- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Katar, Dünya Kupası’na Yapılan Devasa Harcamaları Eleştirenleri Susturmak İçin Büyük Medya Araçlarını Kullanarak Bu Fırsatı İslam’a Davet İçin Kullandığını İddia Ediyor!
Katar’ın Dünya Kupası hazırlıkları için 220 milyar Doları bulan (Rusya’nın 2018 yılındaki son Dünya Kupası için yaptığı harcamanın 19 katı) büyük harcama yaptığı haberi yayılır yayılmaz, bu harcamaları haklı çıkarmaya çalışan ve Katar’ın bu spor etkinliğinden yararlanma çabasını, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in hadislerini yaymak ve ezan sesini yükseltmek için büyük bir arzunun olmasını ve vaiz Zakir Naik ve benzerlerinin buraya gelmesini takdir eden birçok makale ortaya çıktı…
Tabii ki herhangi bir olayın Allah’a davet için kullanılmasına karşı değiliz ve özellikle de bu, İslam’a karşı açık bir savaşın olduğu ve ahlaksızlıkların ve kötülüklerin yayıldığı Hicaz ülkesinde yaşananlarla kıyaslandığında Allah’ın dinini yaymaya yönelik her türlü çabayı takdir ederiz.
Ancak meseleler hakkında hüküm vereceğimiz zaman, açık ve sabit standartlara dayanmak, vakıa ve duygusallığın etkisi altında sürüklenmemek gerekir. Aksi taktirde eşyaların sıhhatiyle ilgili hüküm verirken, onların vakıalarına binaen değil, bilakis onları onlardan daha kötü olanlarla karşılaştırarak veya futbol sevgimize dayanarak ya da ışıkların göz kamaştırıcılığına dayalı olarak hüküm veririz.
Maalesef İslam’dan uzak bir vakıanın ve aşağılık bir atmosferin hâkim olması, bizim beklenti çıtamızı düşürmeye zorladı ve İslam toplumunda hayatın nasıl olması gerektiğine dair doğru bir algının olmaması da, aslında tartışma konusu bile olmaması ve tam bir teslimiyet olması gereken şeylerle gurur duymamıza neden oldu.
Katar’ın başarılarıyla övünenlerin propagandasını yaptığı bu hususların arasında, stadyumlar ve çevresinde alkolün ve sapkınlık sembollerinin yasaklanması hikayesi vardır. Haberin içeriğinde onu aciz bırakan bir delil taşıdığı bilinmesine rağmen bu meseleyi nasıl büyük bir başarı olarak tanıtıyorlar hayret ediyorum?! Peki alkol ve sapkınlık sadece stadyum ve çevresinde haram da bunların dışındaki yerlerde mubah mıdır?! İslam bu kötülükleri sadece belirli bir alanda mı haram kılmıştır?! Haramın küçük bir alanda yasaklanıp onun dışında izin verilmesi, övülmeyi ve takdir edilmeyi hak eden benzersiz bir başarı haline mi geldi?!
Caminin yanında diskoteğin varlığına izin vermek, dans gruplarının ortasında cemaatle namaz kılmak ve iffetli bir kadının yanında iffetsiz bir kadının varlığını kabul etmek; evet tüm bunlar, İslam’a davet olarak kabul edilemez. Bilakis açıkça bunlar, devletin beşeri kanunlarla yönetilmesine devam etmesi şartıyla dine hiçbir şekilde değer vermeyen, ahlaksız bir kişinin ahlaksızlık yapmasına ve dindar kişilerin de ibadetlerini yerine getirmesine izin veren laikliğe bir davettir. Allah ve Rasulü’nün bize öğrettiği şekildeki İslam’a davete gelince; haram olan şaibeden uzak saf İslami bir model sunmakla olur.
Futbolu küresel bir olay gibi dayatmak ve ona bu büyük önemi vermek, alkol sadece stadyum ve çevresinde değil tamamen yasaklanmış olsa bile başlı başına İslam’a karşı bir komplodur. Oyuncuların birbirlerine attıkları bir topun insanları meşgul etmesinin ne anlamı var?! Katar veya başka bir Arap ülkesi, Dünya Kupası’nı sadece organize etmekle kalmayıp kendileri kazansa bile, insanları tamamen yararsız bir şeyle meşgul etmenin ne anlamı var? Daha önce bu etkinliği düzenleyen ülkeler ne kazandılar? Dünya Kupası’nı kazanan ülkeler ne elde ettiler? Müslümanların, kanlarının döküldüğü, mallarının talan edildiği, kutsallarının çiğnendiği bir dönemde bu saçmalıklarla meşgul olmalarının ne anlamı var?! Yahudilerin, Müslümanların en kutsal yerlerini çiğnediği ve seçkinlerini katlettikleri bir vakitte aklı başında biri böyle bir eğlenceyi nasıl savunabilir?! Milyonlarca Müslüman, bir lokma ekmekten veya kendilerini sıcaktan ve gökten inen yağmurdan koruyacak bir teneke parçasından yoksunken aklı başında biri bu eğlenceyi ve israfı nasıl savunabilir?! Zalimlerin zindanları âlimler, salihler ve mücahitlerle dolup taşarken aklı başında biri bu eğlenceyi nasıl savunabilir?! Sizin öncelikleriniz nerede ey Müslümanlar?! Onları nasıl düzenliyorsunuz?! Hangi ihtiyaçlar daha öncelikli?! Nasıl ilerliyorsunuz, lüks olanları söylemiyorum, bilakis lüks olanların lüksü mü birinci önceliklerdir?! Bu nasıl bir hikmet ve bu nasıl bir ileri görüşlülüktür?!
Katar’ın bu etkinliği Allah’a davet için düzenlediğini söylemek, kuşkusuz hem gerçeğe hem de akla aykırıdır. Zira Katar hiçbir zaman İslami bir kaygı taşımamıştır. Aksine ta başından beri bir İngiliz sömürgesiydi ve geçen yüzyılın doksanlarının başından itibaren, özellikle de el-Cezire kanalının faaliyete geçmesinden sonra İngiliz komplolarının yuvasına dönüşmüştür.
Ancak maalesef insanların hafızası çok zayıf ve zihinleri çok hızlı bir şekilde manipüle edilebiliyor!
- Katar’ın Irak, Suriye ve Afganistan’daki Müslümanları vurmak için kullanılan Amerikan Udeyd üssüne ev sahipliği yaptığını unuttuk mu?
- En üst düzey yetkililerinin itirafına göre Katar’ın Suriyeli gruplara sızmak ve onları devrimin gidişatından saptırmak için oynadığı habis rolü unuttuk mu?
- En üst düzey yetkililerinin itirafına göre Katar’ın Hamas’a baskı yapmak ve onu normalleşme yolunda Abbas’ın otoritesini takip etmeye zorlamak için oynadığı rolünü unuttuk mu?
- El-Cezire kanalının, Yahudilerle medya normalleşmesinde öncü olduğunu ve Şirin Ebu Akile üzerinden ağlasa da bugüne kadar aynı yolda ilerlediğini unuttuk mu?
- Ülkenin, Filistin’i gasp eden Yahudi varlığından direkt uçuşlarla maçlara katılmak için Katar’a gelecek olan Yahudi turistlere açılmasından neden söz edilmiyor?
Eğer amaç gerçekten Allah’a davet ise, savunmasız bir birey olan Kuveytli vaiz Abdurrahman es-Sumait Rahımehullah’ın, Afrika’da tek başına olarak onun sayesinde Müslüman olanların sayısının yedi milyon kişi olduğu tahmin ediliyor ve Katar’ın harcadığının onda birini bile harcamamıştır! Ve kendisi için böyle sahte bir gösterişe de gerek duymamıştır.
Bu, bireylerin üstlendiği davetle ilgilidir. Ülkelere gelince; Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in bize öğrettiğine göre İslam Devleti’nin daveti taşıma metodu, devlet içinde şeriatın hükümlerini tatbik etmek ve davet ve Allah yolunda cihad yoluyla İslam’ı dışarıya taşıyarak ülkeleri fethetmek ve halklarının üzerine İslam’ı uygulamaktır ki böylece yeryüzünde İslam’ı pratik olarak görecekler ve bu da onların Allah’ın dinine girmelerine neden olacaktır. Eğer Katar, İslam’ı dışarı taşımaktan acizse, o halde ez azından onu içeride tatbik etsin. Bugün insanlar, genel mekanlarda Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in hadislerini sunmasından ve ezanları güzel seslerle yayınlamasından dolayı gurur duyuyorlar ve bunu İslam için bir başarı olarak görüyorlar! Peki ya bu hadisleri ve diğer şerî hükümleri pratik olarak uygulamış olsa durum nasıl olurdu acaba?!
Katar’ın sorunu; İngiltere’nin onu kurduğu gün, yüzölçümü ve nüfus (11.570 kilometrekare ve BAE’nin toplam nüfusunun %10’u oranında olan 300.000 kişi) olarak çok küçük bir ülke haline getirmesidir. Nitekim Katar, komşu ülkelerle kıyaslandığında, Suudi Arabistan’ın yüzölçümü 185 kat, İran’ın yüzölçümü 142 kat ve Irak’ın yüzölçümü ise 37 kat daha büyüktür. Görünen o ki bu durum, Katar yöneticilerinde iki saplantının oluşmasına neden olmuştur:
1- İktidarı koruma saplantısı; zira onlar, kendilerinin sömürgeciliğin türetmesi olduklarını, halkın değerlerine sahip olmadıklarını ve sömürgeciliğin örtüsünün kalkmasıyla birlikte birkaç gün dışında iktidarda kalamayacaklarını biliyorlar. Bu nedenle onlar, Batı’nın kendilerinden duyduğu memnuniyeti sürdürmenin bir yolunu sağlayamıyorlar ve büyük bir özveriyle gönüllü olarak sömürgeciliğin projelerine hizmet ediyorlar ki belki de böylece iş sözleşmelerinin yenilenmesini kazanacaklar. Zira Dünya Kupası’na hazırlanmak için harcanan meblağların çoğunun özellikle Batılı ve İngiliz şirketlere gittiği açıktır.
2- Çevre ülkelerden birinin kendilerini yutacağına dair korku saplantısı; zira Katar yöneticileri, devlet yüzölçümünün zayıflığının, insani potansiyellerinin ve coğrafi doğasının zayıflığının, ordusunu en güçlü şekilde donatsa bile güvenliğini kırılgan hale getirdiğini biliyorlar. Zira Irak’ın, yüzölçümü ve nüfus olarak Katar’dan 1.5 kat daha büyük olan Kuveyt’i birkaç saat içinde nasıl işgal ettiğini çok iyi hatırlıyorlar. Bu nedenle onlar, dünyada bir itibara ve güneşin altında da "saygın" bir koltuğa sahip olmak için çok büyük paralar harcayarak şöhretlerinin onlar için bir koruma olabileceğini ve kendilerini silip süpürmekten caydırabileceğini zannediyorlar.
Ancak onlar, ne kadar harcama yaparlarsa yapsınlar, ne kadar silahlanırlarsa silahlansınlar ve ne kadar savurganlık yaparlarsa yapsınlar, bunun onlara şunları sağlamayacağını bilmiyorlar:
- Sömürgeciden bir korumanın olmayacağı; işte bizler Batı’nın, din, ırk ve tarih olarak ortak olduğu Ukrayna’yı savunmak için tek bir asker dahi seferber etmediğini ve sadece bazı silahlar göndermekle yetindiğini görmekteyiz. Yani Batı’nın lisanı hali şunu söylüyor; sen ve halkın gidin savaşın, bizler burada oturacağız.
- Allah’ın izniyle yakında kurulacak olan Hilafet Devleti’nden de bir korumanın olmayacağı; zira Hilafet Devleti, bölgeyi silip süpürecek ve bu yozlaşmış tahtları göz açıp kapayıncaya kadar ortadan kaldıracaktır.
Son olarak diyorum ki; Müslümanlar, mübah bile olsa oyun ve eğlence için yaratılmamışlardır. Evet, biraz oyun ve eğlenceyle nefsi rahatlatmak caizdir ancak bu, asıl olmamalı, ciddi işler pahasına olmamalı ve haram olan şeylere bulaşılmamalıdır.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Abdullah