, bugün Gazze’de yaşanan katliam gibi belirleyici bir küresel olayda Müslüman orduların seferber olmasından başka bir seçeneğin olmadığını ve ordunun yeteneklerini doğru ve etkili bir şekilde kullanabilmek için Ömer ve Mutasım gibi bir müminlerin emirinin olması gerektiğini de tamamen anlamıştır. Nusret talebinin sadece yerine getirilmesi gereken şerî bir hüküm değil, aksine gerçek hayattaki bir gereklilik olduğu konusunda ümmette bir kamuoyu gelişmiş ve olgunlaşmıştır. Şimdi artık bizi bu kötü halimizden eski ihtişamımıza kavuşturacak Halefimizin ilk konuşmasını bekleyin. Bu, Allah’ın hak olan bir vaadidir. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ “Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.” [Nur 55]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
İslam Ebu Halil – Özbekistan