Çarşamba, 29 Rebiu’l Evvel 1446 | 2024/10/02
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Sonra Ne Olacak Ey Hain Otorite?!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Sonra Ne Olacak Ey Hain Otorite?!

Haber:

İşgal ordusu Çarşamba günü şafak vakti Batı Şeria’da yoğun hava kuvvetleri koruması altında kapsamlı bir askeri operasyon başlattı ve Yahudi varlığındaki medya organları, saldırıyı 2002’deki “Savunma Duvarı” operasyonundan bu yana türünün en büyüğü olarak nitelendirdi. Filistinli tıbbi kaynaklar, işgal ordusunun Cenin, Tulkarim ve Tubas bölgelerini hedef alan genişletilmiş askeri operasyonunun başlamasından bu yana 17 kişinin şehit olduğunu ve 22 kişinin de yaralandığını bildirdi. (El Cezire Net)

Yorum:

Güvenlik güçleri, Filistin Ulusal Otoritesi’nin silahlı askeri oluşumların kurulmasını engelleyen yasaları uyarınca hâlâ mücahitleri takip ediyor. Otorite, kendi büyüklerinin kutsal olarak kabul ettiği güvenlik koordinasyonu denilen şeye bağlı kalmakta hâlâ ısrar ediyor!

İşgal güçleri, Filistin kamplarına ve kasabalarına saldırıyor, savaşçıları hedef alıyor, onlara suikastlar düzenliyor ve kuşatıyor, sokakları buldozerle yıkıyor, binaları bombalayıp havaya uçuruyor, kamplardaki altyapıyı buldozerlerle yok ediyor ve gençleri tutuklayıp onlara işkence ediyor.

Son dönemde Tubas şehri ve kuzey bölgelerine yönelik yapılan baskın ve kuşatmada meydana gelenler ve gaspçı varlığın ordusunun işlediği birçok gencin şehit olmasına yol açan katliamları, evet tüm bunlar ve daha fazlası, Filistin otoritesini, koordinasyonun durdurulduğunu ya da Oslo Anlaşmasının veya Filistin otoritesinin vahşi varlıkla imzaladığı utanç verici anlaşmaların askıya alındığını ilan etmek için harekete geçirmedi; bilakis bunun aksine tarihin bir benzerine tanık olmadığı bir küstahlık ve utanmazlıkla mücahitleri takip etme, tutuklama ve onları Yahudi varlığına teslim etme konusunda varlıkla aynı safta durmaktadır!

Bu yılın başlarında eski Başbakan Muhammed Iştiyye tarafından aktarılanlara göre güvenlik güçlerinin sayısı sekiz teşkilata ulaşmaktadır ki bunlar şunları kapsamaktadır: Ulusal Güvenlik, Sivil Polis, Genel İstihbarat, Önleyici Güvenlik, Askeri İstihbarat, Cumhurbaşkanlığı Muhafızları, Sivil Savunma ve Gümrük Polisi; şu anda bunlara bağlı üye sayısı sadece Batı Şeria'da yaklaşık 50.000 kişi olup bunun yanı sıra Hamas’ın Gazze Şeridi’nin kontrolünü ele geçirmesinden bu yana Gazze’de çalışmadan maaş alan 30 bin kişi bulunmaktadır; ayrıca bu teşkilatların Dayton yönetimi altında kurulmasından bu yana ABD’nin sağladığı fon yıllık ortalama 100 milyon Dolar olup Avrupa Birliği ise bu teşkilatlara 10-16 milyon Avro arasında değişen bütçelerle eğitim misyonu katkısında bulunuyor... Peki bu cüzi aylıkları alanlar bunların haram ve ihanetin bedeli olduğunu anlamadılar mı?!

Yahudi varlığıyla koordinasyon deneyimi yaşayan ve Yahudi istihbarat başkanlarıyla onlarca toplantıya katılan Fetih’in merkez komite üyesi Tevfik Tiravi, mevcut halefi Macid el-Ferec’in bu yaklaşımdan sapmadığını ve Yahudi varlığının iç güvenlik servisi (Şin Bet) başkanı Ronen Bar ile düzenli olarak görüşmeye devam ettiğini açıkladı. 75 yaşındaki Tiravi, Filistin güçlerinin Yahudi varlığıyla işbirliğine ilişkin şüphelerden endişe duyarak “Filistin otoritesinin 7 Ekim’den bu yana Filistinlileri tutuklaması bizim, “İsrail‘in” hizmetkârı gibi görünmemize neden oluyor“ şeklinde açıklama yapıyor. (El Cezire Net)

Gazze’deki halkımız tarihte eşi benzeri görülmemiş bir vahşetle öldürüldükleri, katledildikleri, kuşatıldıkları ve açlıktan öldükleri halde Abbas-Dayton otoritesi hâlâ ihanet etmeye, Batı Şeria’daki cihadı sekteye uğratmaya, gençleri kuşatıp onları teslim etmeye ve işgal güçlerinin kamplara sızıp mücahitlere suikast düzenlemesinin önünü açmaya devam ediyor; tıpkı yakın zamanda mücahit Ebu Şuca’nın öldürülmesinde (Allah rahmet eylesin) olduğu gibi; nitekim kendisi 26 Temmuz 2024 tarihinde, bir bomba düzeneği hazırlarken meydana gelen patlamada yaralanmasının ardından Tulkarim’deki Sabit Devlet Hastanesi’nde tedavi gördüğü sırada Filistin otoritesinin cihazları onu tutuklamaya çalışmıştı ancak Filistinli kalabalıklar bunu engellemiş ve onu oradan çıkarmayı başarmışlardı.

Hiç şüphe yok ki bu güvenlik teşkilatlarının pek çok üyesi ihanetlerinden, ajanlıklarından ve bu hain otoriteye bağlılıklarından kurtulmak için can atıyor olsalar da ancak onların eğitilmesi, bağlılıklarının kutsanması ve maaşa bağlanmaları belki de bunu engelliyordur. Ama bu ümmette hayır asla bitmez; şüphesiz samimi insanlar, bu zincirlerden kurtulmaya, Gazze’deki mücahit kardeşleri gibi cihad yoluna girmeye ve Allah yolunda şehadeti talep etmeye yöneleceklerdir.

يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ حَرِّضِ الْمُؤْمِنِينَ عَلَى الْقِتَالِ إِن يَكُن مِّنكُمْ عِشْرُونَ صَابِرُونَ يَغْلِبُوا مِائَتَيْنِ وَإِن يَكُن مِّنكُم مِّائَةٌ يَغْلِبُوا أَلْفاً مِّنَ الَّذِينَ كَفَرُوا بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لَّا يَفْقَهُونَ

Ey Peygamber! Müminleri savaşa teşvik et. Eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüze (kâfire) galip gelirler. Eğer sizden yüz kişi olursa, kâfir olanlardan bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.” [Enfal 65]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
M. Yusuf Seleme

Devamını oku...

El-Vakiye TV: Yayında Halaka Programı; İslam Nizamı Kitabı (41.) Bölüm - İslam, Fikir ve Metottur

  • Kategori El Vakiye TV
  •   |  
El-Vakiye Televizyonu
"Yayında Halaka” Programı
 
"İslam Nizamı Kitabı (41.) Bölüm"
[İslam, Fikir ve Metottur]
Programı Sunan: Üstad Ahmet El KASAS
Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti Üyesi
H. 04 Şevval 1439 El-Muvafık M. 18 Haziran 2018

El Vakiye sitesindeki diğer bölümler için TIKLAYINIZ
Websitemizdeki diğer bölümler için TIKLAYINIZ

Devamını oku...

Pakistan Vilayeti: Ey Pakistan Silahlı Kuvvetleri! Eylemsizliğiniz Müslümanları Kafirlerin Hedefi Haline Getirdi!

  • Kategori Pakistan
  •   |  

Hizb-ut Tahrir/ Pakistan Vilayeti:
Ey Pakistan Silahlı Kuvvetleri!
Eylemsizliğiniz Müslümanları Kafirlerin Hedefi Haline Getirdi!

Ey Pakistan silahlı kuvvetleri! Eylemsizliğiniz Müslümanları kafirlerin hedefi haline getirdi. Eylemsizliğiniz kuşkusuz Allah’ın gazabını davetiye çıkarıyor. Batı, ajan yöneticilerle işbirliği yaparak sizi ulusal sınırlar içine hapsetti. Orduları, Müslümanların topraklarındaki sömürgeci ajanları için birer güvenlik görevlisi haline getirdi. Müslümanların ordularını Müslümanlar arasındaki savaşlarla oyaladı. Sömürgeci ajanlar, ordularımızı Müslümanlar arasındaki fitne savaşlarıyla meşgul ederken, insanların en korkağı olan Yahudiler, kardeşlerimizin kanını akıtıyor, onurunu çiğniyor. Derhal harekete geçmelisiniz. Bu suçlu yöneticileri ortadan kaldırın. Nübüvvet metodu üzere Hilafetin kurulması için Hizb-ut Tahrir’e nusret vermelisiniz. Allah’ın izniyle Hizb-ut Tahrir Emiri Şeyh Ata Bin Halil Ebu Raşta, sizi Allah yolunda cihat için seferber edecektir. Raşidi Halife, Yahudilerden Suriye, Lübnan, Yemen, İran ve Mübarek Toprak Filistin’de işledikleri tüm kötülüklerin hesabını soracaktır. Raşidi Hilafet, tüm İslam ümmetini yeniden tek bir güçlü devlet altında birleştirecektir. Haydi ey Pakistan silahlı kuvvetleri! Hemen harekete geçin.

Hizb-ut Tahrir Pakistan Vilayeti Medya Bürosu

27 Muharrem 1446 Hicri - 2 Ağustos 2024 Miladi

Basın açıklamasını okumak için Tıklayınız

pakistan vilayeti

#طوفان_الأقصى

#الجيوش_إلى_الأقصى

#الأقصى_يستصرخ_الجيوش

#AksaTufanı

#OrdularAksaya

#ArmiesToAqsa

#AqsaCallsArmies

pakistan vilayeti

İlgili Bağlantılar:

E- mail: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.          WhatsApp: +967 713 645 449

pakistan vilayeti

Devamını oku...

Mahmud Abbas ve Ya Zafer Ya Da Şehadet İçin Gazze’ye Gitme Tiyatrosu!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

El-Raye Gazetesi

Mahmud Abbas ve Ya Zafer Ya Da Şehadet İçin Gazze’ye Gitme Tiyatrosu!

Üstad Ahmed El-Hutvâni’nin Kaleminden

Ramallah’taki Oslo otoritesi Başkanı Mahmud Abbas, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın daveti üzerine 15/08/2024 Perşembe günü TBMM’de bir konuşma yapmak üzere Türkiye’yi ziyaret etti ve orada şunları söyledi: “Filistin liderliğinin tüm üyeleriyle birlikte Gazze Şeridi'ne gitme kararı aldım ve Güvenlik Konseyi’ne Gazze Şeridi’ne ulaşmamızı güvence altına alması çağrısında bulunuyorum.” Ziyareti hakkında, “hayatımıza mal olsa bile gerçekleşeceğini, çünkü bizim hayatımız Gazze'deki çocukların hayatından daha değerli değil” dedi ve “Biz şeriat kanunlarını uyguluyoruz: Ya zafer ya da şehadet!” iddiasında bulundu.

Ebedi başkent Kudüs; Batı Şeria ve Gazze'de yetki sahibi olan Filistin devletidir” diyen Abbas, “Dünya ülkeleri liderlerinin ve BM Genel Sekreterinin ziyarete katılması” ve “güvenli şekilde Gazze Şeridi’ne ulaşmalarını sağlama” çağrısında bulundu ve bu kararının şunları kanıtlamak için alındığını iddia etti: “Bugün önceliğimiz “İsrail” saldırganlığını durdurmak ve Gazze Şeridi'nden tamamen ve derhal çekilmesi, insani yardım sağlanmasını hızlandırmak ve zorla yerinden edilmeyi önlemek, yerlerinden edilenlerin evlerine geri dönmesi, yerleşimin ve işgal güçleri ve yerleşimcilerin Batı Şeria ve Kudüs’te işlediği suçların durdurulmasıdır.” Kendi iddiasına göre bir sonraki yönelişinin “Ebedi başkentimiz Kudüs-ü Şerif” olduğunu söyledi ve daha önce bilinen şu sözlerini tekrarladı: “Geçmişte de söyledik, Gazze’de bir başka devlet kurulamaz ve Gazze’siz bir (Filistin) devleti de olamaz.” Abbas, “Özgürlük ve bağımsızlık konusunda Filistin halkının meşru haklarını savunan cesur ve ilkeli tutumları nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğindeki Türkiye'nin öncü rolünü” takdirle karşıladı.

Onun tâbisi Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Yürütme Kurulu Üyesi Ahmed Mecdelani, Başkan Abbas’ın Gazze’ye gitme kararını açıklamasının “Gazze’ye yönelik savaşın ertesi gününe Filistin liderliğinin karar vereceğine dair herkese bir mesaj gönderdiğini” ifade etti ve Filistin otoritesinin “savaşın sona ermesinin ardından Gazze’nin Filistin Kurtuluş Örgütü'nün şemsiyesi altında ve tek bir siyasi sistem, hükümet ve silah dahilinde olması için Gazze üzerindeki otoritesini genişletmeye çalıştığını” söyledi.

Nitekim Mahmud Abbas söylediklerini, özellikle Yahudi varlığının Gazze halkına karşı işlenen günlük katliamlar nedeniyle hamasetle dolu Türk parlamentosundaki ev sahiplerine, Yahudi düşmanlığı duygusunu göstermek için söyledi. Yani bunu onlara, sanki liderliğin tüm unsurlarına sahip olan, Gazze’deki insanları koruma sorumluluğunu omuzlarında taşıyan ve zor ve cesur kararlar alma gücüne sahip gerçek bir (ulusal) lidermiş gibi görünmek için söyledi. Zira Gazze Şeridi’ne gitmekten, kendi hayatının Gazze'deki en küçük çocuğun hayatından daha değerli olmadığından ve kendisini ya zafere ya da şehadete götürecek şekilde şeriatın hükümlerini uygulamaktan bahsetti.

Mahmud Abbas’ın Türk milletvekillerinin önünde söyledikleri, Gazze’deki en küçük çocuğu bile ikna etmeyen çirkin ve başarısız maskaralıktan başka bir şey değildir. Bu maskaralığın yöneticisi Erdoğan ise bizzat Abbas’tan daha az çirkin ve başarısız değildir; dolayısıyla Erdoğan ve Abbas’ın yaptıkları, Gazze halkını yardımsız bırakma ve Gazze halkını, onları öldürmesi, onlara zorbalık yapması ve hayatlarını sıkıntı ve sefalete dönüştürmesi için işgal ordusuna teslim etme konusundaki kara sayfalarını aklamayı amaçlayan ucuz bir siyasi eylem türünden başka bir şey değildir. Zira her ikisi de Gazze halkına yardım etmek için herhangi gerçek bir çalışma yapmadılar ve bu gülünç tiyatrolarında da içi boş sözlerden ve sahte tiyatral tutumlardan başka bir şey sunmadılar.

Bunun kanıtı ise Mahmud Abbas’ın Gazze’ye, kendi imkânları ya da Erdoğan ve Türkiye’nin gücüyle değil de, yabancı devlet başkanlarının, BM Genel Sekreteri’nin ve Güvenlik Konseyi’nin korumasıyla gitmek istemesidir. Madem Gazze’ye Güvenlik Konseyi’nin, Birleşmiş Milletler’in, Amerika’nın ve büyük ülkelerin himayesi ve koruması altında gidecekse o zaman onun şehitlik ve zafer hakkındaki sözleri nasıl doğru olabilir?! Dolayısıyla onun bu sözü, sadece (bizi koruyun) şeklindeki o meşhur yenilgi sözünün başka bir yönüdür!

Aslında Mahmud Abbas, Yahudi devletinin izni olmadan Batı Şeria’da bir yerden başka bir yere hareket edemez ki zaten kendisi bunu daha önce “İşgalin postalları altında yaşıyoruz” diyerek itiraf etmişti; dolayısıyla o bizi her zaman Amerika'dan, onun Güvenlik Konseyi’nden ve Birleşmiş Milletler’den koruma dilenmeye alıştırdı; zira o, dilenmek ve yalvarmaktan başka bir güce sahip değildir.

Tâbisi Mecdelani’nin de söylediği gibi Abbas, Amerika ve Yahudi varlığının bir gün Gazze Şeridi üzerindeki kontrolünü genişletmesine imkan tanıyacağını hayal ediyor; zira Abbas ve onun yıpranmış otoritesi, Hamas’ın yenilmesinden kısa süre sonra otoritenin, işgal ordusunun tırnakları altında Gazze'yi yönetmeye geri döneceğini ümit ediyor. Ancak Abbas, geleceğin ajanlar, alçaklar veya zayıflar tarafından çizilmediğini, otoritesinin tek görevi yalnızca güvenlik koordinasyonu işleviyle sınırlı olan küçük bir güvenlik aygıtından başka bir şey olmadığını ve onun siyasette bir işi olmadığını ya unutuyor ya da unutmuş gibi yapıyor.

Mahmud Abbas ve onun Yahudilere bağlı otoritesi, yozlaşmış çevresi ve bakanları, utanç ve aşağılanma içinde kovuldukları Gazze Şeridi'ne geri dönmeye layık değillerdir. Zira Abbas’ın ya zafer ya da şehadet şeklindeki sözü, Gazze sokaklarında bir su dağıtım kamyonunun üzerine yerleştirilen fotoğrafını yırtan Gazzeli çocukların bile yalanladığı bir vehimdir.

Mahmud Abbas’ın Ankara’daki bu akrobatik hareketinin birincil sorumlusu o değildir; zira onun hiçbir şey üzerinde kontrolü yoktur. Bilakis bunun sorumlusu, bu saçma hareketi yapması için onu parlamentoya getiren Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır.

Yalancı ve saptırıcı Erdoğan, bu çocukça oyunu oynayarak suç işledi ve fena halde de başarısız oldu. Çünkü Abbas’ın Gazze Şeridi’ne karşı en büyük komplocu olduğunu ve Gazze Şeridi’ni ne halk ne de resmi olarak temsil etmediğini herkesin bildiği gerçeği bilindiği halde nasıl aldatacak ki?! Zira Gazze savaşından sonraki ilk on ay boyunca Abbas, sanki başka bir gezegende yaşıyormuş gibi tek kelime dahi etmedi, sonra Türk parlamentosunun önünde durduğunda da yalandan başka bir şey konuşmadı.

Kaynak: El-Raye Gazetesi - 509. Sayı - 28/08/2024

Devamını oku...

Arbaat Barajı’nın Çökmesi Bir Felaket mi Yoksa Bir Suç mu?!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Arbaat Barajı’nın Çökmesi Bir Felaket mi Yoksa Bir Suç mu?!

 

Haber:

Sağanak yağışlar ve seller sonucunda Arbaat Barajı’nın çökmesi, onlarca köyün sular altında kalmasına ve en az onlarca kişinin ölmesine ve onlarcasının kaybolmasına neden olurken; Port Sudan şehrinin kuzeyindeki 20 köyün tamamen, 50 köyün de kısmen sular altında kalmasına yol açmıştır.(Sky News)

Yorum:

Kahire Üniversitesi Su Kaynakları ve Jeoloji Profesörü Dr. Abbas Şaraki, Sudan’daki Arbaat Barajı’nın şehrin yukarısında olduğunu ve 25 milyon metreküp su depoladığını söyledi. Televizyondaki açıklamaları sırasında da Sudan’daki Arbaat Barajı’nın ilkel bir baraj olduğu ve bakımının yapılmadığı eklemesinde bulundu. Arbaat Barajı’nın yüksekliğinin 17 metre olduğunu ve alüvyon nedeniyle geriye sadece 5 metre kaldığını belirtmekte fayda vardır.

Buhari Enes’ten şöyle dediğini tahric etmiştir: كَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم أَحْسَنَ النَّاسِ وَأَجْوَدَ النَّاسِ وَأَشْجَعَ النَّاسِ ، وَلَقَدْ فَزِعَ أَهْلُ الْمَدِينَةِ ذَاتَ لَيْلَةٍ فَانْطَلَقَ النَّاسُ قِبَلَ الصَّوْتِ ، فَاسْتَقْبَلَهُمُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم قَدْ سَبَقَ النَّاسَ إِلَى الصَّوْتِ وَهْوَ يَقُولُ«لَنْ تُرَاعُوا لَنْ تُرَاعُوا»، وهوَ على فَرَسٍ لِأَبي طلحةَ عُرْيٍ ما عليهِ سَرْجٌ في عُنُقِهِ سَيْفٌ، فقال: «لقدْ وجَدْتُهُ بَحْراً أوْ إنَّهُ لَبَحْرٌ» “Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem insanların en güzeli, en cömerdi ve en cesuruydu. Bir gece Medine halkı (işittikleri ses nedeniyle) korkuya kapıldılar. İnsanlar sesin geldiği tarafa yöneldi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de insanları geride bırakarak (at üzerinde) sesin geldiği tarafa doğru gitti. Sonra da Sallallahu Aleyhi ve Sellem Ebu Talha’nın eğersiz, çıplak atı üzerinde boynunda bir kılıçla döndü ve insanlara: "Korkmayın, korkmayın" diye seslendi. Ardından: "Gerçekten bu atı deniz gibi (hızlı) buldum veya muhakkak bu at bir deniz gibidir” buyurdu.

İslam’daki bir yöneticinin işte böyle ümmetin gözeticisi ve hizmetkârı olması gerekir; nitekim İbn-i Ömer Radıyallahu Anh Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: فَالْأَمِيرُ الَّذِي عَلَى النَّاسِ رَاعٍ وَهُوَ مَسْئُولٌ عَنْهُمْİnsanların yöneticisi onların çobanıdır ve onlardan sorumludur.” (Buhari)

Garip olan şu ki Arbaat Barajı’nın çöküşü 22/08/2024 Cuma günü şafak vakti gerçekleştiği halde ülkenin Egemenlik Konseyi Başkanı Pazartesi günü, yani matemlerde ülke halkının âdeti olduğu üzere yatak kaldırıldıktan sonra Arbaat’ı ziyaret etmiştir!

İnsanlar boğuluyor ama susuz köyler ise bir damla su arıyor! Bir galon suyun fiyatı da bin Liraya ulaşmıştır! Suya batmış cesetler ve sel sularına kapılmış diğerleri, kıyamet günü gelip, kendilerini aldatanları, onlara nasihat etmeyenleri ve katillerini arayacaklar ve onlar ve Peygamberleri, onlara yönetici veya emir olanların hasmı olacaktır.

Her kim Sykes-Picot ülkelerinin herhangi bir sorunu çözeceğini umuyorsa hayal görüyordur; çünkü bunlar Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in ümmetini temsil etmeyen kıytırık ülkelerdir. Bizleri temsil eden kişi, Allah’ın Kitabı ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in sünneti ile hükmetme esasına göre seçtiğimiz bir yöneticidir. Buhari, Ebu Hureyra Radıyallahu Anh’dan Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu tahric etmiştir: إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ  “İmam bir kalkandır, onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
İbrahim Müşerref - Sudan

Devamını oku...

Fransa’da Bilgisi ve Dehasından Dolayı Suikasta Uğrayan Yeni Bir Bilim İnsanı Daha!!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Fransa’da Bilgisi ve Dehasından Dolayı Suikasta Uğrayan Yeni Bir Bilim İnsanı Daha!!

Haber:

Fransa’da eğitim gören Mısırlı doktora öğrencisi Rîm Hamid’in ölümü, ölümünden önce yaptığı sosyal medya hesaplarında kendisine atfedilen, izlendiğine, hedef alındığına ve hayatını tehdit eden tehlike hakkında güvenlik servislerine bildirmesi gerektiğine dair paylaşımlar nedeniyle sosyal medyada geniş çaplı tartışmalara yol açtı. Rîm’e atfedilen gönderilere göre merhum doktora öğrencisi, “başka ayrıntılardan bahsetmeden kişiler ya da cihazlarının casusları tarafından izlendiğini ve araştırmasıyla ilgili olarak tehdit aldığını” söyledi.

Yorum:

Müslüman bilim insanlarından yeni biri daha ne yazık ki gözetimsiz bir şekilde güpegündüz suikasta uğradı!! Diğer birçok olayda da olduğu gibi davanın kimliği belirsiz bir kişi adına kaydedilmesi muhtemeldir!!

Kendi alanlarındaki dehalarını ve parlaklıklarını kanıtlamış olan Müslüman yetenekler, Müslüman bilim insanlarını çerçeveleyen, onlara icat etmeleri için alanlar açan, onları koruyan ve savunan bir devletin yokluğunun gölgesinde intikam alınan kişiler ve hedef alınmaları hatta tasfiye edilmeleri için bir neden haline gelmişlerdir!

Ne yazık ki Rîm Hamid, hedef alınan ilk kişi değildir; zira daha önce de vurularak, asılarak, hatta yakılarak hayatını kaybeden bilim insanlara yönelik uzun bir liste vardır. Aynı şekilde bizzat Fransa’daki olay da kendi topraklarında meydana gelen ve güvenlik servislerinin bilim insanlarının hayatlarını koruma konusundaki rollerini yerine getirmedeki başarısızlığını gösteren ilk olay değildir. Zira daha önce de “Fizik alanında çağın en önemli bilim insanlarından biri” olarak nitelendirilen bilim insanı Rimal Hasan Rimal, Fransa’da bir araştırma laboratuvarında suikasta uğradı ve ölümü hâlâ gizemini koruyor.

Nükleer reaktörlerin tasarımı ve kontrolü konusunda uzman bir atom bilimci olan Yahya el-Meşed, bir keresinde bir uranyum sevkiyatını incelemek üzere Fransa’ya çağrılmıştı ki bu onun son yolculuğu olmuştur. Zira Yahya el-Meşed odasında katledilmiş olarak bulundu. Nitekim suçlamalar Yahudi Mossad’a yöneltildi ancak Fransız polisinin soruşturmalarından hiçbir sonuç çıkmadı ve dava kimliği belirsiz bir kişi adına kaydedildi!

Bu ve diğer olaylar, Müslüman bilim insanlarının ve ana akımın dışına çıkan ve gelecekte İslam ve Müslümanlar için bir cephane olabilecek bilimsel bir silahı temsil eden herkesin sistematik olarak hedef alındığını kanıtlamaktadır!

Allah’tan, bu cani suikastlara son vermek, icat edicilik gücüne sahip olan ve icatlar ve başarılar açısından Batı ile rekabet edebilecek tüm Müslüman enerjileri benimseyip kucaklamak için İslam Devleti’nin kurulmasını hızlandırmasını niyaz ediyorum.

Şüphesiz yarın, bekleyeni için çok yakındır!!

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Minnetullah Tahir – Tunus

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER