- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
İran, Baypas Rotasını Kapatmak İçin Neden Hürmüz Boğazı'ndaki Yahudi Varlığının Gemilerini Hedef Almıyor?!
Haber:
Sana’da günlük olarak yayınlanan el-Sevra Gazetesi 22 Ocak Pazartesi günü şu başlık altında bir haber yayınladı: “İbrani Gazetesi: Arap ülkeleri “İsrail’in” Yemen ambargosunu aşmasına yardım ediyor.” Haberde şöyle geçti: “İbrani Gazetesi Yediot Aharonot, “Ensarullah’ın” Kızıldeniz’deki Siyonist varlığa yönelik uyguladığı deniz ablukasını aşmak için yenilikçi olarak nitelendirdiği bir yöntemi ortaya çıkardı. Gazete dün yani Pazar akşamı internet sitesinde, hem Suudi Arabistan hem de Ürdün’ün, “baypas” olduğunu söylediği bir rota üzerinden Yemen’in “İsrail’in” Kızıldeniz’deki gemilerine yönelik kuşatmasını kırmak için “İsrail’e” yardım ettiklerini bildirdi.”
Yorum:
Gazze ve Filistin’e destek vermekten kaçınan tüm Müslüman ülkelerdeki iktidar rejimlerinin, Aksa Tufanı operasyonuna son verilmesi ve Gazze ve Filistin’deki durumun eski haline döndürülmesi için Cidde’de utanç verici bir konferans düzenlenmesi çağrısında bulunmaları şeklindeki tutumunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Dolayısıyla onların en iyi bildikleri yöntem, Gazze kuşatmasının kaldırılıp gıda ve ilaç ulaştırılana kadar gemilerin Yahudi varlığına geçmesinin engellenmesi, diğer yandan da sürekli olarak Mescid-i Aksa’nın gaspçı Yahudi varlığının pençesinden kurtarılması çığlıklarının atılmasıdır!Kuşatma altındaki Gazze'ye geçiş için Refah sınır kapısını kapatan ve açıldığı gün ise kefen gönderen Mısır’dan bahsetmiyorum bile! Ürdün’ün de iki devletli çözüm çağrısında bulunması… Riyad, Abu Dabi, Amman ve diğerlerinin, gizli ve açık bir şekilde ek utanç verici roller üstlenerek Yahudi varlığıyla normalleşmeleri yeni ve şaşılacak bir şey değildir.
Öte yandan diğer rejimler, Cidde konferansına katıldıkları halde normalleşenlerin, hatta Gazze’ye komplo kuranların ihanetlerine karışmadıklarını iddia ediyorlar ama örneğin İran, Kudüs Gücü adında bir birliğe sahip olmasına rağmen Filistin için kıllarını dahi kıpırdatmıyorlar! Şayet saf olan takipçilerini kandırdıkları hususta ciddiyseler, neden en büyükleri olan Tahran, mutant varlığın kuşatmasını kontrol etmek için Yahudi varlığına giden gemilerin rotasındaki Hürmüz Boğazı’nı kapatmıyor?!
Aynı şekilde Filistin’e Yemen’den daha yakın bir mesafede olup Husilerin füzelerinden daha etkili olan kendi füzelerin fırlatma konusunda isteksiz davranıyor? Peki bu arada Yahudi varlığının orada burada suikastlar düzenlediği nükleer bilim adamlarının ve liderlerinin intikamını almak için füzelerini fırlatacak mı?!
-İslam, zenginlik, konum ve nüfus- bakımından Müslüman ülkelerin yetenekleri çok büyük olup Müslümanlar bunları kullandıklarında dünyayı sarsabilir ve kendi ayakları üzerinde durabilirler; ancak otoritesi halkından alınıp İslam’dan uzaklaşan yöneticilere verilince, onlar bunu dini hayattan ayırmayla değiştirdiler ve sahiplerini bunun daha iyi bir yaşam biçimi olduğuna ikna ettiler; böylece bu anormal durum ortaya çıktı!
Müslüman ülkelerdeki iktidar rejimlerinin başındaki yetkililere gelince; hem kendileri hem de kendilerini yöneten kişiler kulların Rabbini razı edecek şekildeki gözetim güçlerini kaybettiler; dahası onların ahiretten önce dünyadaki kötülüklerinin ifşa olmasından bahsetmiyorum bile! O halde bizler, Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafet Devleti’ni kurarak kendimizi ve Müslümanları İslam ile şereflendirmek için çalışılmamasına nasıl sessiz kalabiliriz; o halde Müslümanların bu davet edildikleri şeyden dolayı gurur duymaları gerekmez mi? Dolayısıyla halkına asla yalan söylemeyen Hizb-ut Tahrir, kapitalist uygarlık iki buçuk asra dahi ulaşmaktan aciz kalmışken, Müslümanların on üç asırdan beri olduğu gibi yeniden ön plana çıkmasının öncüsünden başka bir şey değildir!
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Müh. Şefik Hamis – Yemen