Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
İmtihan (Bela ve Sıkıntıyla Sınanmak) Hiçbir Zaman Ümmeti Aciz Bırakmamış, Bilakis Onun Gücünün Kaynağı Olmuştur

بسم الله الرحمن الرحيم

İmtihan (Bela ve Sıkıntıyla Sınanmak) Hiçbir Zaman Ümmeti Aciz Bırakmamış, Bilakis Onun Gücünün Kaynağı Olmuştur

Allah, efendimiz Adem’i ve eşini cennetten çıkarıp yeryüzüne indirdiğinden bu yana imtihan sünneti (kanunu) başlamıştır; dolayısıyla bu, kendisinde bir değişimin ve sapmanın olmadığı bir sünnettir. Zira Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: فَهَلْ يَنظُرُونَ إِلَّا سُنَّتَ الْأَوَّلِينَ فَلَن تَجِدَ لِسُنَّتِ اللهِ تَبْدِيلاً وَلَن تَجِدَ لِسُنَّتِ اللهِ تَحْوِيلاًOnlar öncekilerin kanunundan (onlara uygulanandan) başkasını mı bekliyorlar? Allah'ın kanununda asla bir değişme bulamazsın, Allah'ın kanununda kesinlikle bir sapma da bulamazsın.” [Fatır 43] 

Peki bugün bizler, bu sünnet mefhumunu gerçekten idrak edebiliyor muyuz?

Şayet onu anlayabiliyorsak, neden içimizden bazıları gerçekleşen olaylardan dolayı şaşırıyor?

Şayet cennete girmemiz bu sünnete bağlıysa peki onu anlayamadığımızdan dolayı durumumuz nasıl olacak?

Allah’ın Aziz Kitabı’nda açıklamış olduğu imtihan sünneti bizleri, gerçekleşen olaylara karşı şaşırmamamıza ve ne kadar acı verici olursa olsun ve ne kadar yorumlamaktan aciz kalırsak kalalım şok olmamamıza sevk etmelidir; aksi takdirde bir şey gerçekleştiğinde insan şoke olur ve bu da onu, bu ani sürprizi kabul etmemeye, mükâfatını sadece Allah’tan beklememeye ve sabırsız olmaya sevk eder; oysa bugün İslam ümmetinin çektiği acılar Rabbimizin rahmetindendir; işte ani şokların ve krizlerin yüksek oranda depresyona ve intihara sebep olması, imtihan sünnetinin anlaşılmadığının bir kanıtıdır.

Allahu Teala Bakara suresinde şöyle buyurmaktadır: وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْأَمْوَالِ وَالْأَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ * الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُمْ مُصِيبَةٌ قَالُوا إِنَّا لِلَّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ * أُولَئِكَ عَلَيْهِمْ صَلَوَاتٌ مِنْ رَبِّهِمْ وَرَحْمَةٌ وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُهْتَدُونَAndolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. Sabredenleri müjdele! Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde, “Doğrusu biz Allah’a aitiz ve kuşkusuz O’na döneceğiz” derler. İşte Rablerinin lütufları ve rahmeti bunlar içindir ve işte doğru yola ulaşmış olanlar da bunlardır.” [Bakara 155-157]

Bu azim ayetlerdeki imtihan sünneti bizim, kıymeti ne olursa olsun her şeyde [وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ] “imtihan olmamızın” kaçınılmaz olduğunu idrak etmemizi sağlamalıdır. İşte bu hazırlık sayesinde imtihandan dolayı şaşırmayacak ve imtihan gerçekleştiğinde de Rablerinin bağışlamasına ve rahmetine nail olan sabredenlerden ve mükâfatını sadece Allah’tan bekleyenlerden olacağız; zira dünyada bizden keder ve sıkıntıyı giderecek olan ve Allah’ın rahmeti sayesinde cennette meyvesini toplayacağımız işte bu bağışlamalar ve rahmettir.

İmtihan, seçilmişliğin ilk yoludur; bu yüzden Allah, peygamberlerini seçmiş ve onları en çok imtihana tabi tutulan insanlardan kılmıştır. Nitekim Musab İbn Sa’d’dan o da babası Radıyallahu Anh’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir; Dedim ki: Ey Allah’ın Rasulü, en şiddetli imtihana tabi tutulan insanlar hangisidir? Allah’ın Rasulü şöyle dedi: الْأَنْبِيَاءُ، ثُمَّ الْأَمْثَلُ فَالْأَمْثَلُPeygamberler, sonra onlara en çok benzeyenler ve benzeyenlere benzeyenlerdir.” Bunun anlamı şudur; şayet Allah’ın sünnetleri, yaratılmışların en hayırlıları üzerinde gerçekleşiyorsa, o halde onların dışındakilere, yani imtihanın kendilerini peygamberlerin konumuna yaklaştırdığını idrak eden bu insanlara nasıl olmasın ki?!

İslam ümmeti imtihan (sıkıntı ve dert ile sınanma) mefhumunu, İslam’ın hâkim olduğu dönem boyunca hayatı için özel bir mefhum haline gelen bir yaşam tarzı olarak idrak edip anlamıştır ki bu, ahiret hayatı için bir geçiştir; çünkü bir Müslüman, kıymetli ve değerli olan her şeyi Allah yolunda feda etmedikçe ahirette cennete nail olamayacaktır. İşte bu yüzden en büyük ümmet ve en büyük devlet olmuştur. Nitekim ümmet, Hilafet Devleti’nin yıkılmasının ardından yaşam tarzından uzaklaşınca “hastalığı” tekrar nüksetmeye başlamış, hayatı ahiretin önüne koymaya başlamış ve ümmete de Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğu gibi vehn isabet etmiştir: حُبُّ الدُّنْيَا وَكَرَاهِيَةُ الْمَوْتِDünyayı sevmek ve ölümü kerih görmek.” İşte o zaman imtihan mefhumunun, hayata yönelik gerçek mefhumu değişmiş, Müslümanların gözünde dünyanın şanı büyümüş ve ona meyletmişlerdir; bunun nedeni ise dini hayattan ayıran laik sistemin uygulanmasıdır.

Ayrıca ümmet, İslam’ı sadece ritüellerden ve ibadetlerden ibaret görmeye başlamış ve böylece hayatı sıkıntıya dönüşmüştür; sonra sömürgeci kafir ümmetin kontrolünü ele geçirerek etini dişlemiş, kemiklerini kırmış ve tek bir ümmet olmasının ardından onu paramparça etmiştir: Zira ümmet, sömürgeci kâfirin çizdiği ve şu anda Gazze’de olduğu gibi her bir parçanın başına en karanlık durumlarda bile kendi çıkarlarını koruyan ve ümmetin birleşmesini engelleyen bekçi köpeklerini diktiği sınırlarla parçalanmıştır.

Gazze’de yaşananlardan dolayı alınan yara şiddetli ve acı çok büyüktür ancak bu imtihan ümmetteki birçok anlamı harekete geçirmiş ve ümmet İslam mefhumlarını düzelterek doğal yolunu hissetmeye başlamıştır; çünkü Gazze halkı, İslam ve mübarek topraklar uğruna her şeyi feda etme noktasında en büyük örnekler göstermişlerdir. İşte cihat mefhumu, öylesine güçlü bir şekilde harekete geçmeye başladı ki ümmet, ölümden korkmayan ve kendilerini İslam risaletini dünyaya taşımaya adayan adam gibi adamların kahramanlıklarından dolayı tarihin ölümsüzleştirdiği ilk siretine geri dönüyor.

Evet, İslam ümmeti, imtihanın yardımdan önce gelen bir sıkıntı olduğuna iman ettiği, her zaman zaferi imtihanla ilişkilendirdiği ve hayatındaki doğal kazaya rıza gösterdiği dönemde işte böyleydi… Bu yüzden bugün Gazze’de gördüklerimiz hiç garip değildir, aksine bu dünyanın ahiret için bir geçişten başka bir şey olmadığına iman eden İslam ümmeti için asıl ve doğal bir durumdur.

Gazze’nin yaşamış olduğu acılar ve ızdıraplar sadece onunla sınırlı değildir; aksine bunlar, tüm İslam ümmetine yayılmış olan bir sıkıntıdır ki biz bunlara şahit olduk. Ancak fedakarlıkları ve en şiddetli imtihanı, Gazze Haşim halkının yiğit kahramanları taşımaktadır. Aynı şekilde bunun İslam ümmetine de yayılması gerekir; dikkat edin, sıkıntıdan rahatlığa çıkabilmemiz için büyük fedakârlıklar yapılmalıdır. İmtihanın manasına ve hayat tasavvurundaki vakıasına yönelik dakik anlayışın bu şekilde olması gerekir… Bu manayı en çok tasavvur etmesi gereken grup da Müslüman ordular olmalıdır ki böylece tek bir çırpıda ayağa kalkıp Filistin’e doğru yürüsünler, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in İsra’sını kurtarsınlar, Gazze’ye yardım etsinler ve Hilafeti kursunlar…

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Suad Haşram

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER