- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Suriye Yöneticisi Hakkında, Ona Uygun Olmayan Kriterlere Göre Hüküm Vermeyin!
Haber:
Ahmed eş-Şara, Suriye’de alkollü içeceklere izin verilip verilmeyeceği hakkındaki bir soruya şu cevabı verdi: “Hukuki meseleler olduğundan dolayı hakkında basitçe konuşmayacağım birçok şey var.” Yeni bir anayasa taslağı hazırlamak üzere Suriye’deki uzman hukukçulardan oluşan bir komite kurulacağı eklemesinde bulundu: “Onlar karar verecekler. Herhangi bir yönetici veya başkan da yasalara uymak zorunda kalacaktır.” (Ajanslar)
Almanya ve Fransa Dışişleri Bakanları 3 Ocak Cuma günü Şam’daydılar ancak eş-Şara, kadın olduğu için Alman Dışişleri Bakanı ile tokalaşmadı. (Ajanslar)
Yorum:
Bu iki haber, Suriye’deki Müslümanların yanı sıra aynı şekilde dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar arasında da tartışmalara yol açtı.
Öte yandan Müslümanlar, alkolün akıbeti hakkında önemsiz bir soru sormak için binlerce kilometre yol kat eden BBC muhabiri Jeremy Bowen’ın sorusunu kınadı.
Birçok kişi Bowen’ı, yeni Suriye yetkililerinin karşılaştığı zorluklar ve yıkımın yanı sıra aynı şekilde eski Esad rejiminin Sednaya hapishanesi vakasıyla ortaya çıkan akıl almaz boyuttaki suçlarına rağmen Batılı bir medya muhabirinin Suriye’de alkolün geleceğiyle ilgilenmesi nedeniyle eleştirdi!
Diğer yandan Müslümanlar arasında, Ahmed eş-Şara’nın Alman Dışişleri Bakanı Annalynn Bierbock ile kadın olduğu için tokalaşmayı reddetmesi tartışılıyor.
Ahmed eş-Şara’nın bu adımı, birçok kişi tarafından İslam’ın uluslararası ilişkilerde hayal bile edilemeyecek bir tezahürü olarak görülmüş ve mevcut Suriye yetkililerinin baş temsilcisinin bu davranışı İslam için bir zafer olarak değerlendirilmiştir.
Bu iki haberle ilgili olarak İslam ümmetinin aşağıdaki hususları net bir şekilde anlaması gerekir:
Batılı muhabirin alkolün akıbetine ilişkin sorusu aptalca ya da yersiz değildi; aksine bu soruyu, Batı dünyasının yeni Suriyeli yetkilileri test ettiği bir tür ayçiçeği yaprağı testi olarak değerlendirmek gerekir.
Bu, örneğin Avrupa ülkelerinin Avrupa entegrasyonu ve AB üyeliğine aday ülkelere sağlanacak ekonomik yardım konularını neredeyse her zaman reform yapma gerekliliğine bağlamalarına benzemektedir; en önemli konu ise LGBT haklarının korunmasıdır.Batı dünyası için bu tür konuları desteklemek bir ölüm kalım meselesidir; çünkü iradelerini dayattıkları taraf, eşcinsellik konusunda Batı standartlarını uygulamayı kabul ederse, diğer her şeyi; yani daha önemli reformları ve tavizleri de kabul edecektir.
Benzer şekilde Suriye açısından alkolün durumu en önemli bir sınavdır ve yeni Suriye hükümetinin tavizlerinin en önemli bir göstergesidir; dolayısıyla bu, Suriye’deki Müslümanların önemsiz görmesi gereken aptalca ve yersiz bir soru değildir.
Ancak ne yazık ki Ahmed eş-Şara bu soruya net ve kesin bir cevap vermemiş, bunun hakkında basitçe konuşmaya hakkı olmadığını ve bu sorunun akıbetinin yeni bir anayasa hazırlayacak özel bir komite tarafından karara bağlanacağını vurgulamıştır!
Hakikatte alkolün haram olması, herhangi bir tefsire veya ihtilafa tabi olmayan Kur'an'ın kesin nâssı ile teyit edilmiştir.Dolayısıyla her Müslümanın, kesin haram olan bir şeyi ilan etmesi sadece onun için bir hak değil, aksine bir yükümlülüktür.
Tokalaşmayı reddetmesiyle ilgili olana gelince; kayda değerdir ki Ahmed eş-Şara sıradan bir Müslüman değildir; dolayısıyla onun eylemleri, beş vakit namaz kılmak, Ramazan ayında oruç tutmak, yemin etmeyi reddetmek, alkol içmeyi reddetmek veya bu vakada ele aldığımız gibi, bu meselede bilinen şerî görüşe göre bir kadınla tokalaşmayı reddetmek gibi konulara dikkat edilerek değerlendiriliyor.
Allahu Teala’nın, mükellef olan ve babası tarafından desteklenen bir gençten talebinin, Allah’ın kendisine verdiği muayyen bir nüfuz sayesinde tüm kabilesini İslam'a bağlı kalmaya teşvik edebilecek olan bir aşiret liderinin talebinden farklı olduğunda şüphe yoktur.
Aynı şekilde aslında Müslümanların başında yönetici olan birinden gelen talep, söz konusu adamdan veya aşiret liderinden gelen talepten farklı olacaktır.
Şüphesiz İslam’ın bireysel vaciplerini yerine getirmek için birincisi yeterliyse, o halde yöneticiler de bireysel vaciplere ek olarak kendilerine emanet edilen tüm toplum düzeyinde İslam'ı uygulamakla yükümlü olacaklardır.
Bu nedenle günde beş vakit namaz kılmak, sakal bırakmak, Kur’an’ı güzel okumak ve Hacca gitmek bir İslam Devleti'nin yöneticisini değerlendirmek için kriter olamaz.Kuşkusuz buradaki kriterin, toplumda şeriatın hükümlerini tam ve doğru olarak ne ölçüde uyguladığı olması gerekir.
Nitekim Hilafetin yıkılmasından bu yana, Mısır’ın eski cumhurbaşkanları (Cemal Abdünnasır, Enver Sedat veya Hüsnü Mübarek) veya Çeçenistan’ın şu anki yöneticisi Ramazan Kadirov gibi bu ümmetin tarihinde hacca giden tiranlar da olmuştur.
Ahmed eş-Şara'nın yerine getirdiği İslam’ın bireysel tezahürlerinin sevabının Allah katında olduğuna şüphe yoktur; ancak bugün Şam’ın fiili yöneticisidir ve onu değerlendirme kriteri işgal ettiği pozisyonun konumuyla örtüşmesi gerekir.
Nitekim Allahu Teala, hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram'ı onarmayı Allah’a, ahiret gününe ve Allah yolunda Cihad'a imanla eşit tuttukları için Kureyş'i eleştirmiştir:أَجَعَلْتُمْ سِقَايَةَ الْحَاجِّ وَعِمَارَةَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ كَمَنْ آمَنَ بِاللهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَجَاهَدَ فِي سَبِيلِ اللهِ لَا يَسْتَوُونَ عِنْدَ اللهِ وَاللهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ “(Ey müşrikler!) Siz hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve ahiret gününe iman edip de Allah yolunda cihad edenlerin imanı ile bir mi tutuyorsunuz? Halbuki onlar Allah katında eşit değillerdir. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.” [Tevbe 19]
Benzer şekilde zayıf bir birey ile Müslüman bir ülkenin yöneticisini aynı kefeye koymak ve onlar hakkında aynı kriterlere göre hüküm vermek, Kur’an ve sünnette kınanan adaletsiz bir gaflettir.
Sonuç olarak, yukarıda geçen iki haberi değerlendirme kriterlerindeki bu karışıklığın, birçok Müslümanın zihninde kök salmış olan ve alkol meselesini aptallığın bir tezahürü olarak görmelerine yol açtığı gibi, aynı şekilde Müslümanların başındaki yöneticileri İslam’ın bireysel tezahürleri olarak görmelerine ve işgal ettikleri pozisyonun konumuyla uygun olan İslami amellerin yokluğunu görmezden gelmelerine de yol açan laiklik fikirleriyle bağlantılı olduğunu belirtmekte fayda vardır.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Fazıl Hamzayev - Ukrayna