حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi Kadın Kolları
No: HT–BA–2019–MO–TR–01 |
H. 20 Cumâde’l Ûlâ 1440 M. Cumartesi, 26 Ocak 2019 |
Suudi Rejiminin, Rohingyalı Mazlum Müslüman Kadın ve Çocukları Gözaltına Almasının Nedeni Milliyetçilik Hastalığıdır!
İşgal altındaki Arakan’da fanatik Budistlerin soykırım ve kitlesel tecavüzünden kaçan yüzlerce Rohingyalı Müslüman kadın ve çocuk, sığınmak için geldikleri Suudi Arabistan’da Şumasi gözaltı merkezinde tutulmaya devam ediliyor. Geçersiz seyahat belgesi taşıdıkları gerekçesiyle ülkeye giriş yaptıktan hemen sonra tutuklanan bazı Rohingyalıların ise beş yılı aşkın bir süredir tutuklulukları hâlâ devam ediyor. Suudi yetkililerin tutukladığı bazı Rohingyalı hamile kadınların, çocuklarını cezaevine doğurmak zorunda kaldıkları bildirildi. Tutuklular, genelde kötü yaşam koşullarından mustarip olduklarını, gözaltı sürelerinin uzun olması nedeniyle birçoğunun akıl hastalığına tutulduğunu, bazı tutukluların ise, sıtma, diyabet ve mantar enfeksiyonları gibi çeşitli hastalıklara yakalandıkları halde uygun tedavi görmediklerini belirttiler. Bu ayın başlarında medya, Suudi rejiminin onlarca Rohingyalı mülteciyi Bangladeş’e gönderdiğini ve yüzlercesini de sınır dışı etmeyi planladığını bildirdi. Bangladeş’e gönderilenler ya haydut Hasina hükümetinin hapishanesine atılacaklar ya da hayvanların bile yaşamasına elverişli olmayan Cox Bazaar’daki sefil “ölüm kamplarında” yaşamaya maruz kalacaklar! Bu vahşetin nedeni habis milliyetçilik hastalığıdır. Bu hastalık nedeniyle Suudi rejimi, güvenli bir sığınak sağlamak ve İslam’ın emrettiği şekilde ihtiyaçlarını karşılamak yerine farklı bir ülkeye mensup oldukları gerekçesiyle Rohingyalı mazlum Müslümanlara yabancı suçlularmış gibi muamele etmektedir. Hâlbuki Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyuruyor:
الْمُسْلِمُ أَخُوْ الْمُسْلِمِ، لا يَظْلِمُهُ، وَلا يَخْذُلُهُ“Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez ve onu teslim etmez.”Suudi rejimi, Yemen’deki Müslümanları katletmek ve aç bırakmak için milyarlarca dolar harcarken, mazlum Rohingyalılara barınak ve uygun yaşam standardı sunmaması alçaklıktır, ahlaksızlıktır. Aslında suçlu olarak muamele görmesi gereken Rohingyalılar değil, Suudi Arabistan, Bangladeş ve diğer İslam ülkelerindeki hain yöneticilerdir. Çünkü mazlum Müslümanları kaderlerine terk etmek dâhil İslam ümmetine karşı her türlü suçu işlemişlerdir.
Hicaz’da Rohingyalılar yabancı muamelesi göremez, çünkü Hicaz, bütün İslam ümmetine ait topraklardır... Hangi Müslüman vatandaşın gireceğine, hangisinin girmeyeceğine karar vermek despot ve otokratik kralların hakkı değildir! Orası, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın kutsal olarak tanımladığı, İslam’ın beşiği ve Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in ilk İslam Devletini kurduğu topraklardır. Rohingyalı ve diğer Müslümanlar, oraya özgürce girmeli, zulmün güncel versiyonuna maruz kalma korkusu yaşamadan orada ikamet edebilmelidir. Bu toprakların yabancısı olan, sömürgeci Batı destekli ajan rejim ve zorbaların kaprislerine göre uygulanan yasalardır. Kâfir Batıdan esinlenen ve İslam’ın haram kıldığı ulusal politikalar dâhil uygulanan bu yasaların İslam’la hiçbir ilgisi yoktur. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem milliyetçilik hakkında şöyle buyurdu:
دَعُوهَا فَإِنَّهَا مُنْتِنَةٌ“Bırakın onu, çünkü o çürüktür.”
Ey Müslümanlar! Bu milliyetçi rejimler ve ülkemizi yöneten ajan yöneticiler olduğu sürece mazlum Müslümanların bir sığınağı, yaşamları ve mülklerini koruyacak bir mekanizma asla olmayacak, düzgün bir hayat süremeyeceklerdir. Çünkü bu yöneticiler, akan kanın durmasını, bu ümmetin şeref ve onurunun korunmasını umursamıyorlar. Tek umursadıkları şey, sömürgeciliğin dayattığı sahte ulusal sınırlar ve ulus devlet kimliği ile bu ümmetin bölünmüşlüğünü devam ettirerek Batılı efendilerinin ajandalarına hizmet etmektir. Müslümanların, Müslüman erkek ve kız kardeşlerini kaderlerine terk etmelerinin, öldürmelerinin, hapsetmelerinin ve hamiliklerini reddetmelerinin nedeni bu ulus devlet kimlikleridir. Bu yozlaşmış rejimler ve insan yapımı yasaların kökünü kurutmak ve yerine ümmetin gerçek vasisi ve koruyucu kalkanı olacak olan Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletini bir an önce kurmak zorundayız. Zira Hilafet, Müslümanları parçalayan ulusal sınırları ortadan kaldıracak ve ülkemizi tek bir devlet, tek bir bayrak ve tek bir yönetici altında birleştirecektir. Müslümanların kutsallarını savunacak, mazlumların sığınağı olacak, ırklarına, renklerine veya asli vatanlarına bakmaksızın ihtiyaç duydukları her şeyi temin edecektir. Bu Yüce Allah’ın bir emridir. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyuruyor:
إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ“İmam ancak bir kalkandır. Arkasında savaşılır ve onunla korunulur.”
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Merkezî Medya Ofisi Kadın Kolları |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi el-Mezra’a, P.K. 5010-14, Kolombiya Merkezi B Blok Kat:2, Beyrut/Lübnan Telefon: TEL: 0096 113 07 59 4 / GSM: 0096 171 72 40 43 www.hizb-ut-tahrir.info |
E-Mail: media [@] hizb-ut-tahrir.info |