- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Avrupa Birliği Müslümanları Asimile Etmeye ve Dini Kimliklerini Ortadan Kaldırmaya Çalışıyor
Haber:
Türkiye Cumhurbaşkanlığı İletişim Dairesi Başkanı Fahrettin Altun, Avrupa Adalet Divanı’nın işyerlerinde başörtüsü takılmasının yasaklanmasına izin veren kararının, Avrupa Birliği’nin insan hakları, dini özgürlükler ve eşitlik konularındaki ikiyüzlülüğünü ortaya koyduğunu söyledi. Altun bu ifadelere, el-cezire için yazdığı ve Avrupa’da İslam düşmanlığının uzun süredir tırmandığına dikkat çektiği İngilizce bir makalede yer verdi. Son 5 yılda Batı’da yaşanan ırkçı ve İslam karşıtı saldırıların sayısında yüzde 250, bu olaylarda yaşanan ölümlerin sayısında ise yüzde 70 artış gözlemlendiğine işaret etti. Altun, mahkemenin kararının Avrupa Birliği’nin Müslümanlarla ilişkilerinde bir dönüm noktası oluşturduğunu vurguladı. Ve şöyle ekledi: “AB’nin Müslümanları zorla asimile etme, dini kimliklerini ortadan kaldırma ve kendi kültürleriyle açıkça temas kurmasını engelleme çabaları, sadece Avrupalı Müslümanlara değil, Avrupa toplumunun tamamına zarar vermektedir.”
Yorum:
Avrupa'daki Müslümanların durumunun her geçen gün daha karmaşık hale geldiği, özellikle de sadece Müslümanların hedef alındıkları doğrudur. Bunun nedeni ise, Batılı hükümetlerin yaşam tarzları, kültürleri ve kimlikleri için bir tehdit olarak gördükleri İslam’dır. Bu nedenle sürekli olarak, Müslümanların hayatını ve nefes almalarını kısıtlayan, hareketlerini ve faaliyetlerini takip eden, Müslümanların çocuklarını izleyen ve ülkede olan her şeyde onları sorumlu tutan kanunlar çıkarmaktadır. Zira bir Müslüman, masumiyeti ispatlanıncaya kadar onlar nazarında suçludur. Bu yüzden Batılı hükümetler, korkutma, tehdit ve baskılarla onların Avrupa toplumlarında asimile olmalarını ve Avrupalıların düşünce ve davranışlarına benzer düşünce ve davranışlara sahip olmalarını istemektedirler. Ancak hissedilen manzara, Müslümanların genel olarak bu baskıcı politikayı reddettikleridir. Zira bu politika, vakıa zemininde görülmeyen sözde düşünce ve inanç özgürlüğünün varlığıyla övünen bizzat Batı düşüncesiyle bile çelişmektedir. Dolayısıyla Müslümanların asimilasyon politikasını reddetmesiyle birlikte, Batılıların Müslümanlara karşı kinleri artmakta ve onlara karşı daha da baskıcı olmaktadırlar. Belki de Avrupa Adalet Divanı’nın geçen ayın ortasında işyerlerinde başörtüsü takılmasının yasaklanmasına izin veren kararı, bunun en iyi kanıtıdır.
Ancak Türkiye Cumhurbaşkanlığı İletişim Dairesi Başkanı Altun, İslam beldelerindeki hükümetlerin Müslümanları yabancılaştırma, dinlerinden ayırma, İslam ve Müslümanlarla amansız bir şekilde savaşma konusunda yaptıklarına hiç değinmedi bile. Hem de bu hükümetlerin, İslam beldelerinde ateizmi, Hıristiyanlığı, sekülerleşmeyi ve sapıklığı yayanlara kapılarını ardına kadar açtıkları bir dönemde. Nitekim bu iğrenç grup, rahat bir şekilde çalışmakta ve hiç kimse ona karşı koymamaktadır. Şayet biri onu eleştirse ve insanlara onun tehlikesini gösterse, o zaman dünya hemen ayağa kalkıyor. Bu nedenle bu hükümetlerin rolü, Batılı hükümetlerin Avrupa’daki Müslümanlara karşı yürüttüğü savaşı tamamlayıcı niteliktedir. Peki Altun’un, bunu görüp anlamaması mümkün müdür? Örneğin Osmanlı Hilafet Devleti’nin yıkılışının yüzüncü yıl dönümünde bazı kadınlar Raşidi Hilafet Devleti’nin yeniden kurulmasına davet etmek için Amuriye’de Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in râyesini kaldırınca, güvenlik birimleri onları tutuklarlarken, eşcinsel festivalleri Türkiye sokaklarında dolaştıkları, kendi bayraklarını kaldırdıkları ve gece gündüz eşcinselliğe çağırdıkları halde hiç kimse buna karşı koymadı. Peki Türkiye hükümeti, neden iffetli kadınları tutuklarken fasık ve ahlaksızlara göz yumuyor?! Bu, İslam ile savaşmanın bir şekli değil midir ey sayın Altun?! Ayrıca Cumhurbaşkanınız Erdoğan, Laikliği övmekte ve dini hayattan ayırmak İslam’a karşı savaş açmak olduğu halde diğer halkları Laikliği uygulamaya çağırmaktadır. Yani yaratıcının insanların hayatlarını yönetme rolünü iptal etmekte ve bunu insanların eksik ve aciz akıllarına bırakmaktadır. Peki bu, İslam şeriatına göre yaşamak isteyen Müslümanları, küfür hükümlerine göre yaşamaya zorlamak değil midir? Aynı zamanda bu, iletişim dairesi başkanı olduğunuz Türkiye hükümetinin de Batılı hükümetler gibi İslam ile savaştığı anlamına gelmiyor mu?
Tüm dünya ülkeleri İslam düşmanı olup onunla amansız bir şekilde savaşmakta ve Müslümanların kalbinde İslam’ı öldürmek için gece gündüz çalışmaktadır. Çünkü İslam’ın, kokuşmuş Kapitalizminin gerçek tek alternatifi olduğunun tamamen farkındadır. Dolayısıyla bir gün İslam otorite sahibi olduğunda, Kapitalizminin sadece anısı kalacaktır. Bu yüzden İslam’a ve Müslümanlara tuzak kuruyorlar ve onunla tüm güçleriyle savaşıyorlar. Ama Allah da tuzak kuruyor. Şüphesiz Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır. Allah emrine galiptir. Ancak insanların çoğu bilmezler.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Ebu Hişam